12.Bölüm

283 13 3
                                    

Selamlar, arkadaşlar artık mümkün olduğunda daha fazla bölüm eklemeye çalışıyorum ancak okunma ve oy oranlarında bir fark var. Bir sonraki bölümü anca 100 + oy geldiğinde yükleme kararı aldım. Bundan sonra haftada iki kere bölüm yüklenecek oylara bağlı olarak


Bütün gece rahatsız bir uyku uyuyan Gamze sabah sekizde Deniz ile buluşması gerekmesine rağmen hala yastığının altına gömdüğü kafası ile uykusunun en tatlı yerindeydi. Derinden gelen bir melodi sesi uykusunu bölmeye çalışıyorken gözleri sese inat açılmamak için direniyordu. Defalarca çalan telefon susmuştu ve Gamze sesin telefondan geldiğini anlayamayacak kadar yorgundu. Bütün geceyi annesinin ve babasının son görüntüleriyle geçirmişti. Şimdi bütün yaşadıklarına inat gözlerini açmak istemiyor onların yanında olmak istiyordu. Ne kapının açılma sesini ne de içeriye giren kişinin yatağına oturduğunu fark etti. Yalnızca o mistik kokunun yine burnuna dolduğunu ve onu çağırdığını hissediyordu. Bütün gece korkak küçük bir kız çocuğu gibi kıvrılıp yattığı yatağında birden ısındığını ve odaya bir huzurun, güvenin yayıldığını hissetti tüm iliklerinde. 

"Allah'ım deliriyor muyum ben artık" diye mırıldandığında Deniz'in de dudağı yukarı doğru fırlama bir şekilde kıvrıldı. Genç kızın uykusunda sayıkladığını düşünüyordu. Bir yanı şansımı acaba denesem ve konuştursam mı diye düşünürken diğer yanı sadece minicik bir buse ile uyandır en fazla yine tokat yersin diyordu. Tüm iç güdülerine hakim olmak yıllardır herhangi bir kadının peşinde koşmamış olan Deniz için çok zordu. Deniz soğuk çehresiyle yalnızca peşinden koşulan olmuştu bugüne kadar. Ancak bu kızın bakışları iliklerine kadar işlemişti. Onu hayatına alarak bunu geçici bir heves mi olduğunu da denemek istemişti. Tabi ki asıl amacı korumaktı ama korurken eğlenmeyeceği anlamına gelmiyordu.

"Rüyanda beni mi görüyorsun yoksa. Ah ben de biliyorum ne kadar dayanılmaz bir erkek olduğumu"

Gamze duyduğu sesin rüya olmadığına neredeyse emindi ama gözlerini açmaya da korkuyordu. Bir anda panik bütün bedenini kapladı. Ah gece ağlamıştı ve gözleri kesin balon gibiydi. Üstelik Gamze zaten güzel biri olduğunu düşünmezken şimdi bir de Yunan tanrıları gibi olan bu adamın karşısında böyle uyanmaktan o kadar çekiniyordu. Bir an durup ne düşündüğünü fark ettiğinde kendine kızdı. O Deniz'e bir şey hissetmemeliydi. Önce dedesinden kurtulmalıydı. Hayatına sonra devam edebilirdi ne de olsa. 

Gözlerini ovuşturarak yavaş yavaş doğruldu. Gülerek kendisine bakan adama döndü;

"Ne işin var senin benim odamda? O salak yeğenine de söyleyeceğim seni böyle zırt pırt benim yanıma sokmasın"

"Sabah sekizde bana sözün vardı hanımefendi. Ayrıca nişanlım sayılırsın aynı odada olmaya alışsan iyi edersin." Deniz'in göz kırparak söylediği bu cümleye sinirlenen Gamze artık bu adama bir dur demenin vaktinin geldiğinin farkındaydı.

"Sahte. Anlamıyor musun sen her şey sahte. Dedemden kurtulduktan sonra senden de kurtulacağım."

Gamze'nin kükreyerek söylediği bu cümle, Deniz'in o inanılmaz yüksek olan özgüvenini elbette biraz sarsmıştı ama yine o kolay kolay yılacak bir adam değildi. 

"Sadece şimdilik. HAdi kalk hazırlan saat sekiz buçuk on dakika sonra kapının önünde olacaksın."

Birden yüzü sertleşip odadan çıkıp giden adamın arkasından baka kaldı Gamze. Neyse diyerek düşünüp kalkıp hazırlanmaya başladı. O kadar vasat haldeydi ve duş yapacak vakti de yoktu ki nasıl toparlayacağını şaşırmıştı Gamze. Saçlarını fırçalayıp salık bıraktıktan sonra üzerine Ankara'nın soğuğuna uygun dar bir kot V yaka beyaz bir tişört ve kalın mont giyip ayaklarına da sıcak tutan kar botlarını geçirdikten sonra çıkmaya hazırdı. Kafasına da tişörtüyle aynı renk bereyi takan Gamze bu şekilde Deniz'in karşısına daha rahat çıkabileceğini düşündü. Beyazlar gözlerinin rengini açığa çıkarmıştı. 

Deniz karşısında Gamze'yi gördüğünde bir kez daha yaşayacağı günlerin zorlu geçeceğini fark etmişti. Ancak az öncek tavrı yüzünden içten içe kıza da kızgındı. Bugüne kadar kimseye müsamaha göstermemiş olan Deniz Saruhan şuan bu genç kızın karşısında ona zarar vermemek için kendisine hakim olmaya çalışıyordu. Hem ona bir can borcu vardı hem de bu kıza karşı olan hislerinin kendisinin de çok yeni tattığı duygular olduğunu ve bunların ne anlama geldiğini anlamaya ihtiyacı vardı. 

"Hazırsan hadi gidelim." kendi düşüncelerini dağıtmanın en iyi yolunun kendi cümleleri olduğunu çok iyi biliyordu Deniz. Gamze de Deniz'in gereksiz huysuzlandığını anladığı için elindeki tek fırsatı kaçırmamak için hızlı adımlarla çıkışa doğru ilerlemeye başladı. 

Deniz aracını Gölbaşı'na doğru sürmeye başladı. Orada güzel kahvaltı edilecek bir yer vardı ve tabi ki bu yerde Gamze'nin şarkı söylediği mekan gibi. Deniz arabadan çıkıp iki adım attı Gamze'nin yerinde oturduğunu görünce, yavaşça yaklaşıp Gamze'nin kapısını tıklattı. Genç kız yalnızca camı açmakla yetindi.

"Ne o burada mı kalacaksın. KEyfin bilir bak ben çok acıktım."

"Bekliyorum evet ama senin gibi bir odundan kapımı açmasını."

"Az ye de bi uşak tut kendine be. Anladık sana bir can borcumuz var ama beni kendine köle edemezsin küçük hanım Benden böyle şeyler beklemezsen senin için güzel olur. Böylelikle daha az üzülürsün."

Gamze sesini çıkarmadı. Nasılsa altı ay içerisinde bundan da kurtulacaktı.

Restoranın kapısında Deniz'i çalışanları karşıladı.

"Hoşgeldiniz Deniz Bey, yenge siz de hoşgeldiniz" dedi gençlerden bir çocuk Gamze'ye dönüp. Cam kenarında gölü görebilecekleri bir masaya yönlendirdi aynı çocuk çifti. Gamze yenge kelimesine o kadar sinir olmştu ki konuşmamakta kararlıydı. Oturduklarında sessizliği bozan Deniz oldu.

"Ne yersin?"

"Nasıl soru o sizin orada kahvaltıda ne yeniyor. Halis muhlis Türk kahvaltısı istiyorum."

Deniz içinde ya sabır çekse de bu kıza pabuç bırakmak istemediğinden çok emindi. 

"Bilmem o kadar cins birisin ki kruvasan ve kahve desen de şaşırmazdım."

Gamze'nin de Deniz'den altta kalır yanı yoktu.

"Hah ben de senin için aynısını söyleyecektim. Ayrıca bir daha seninle açken buluşmayalım. Normal halin de çekilmiyordu, aç halin pek i huysuz."

Deniz kızın söylediklerine içten içe gülerken suratındaki sert ifadeden ödün vermeden,

"Aynısı senin için de geçerli, neyse ben sabahları seni doyurmasınıbilirim evlendiğimizde." dediğinde Gamze!nin yüzü alı al olmuştu. 

Kahvaltılarını sessizlik içinde yapan ikili kkonuşmalarını da tamamlamışlardı ama Gamze yine de girdiği b uyolun doğru mu olup olmadığındn emin olamıyordu.

Öğrendiğine göre Merve gerçekten her ikisini de sevgili zannediyordu ve Gamze'nin her şeyi dayısına anlatığını düşünerek adama kızın bütün hayatını anlatmıştı. Gamze Deniz'in ikna ve ağızdan laf alma kabileyetinin çok iyi olduğunu anladı. En kethum insandan bie laf alabilmeleri enteresandı. Merve de ikilinin barda tanışıp birbirlerine aşık olduklarını zannediyordu. Bu hem iyi hem de kötü olmuştu ama en iyi kısmı herkesin yalan olduğunu bilmemesiydi. Şuan anlaşılan bu yalana yalnızca ikili ahitti.

Restorandan çıkarken yağan yağmurun etkisiyle Gamze'nin botları kaydı, tam yere düşeceği esnada Deniz imdadına yetişti ancak gözardı ettiği bir gerçek vardı ki Deniz'in de ayakkabıları kayıyordu. Önce Deniz yere düştü ardından da Gamze üstüne. Bu öyle bir andı ki Deniz kendini tutamayıp kızın dudaklarına yapıştı. Biraz sonra olacakları da göz ardı ederek gözünü kararttı. En nihayetinde karısı olacaktı sahte de olsa.

Gamze için ise zaman sanki durmuştu. Buz gibi dudaklarına değen o sıcacık dudakları hissettiğinde bütün benliği ürperdi ve kendini toparlmaya fırsat bulamadı.

Neler getirecekti gelecek günler kendisi de bilmezsen şu an bu durumda ne yapıyordu?



AHLAKSIZ TEKLİFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin