8.Bölüm

474 10 1
                                    

Hastahanede geçirdiği son günler gayet sakin geçmişti Gamze'nin. Deniz, ilk defa bildiğini okumamış ve Gamze'nin son söylediklerinden sonra bir daha yanına gelmemişti.

Gamze içten içe asında burada olsa ne olurdu. Sanki her söylediğimi dinliyor da bu sefer neden dinledi diye düşünmekten kendini alamıyordu. İçten içe bugün gelip gelmeyeceğini de merak ediyordu. Nasıl olduysa o günden beri onu kimse ziyarete gelmemişti. Ne dedesi ne babanesi ne de yengesi ve amcası. Deniz zaten el sayılırdı iki günde sıkılmıştı demek ki diye düşünüp duruyordu Gamze. Bugün taburcu olacaktı ve o da biliyordu ki bugünden itibaren hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Muhtemelen kapıda bir gazeteci ordusu onu bekliyor olacaktı. Buradan nasıl çıkıp nasıl kurtulacağını çok merak ediyordu. İçini birden bir korku kaplamıştı. Ya kimse gelip de onu buradan almazsa, şu saat olmuş Merve bile gelmemişti üstelik. Daldığı düşüncelerin arasında kapının açıldığını Deniz'in yanı sıra hem kendi ailesinin hem de Deniz'in ailesinin odaya girdiğinin bile farkında değildi.

Sıkıntıyla nefes verip yanındaki küçük çantayı almak için arkasını döndüğünde bir anda herkesi görmenin verdiği mutluluk ve şaşkınlıkla gözleri doldu. Hayır şuan ağlayamazdı. Asla başka insanların yanında ağlamamalıydı ve kendini toplamalıydı. Gözlerini bir kaç kez kırparak gözyaşlarını geri attıktan sonra çantasını alıp bir iki adım attı. O sırada babaannesi dayanamayarak yanına yaklaştı Gamze'nin ellerini tutup gözlerinin içine bakarak;

"Benim güzel kızım, badem gözlüm, nasılsın bitanem?" dediğinde Gamze'nin içi eridi. Gamze dedesini ne kadar sevmiyorsa babaannesi, yengesi ve amcasına bir o kadar hayrandı. 

"İyiyim babaannem iyiyim. Gidelim mi artık, yordu beni burası."

O an ilk kez Deniz ile göz göze geldiler. Deniz, kızdaki tavır değişikliğine inanamıyordu. Dedesine tavrıyla babaannesine tavrı arasında dünya kadar fark vardı. Deniz bir adım öne atılarak Gamze'nin elinden çantasını aldı. Hep birlikte çıkışa yöneldiklerinde;

"Gamze, aşağıda gazeteciler var. Arka kapıdan çıkalım mı?"

"Gerek yok Deniz ben konuşacağım."

Gamze'nin sözleri herkeste gerginlik yaratmıştı. Son zamanlarda gazetelerde çıkan onca dedikoduyu her an doğrulayabilirdi. Gamze ön kapıdan adım attığı anda flaşlar patlamaya başladı ve sorular yağmur gibi genç kızın üstüne yağdı. Bir anlık ben neler yaptım diye düşünse de derin bir nefes alıp söze girdi.

"Arkadaşlar, hastahaneden henüz çıkıyorum. Sizden ricam lütfen teker teker sorularınızı sorabilir misiniz yoksa hiçbirinizi cevaplamadan buradan ayrılacağım."

Deniz, Gamze'nin duruşundaki netlikten bir anda böyle sakince herkesi susturmasından çok etkilenmişti. Bu kızın çekim alanına çoktan girmişti de kafasını sallamaya başladı. Neler düşünüyordu böyle. Gamze sorulan sorulara cevap vermeye başlamıştı.

"Gamze hanım, o kulüpte çalıştığınız söyleniyor bu doğru mu?"

"Sizce Deniz gibi bir adam sevgilisinin kendi kulübünde çalışmasına izin verir mi?"

Kimseden ses çıkmıyordu. Gamze, Deniz'e dönüp öyle tatlı gülümseyip göz kırptı ki Deniz orada ölebilirdi. Gamze tekrar gazeteci kalabalığına dönüp,

"Sessizlikten benimle aynı fikirde olduğunuzu düşünüyorum. Peki başka sorunuz?"

"Peki neden o silahların önüne atladınız? Sizin sevgili olduğunuzu bile bilmiyorduk. Şey yani malum Deniz bey sürekli başka bayanlarla basına yansıyordu."

Gamze beklediği soruya ustaca hazırladığı cevabı vermek için mikrofona yaklaştığı sırada, Deniz de kızın bu hamleden nasıl kurtulacağını merak ediyordu.

AHLAKSIZ TEKLİFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin