İDDA

50 3 4
                                        

BÖLÜM 2

"Melike nerde kaldı kızlar?Arıyorum telefonada cevap vermiyor" dediğinde annem Mercan ablam "Gelir birazdan anne" derken kapının zili çalmıştı ve ablam "Gördün mü geldi işte" dediğinde bana bağırarak her zaman ki gibi "Meleeek kapıyı aç" bu evin en küçüğü olarak bu evde bütün ayak işlerini ben yaparım.Kapıyı açtığımda babamı karşımda görünce gülümseyerek onun uzun boyuna uzanarak sarılıp "Hoşgeldin" derken yeşil gözlerinin içi gülüyordu.Annem mutfaktan bağırarak "Babanızmı geldi?" diye sorarken Mercan ablam "Evet anne" diye seslenirken annem oturduğumuz evin salonuna gelerek Mercan ablama "Şu Melike'yi bir de sen ara" dediğinde tekrar kapının zili çaldığında bu sefer ikisi birden "Meleeek çabuk kapıyı aç" dediklerinde ben "Ne bağırıyorsunuz" dediğimde yine ikisi birden "Sen burda mıydın" dediklerinde "Tabii görünmezim yaa ben" diye söylenerek kapıyı açtığımda Melike ablam "Na'ber kız" dediğinde ben söylenerek "Evin popüler kızı da geldi sonunda" derken "Nerde kaldın kızım annem söylenmeye başladı" dediğimde "Napim kızım trafik ancak" dediğinde annem "Seni o kadar aradım.Neden telefonunu açmadın?" diye sorduğunda Melike söylenerek "Offf anne yaa nasıl açabilirim.Zaten otobüs kalabalık içi tıklım tıklım..ayakta dikilerken..arıyorsun iki de bir" diye söylenirken annem "Hadi sofrayı kurmama yardım edin o zaman" dediğinde Melike ablam "Ben odama çıkıp üstümü değiştiricem" dediğinde Mercan ablam evimizin geniş ferah olan salondan oturduğu yerden bağırarak "Melek anneme yardım et" derken annem "Mercan hadi kalk çabuk..Oturdun televizyonun başına" dediğinde "Offf anne yaa kırkyılın başında bir akşam evdeyim bir televizyon keyfi yapalım dedik sende yani ne var işte Melek yapsın" dediğinde "Olmaz en son en sevdiğim salata tabağını düşürüp parçalara ayrılmıştı" dediğinde ben "Niye öyle söylüyorsun anne..ilk aldığım haftalık paramla sana aynısını bulup almak için ne kadar dolaştım biliyormusun?Girmediğim bakmadığım dükkan kalmamıştı" derken babam evin ahşap merdivenlerinden aşağı inerken "Siz yine benim kızımlamı uğraşıyorsunuz?" diye söylenirken "Baba yaa vallahi ben bu evde fazlayım size" deyip "Ben odama çıkıyorum.Açta değilim" diye söylenerek ahşap merdivenlerden yukarı çıkarak en sevdiğim kendimle başbaşa kaldığım odamdan içeri girip kendimi yatağa atarak ve yastığıma sarılarak deliler gibi kırdığım o tabağı aradığım üç gün önceyi o ânı düşünmüştüm.Bütün tabak çanak satan mağazaları dolaşıp bulamadığımda ve Kağan'la karşılaştığımda "Cenazeden mi geliyorsun bu perişan halin ve üzgün suratın" derken bende "Evet cenazeden geliyorum" dediğimde şaşkın bir şekilde "Kim öldü ki?" diye sorduğunda "Kimse ölmedi sadece annemin sevdiği tabağı ellerimin arasından kayıp giderken yerle bir bütün olduğunda parçalara ayrılıp o tabağı yok ettim ve şimdi aldığım ilk haftalık paramla o tabağı bulup anneme süpriz yapacaktım ama malesef yok..her yeri dolandım baktım.O tabağı bulamadım" dediğimde "Nasıl bir tabaktı ki bulamadın.Bildiğimiz diğer tabaklar gibi değilmi işte!Alt tarafı tabak sonuçta!Herhangi bir tabak al gitsin işte ne diye kafanı yoruyorsun ki" diye söylenirken "Öyle değil işte!Aynı tabağı bulmam gerekiyor.Bütün gül desenli tabaklara baktım ama o gül desenli tabağı bulamadım işte" derken bana "Şu yaprakları olan tabaktan mı bahsediyorsun" derken ben "Sen nerden biliyorsun yaprakları olduğunu?" diye sorduğumda "Kızım aynısı annemde de var!Şu büyük beyaz ve pembe gülleri olan tabak değilmi!" dediğinde ben heyecanlanarak "Evet evet o tabak" derken "Kolayı var annemden öğreniriz o zaman ikisinin de gidip hangi dükkandan aldığını" dediğinde o kadar çok sevinmiş mutlu olmuştum ki!Kağan Nermin teyzeden öğrendiğinde ben "Çok mu aramışlar gidip taa ordaki dükkandan almışlar.Çok uzakta değilmi?Hem adresi de karışık!Ben nasıl bulucam o dükkanı" dediğimde "Kızım napim..sonuçta senin annen ve benim annemden bahsediyoruz.İkisinide biliyorsun.Arkadaşın evinde görmüşler..nerden aldıklarınıda öğrenmişler ve hiç üşenmeden gidip almışlar işte" dediğinde sonra "İyi bee tamam tamam..anlaşıldı ben seni götürürüm ama bana bak biliyorsun ben cezalıyım markette olmam gerekiyor. Eee seninde ikinci haftan marķette!O zaman babamdan sen izin alırsın ben istesem bana izin vermez yine kızla buluşacağımı düşünür" dediğinde "Ben izin alırım yeterki gidip o kırdığım tabağı alalım" demiştim ve otobüse binerek mağazayı bulduğumuzda her markanın satıldığı her çeşit porselenlerin olduğu bu mağaza çok büyük muhteşem ve görkemliydi.Kağan'la gittiğimiz bu mağazada o tabağı bulduğumda sanki kaybettiğim benim için en değerli olan bir şeyi bulmuş gibi ve küçük bir çocuk gibi sevinmiştim.Benim bu sevincim karşısında Kağan bu sefer o gıcık gülümsemesiyle değilde gerçek gülümsemesiyle benimle sevinmişti derken bugünü düşünmüştüm.Onun benim elimden tutup beni çekiştirerek kitapçı dükkanına gidip beni cesaretlendirerek "Yapabilirsin ve inanıyorum ki bu çok istediğin kitapların içinde sen işe başlayacaksın bu kitapçıda!Senin için dua edicem!Hadi şimdi kapanmadan git o adamla konuş" dediğinde beni kapıdan içeri ittiğinde kendisi beni kitapçı dükkanın cam vitrininden içeriye bana bakarken yine o samimi gülümseme vardı yüzünde!İçeri girdiğimde o güleryüzlü adamla konuşup "Burda çalışmak istiyorum" diyerek ve isminin Ömer olduğunu söyleyen bu beyefendi benim bilgilerimi alarak üçgün içinde haber vereceklerini söyleyerek ve o kitapçı dükanından ayrıldığımızda yol boyunca Kağan bana "Göreceksin kızım bak o kitapçı dükkanında sen çalışacaksın.İnanıyorum bak arayacaklar seni üçgün içinde.O zaman dersin..sen söylemiştin" diye söylediğinde ben inanmayarak "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun ki?Ben de bu şans bu sakarlık varken benim hiç umudum yok" dediğimde o ise "Peki iddaya girelim o zaman.Eğer ben kazanırsam kitapçı dükkanından ilk aldığın maaşla beni yemeğe götürürsün" dediğinde onunla hiç başbaşa oturup bir kafede yada bir yerde bir şeyler atıştırıp yada birşeyler içmemiştik.Hep sınıftaki arkadaşlarla bir kafede yada hamburgercide oturup bir şeyler yer içerdik diye düşünürken bana "Öyle dürümcü köfteci hamburgerci değil!Beni restoranta yemeğe götüreceksin" dediğinde ben "Bakıyorum yine her zamanki gibi bedavaya getirmeye çalışıyorsun.Beni okuldaki arkadaşlarınla karıştırma hem orda çalışmaya başlasam bile çok fazla alacağımı sanmıyorum.Çünkü öğleden sonra yarım gün çalışacak eleman arıyorlar.Zaten marketten aldığım haftalık paramıda kırdığım tabağı almak için harcadım hatta tabak pahalıydı ve sana borçlandım" dediğimde "Eğer iddayı sen kazanırsan borcunu siliyorum ve hani ilk aldığın haftalık paranla almak istediğin o kitap varya birde o kitap" dediğinde ben sevinerek nasıl olsa bende bu kör talih varken doğduğumdan beri sadece yüzdebirlik bir şans istiyorum diye yalvarırken ve yüzde birlik bir şansım olma ihtimali olmadığına göre o kitapçı dükanında çalışma imkanım sıfırdı.Sonuç olarak borcum silinecekti ve iddayı kesin olarak ben kazanacağım için alamadığım o çok istediğim kitap benim olacaktı diye içimden düşünerek ben "Nasıl olsa ben kazanıcam o yüzden kitabı şimdiden alabilirsin" dediğimde o ise "Ne olursa olsun bu iddaýı ben kazanıcam ve seninle o yemeğe gidiceğiz kızım" dediğinde ben ise iddayı benim kazanacağımdan emindim.

SAKAR AŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin