Şaka mı bu ya? Neden beni bulur hep bu salak insan? Kaan! Bana doğru yaklaşıp "Naber bebek?!" diye bağırdı. Ben ise o kadar nefret dolu bakıyordum ki irkildiğini farkettim.-Sanane! Bana bir daha asla bebek deme anladın mı? Anladın mı?!!
-Hal hatır sormak da mı yasak?! İnsanlık ölmüş.
Deyip efsane gülüşünü attı. Sanırım sadece gülüşüne aşık olmuştum bunun. "Bana hal hatır sorma! Defol git burdan!" deyip elimle mağza kapısını gösterdim.
-Aa sen bilmiyorsun... Bu mağza babamın. O yüzden önden ilerleyin bayan.
Çok fena göt olmuştum. Hatta kızardığımı hissettim. Tek bir kelime daha etmeden sinirle ayrıldım oradan. Fakat anlam veremediğim bir şey oldu. Arkamdan "Bu son görüşmemiz değil küçük prenses!" diyerek kahkaha atmıştı. Ben yine bir şey demeden gittim. Damla da "N'oluyor kızım ya? Ne son görüşmesi? Ege'yi arayacağım." dedi. Son cümlesi beni dellendirdi.
-Sakıın! Asla yapma! Bilmeyecek. Ben Ege ile bana bulaşan erkeklere haddini bildirsin diye sevgili olmadım. Benim yüzünden kavga edip,başını derde sokmasını istemiyorum.
-Ne yapacaksın o zaman? Babana mı diyeceksin?
-Hee Damla babama diyeceğim. Hiç kimseye hiç bir şey demiyeceğim. Son değil bu görüşmemiz. O görüşmede kendim hallederim.
dedim kendimden emin bir şekilde. Ama ne yapacağım hakkında gram fikrim yoktu. Damla da bunu biliyor ki "hııı kesin kesin" dermişcesine bakış atıp Kaan'ların mağzasının karşısında ki kozmetik mağzasına girdi. Bende peşinden gittim. Bir kaç makyaj malzemesi, oje, kremler... Gibi şeyler aldı. Bende el kremi aldım. Daha sonra "Hadi kahve içelim." dedi.
-Starbucks?
-Hayır yaa. Ege'nin çalıştığı cafeye.
-Kızım uzak buraya.
-Altında araba var. Uzaklar halt yesin.
deyip beni gururlandırmaya çalıştı. Bende tabii özgüven patlaması yaşadım. Burdan çıkınca arabayı park ettiğim alana geldik. Arabaya binince "Keşke cafeye yakın olan alışveriş merkezine gitseydik. Orda daha güzel mağazalar vardı." dedi Damla. Bense kafamı sallayıp "Doymadın dime?! Aç!" deyip güldüm.
-Ya aç demişken ben bu aralar çok fazla yemek yiyorum.
-Sen hep öylesin tatlım.
-Nefeees!
Diyerek çıkıştı.
-Ne yalan mı?
-Onu demiyorum. Tatlım deyince canım tatlı çekti.
-E oha ama ya. Damla kendine gel kuzum.
-Kuzu mu? Bak et de çekti.
dedi. Ben de gözlerimi pörtletip "Çüşş." dedim. Sonra kahkaha atıp "Şaka et çekmedi. Ama tatlı çekti cidden." dedi. Bende güldüm. Neden böyle olduğunu anlayamadım cidden. Damla sıskanın tekidir. Her kızın sinir olduğu özelliği yiyip yiyip kilo almamasıdır. Bende sinir oluyorum. Neyse. Cafeye geldiğimizde Damla arabadan inemedi. Sarsılıp "Çok fazla başım döndü," dedi eli ile kafasını tutup "İyi hissetmiyorum." dedi. Ne oluyor bu kıza ya?
-Hastaneye gidelim mi? İster misin?
-Yok deve. Alt tarafı başım döndü. Bir şey olmaz. Kahve içerim geçer. Bide azcık tatlı.
diyerek güldü. Kendine geldiğini açlığından anladım. İçim rahatlamış bir şekilde iç çektim. "Hadi hadi iyiyim ben, kötüye birşey olmaz." deyip güldü. Cidden bir şey olmaz. Kıkırdaya kıkırdaya cafeye girdik. Bir de baktım Ege. Arkasına yaklaşıp "Şşş yakışıklı! Ne işin var burada!" diyip güldüm. Ege'de arkasına dönüp samimi bir gülüş attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Egoist Garson
Romance"Sen içimde tuttuğum en uzun nefesimsin." dedi kulağıma eğilip. "Dikkat ette boğulma."