Sabah kalktığımda güneş bu kez gözümü kör etmemişti. Çünkü güneş yoktu. Şükür yarabbi. Ben yazı hiç sevmem. Hep kış olsun. Ya da sonbahar. Yatağımdan kalktıktan sonra aynaya baktım "Ay şu tipe bak kezban. Hortlak gibiyim bu ne ?" değip isyan ettim. Elimi yüzümü yıkayıp aşağı indim. "Hani kahvaltı ?"
- Valla çok yoruldum kızım. Dün aşırı yoruldum hiç bir şey yapmaya mecalim kalmadı.
- Tamam anne ben okulda yerim. Sıkıntı yok.
Dedikten sonra odama geri döndüm. Of kahvaltısız olmaz ki ama ya. Okulda da nasıl yiceksem ? Poğaça ya da simitle kahvaltının tadı çıkmaz ki. Güne iğrenç başlamıştım. Giyinip annemle vedalaştıktan sonra arabama bindim. Açım. Okula hızlı varabilmek için gaza yüklendim. Sonra aklıma tırın karşıma çıkışı geldi yavaşladım. Yavaşta olsa okula varmıştım. Hemen kantine uçtum. İçeri girdiğimde Ege çoktan gelmiş telefonu ile uğraşıyordu. Sanırım Ege kahvaltıdan daha önemli. "Selam. Günaydın " dedim yanına usulca yaklaşıp.
- Oo prenses günaydın. Naber ?
- Kötü.
- Hayırdır ne oldu ? Biri bir şey mi dedi ? Anasını hamile bırakırım.
- One be öyle ?
- Küfür edemiyorum yanında. O yüzden. Sana ne oldu ?
- Kahvaltı etmedim.
- Bu mu ? Bende bir şey sandım.
- Kahvaltı benim için en önemli öğün Ege Bey. Belki bilmek istersin diye söyledim.
- Bildim. Her şeyi bilicem hakkında. Yavaş yavaş bilicem. Merak etme.
- Of iyi. Simit alıcam ister misin ?
- Ne simiti ? Kahvaltıya gidiyoruz.
diyerek elimden tutup dışarı çıkardı.
- Gerçekten mi ?
- Senin için ne önemliyse benim içinde sen önemlisin. O yüzden senin önemli olan şeyin benim için de önemlidir. Önemli olduğundan dolayı da önemli olan şeyi yapmam lazım.
- Huh. Bitti mi ?
- Evet.
Yeni arabasına bindirip bizi bir yere götürdü. Ama neresi bilmiyorum. "Hayırlı olsun. Güle güle kullan."
- Eyvallah.
One ya ben burda nazik nazik şey ediyorum o bana "EYVALLAH" diyor. Sanki askerlik arkadaşıyım he. Neyse sakin ol Nefes. Gidene kadar bir şey konuşmadık.
Arabadan indiğimizde çok şirin bi cafeye gelmiştik. Tüm masalarda çiçekler ve duvarlarda çiçeklerinde renginde tablolar vardı. Ben biraz etrafı incelerken yanımıza bi garson yaklaştı ve menüleri getirdi. Menüye baktıktan sonra Ege "Ben bi tost alıyım." dedi.
"Banada bir kahvaltı tabağı ve portakal suyu." dedikten sonra siparişleri beklemeye başladık.Tabaklarımızı getirdiğine teşekkür etmek amaçlı garsona kısa çaplı bi gülüş attım.
"Niye gülüyorsun tanımadığın insanlara beni sinirlendiriyorsun." dedi Ege.- Pardon da sanane.
- Nasıl sanane ? Ne demek sanane?
- Sanane demek seni ilgilendirmez ya da seni alakadar etmez demek.
- Onun anlamını bende biliyorum.
- Sevgilim olsan neyse de şuanda istediğime gülebilirim.
- Öyle mi ?
Dedi ve ayağa kaltı.
- Ne yapıyorsun ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Egoist Garson
Romance"Sen içimde tuttuğum en uzun nefesimsin." dedi kulağıma eğilip. "Dikkat ette boğulma."