5. bölüm Kanıt Peşinde

43 10 1
                                    

Arda kapıyı açmalıydı. Polisten kaçmak istemiyordu. İlerledi ve kapı kolunu tuttu. Yonca:
– Yapma. Açma kapıyı.
–  Senin için değer be yaban gülüm. Şimdi odaya geç.
Arda kapıyı açtı. Açar açmaz kelepçeleri bileklerinde buldu. Polis onu hızlıca kelepçelemiş ve arabaya bindirmişti. Oradaki cani motorcu korkunç bir kahkaha attı. Yonca bu sesi duyunca kulakları çınlamaya başladı. Motorcu evin içine girdi. Bu arada ayakkabılarıylaydı ve çamurluydu. Salona bir bakış attı. Ama uzun duramazdı çünkü ifade vermek için polisle beraber gitmesi gerekiyordu. Kaşlarını çattı ve yüksek sesle:
– Senin de burada olduğunu biliyorum. Sevgilini elinden aldım güzelim. Merak etme senin de hayatını mahfedeceğim.
Yonca bu konuşmayla irkildi sesli bir şekilde ağlamak istiyordu ama kendini tuttu. Sol gözünden yanağına bir yaş indi. Daha birkaç günlük tanıdığı birisinin başını belaya soktuğu için kendine kızmıştı. Kendisi yüzünden hapise girecekti.
Motorcu konuşmasını bitirdikten sonra çıkrı ve polis arabasına binerek oradan uzaklaştı. Yonca artık hüngür hüngür ağlıyordu. Göz yaşlarını daha fazla tutamazdı. Bütün acılarını ağlayarak içinden atmak istedi.
Ayla Yoncaya baktı. Artık akşam ciddi bir şey olduğundan emindi. Sormak istedi ama yoncayı o halde görünce vaz geçti. Onu sakinleştirmek istedi.
– Hadi salona geçelim.
Ayla ve Yonca salona geldiklerinde dışarıdan salonun ortasına kadar uzanan çamurlu ayak izlerini gördü. Ayla:
– Sanırım salonun temizliğe ihtiyacı var. Sen otur bir sakinleş ben temizliyorum burayı.
Ayla dış kapıyı kapattı ve temizlik malzemesi almaya gitti. Evde halı yoktu. Yerler parke olduğu için gerek görülmemişti. Getirilen halılar da katlı şekilde odaya bırakılmıştı. Bu yüzden yerleri temizlemek Ayla için zor olmayacaktı. Ayla salona döndüğünde Yoncayı göremedi. Camdan baktı. Yonca arabayı almış ve gitmek üzereydi. Hızlıca dışarı çıkıp onu durdurdu. Arabanın önüne atlayıp durmasını sağladı.
– Nereye gidiyorsun?
– O adamın ölüsünü görmeden inanmam
Ayla şaşırdı. Abisinin birisini öldürdüğüne inanamadı. Bu yüzden o da oraya gitmek istedi.
–  Siz akşam nasıl bir işe bulaştınız anlamıyorum ama benim abim kimseye zarar vermez. Beraber gidiyoruz. Hadi.
Bu sözüyle hızlıca arabaya atladı. Yoncanın zaten yolundan dönmeye niyeti yoktu. Arabayı sürmeye başladı. Bir yandan ağlarken bir yandan da yoluna bakıyordu. Uzun bir sessizlik oluştu. Ayla olup biteni merak ediyordu ama susmayı tercih etti. Yonca artık olanları saklamak istemedi ve söze başladı:
– Beni kurtarmak için... Gözünden bir yaş daha düştü.
– Anlamadım
– O gelen pis herif ve arkadaşı kapıma dayandı. Kapıyı açmadım ama kilidi kırdılar. Arkadaşı olacak pislik bana dokunacakken abin odunla kafasına vurdu. Ama biz ikisini de bayılttık sanıyorduk. Öldürmek aklımızdan geçmedi. Böyle olsun istemedik. Şimdi benim yüzümden hapise girecek. Bense onu sadece uzaktan seyredeceğim. Bu haksızlık.
Yonca anlattıkça daha çok göz yaşı döküyordu. Olanlardan fazlasıyla etkilenmişti. Ayla ise şaşkınlıkla onu dinliyordu. Yoncaya baktı:
– Senin suçun yok ağlama. O iki pislik kendisi hak etmiş. O ikisini başka bir yere mi taşıdınız?
– Evet. Ayılsınlar ama bizi bulmasınlar diye uzağa bıraktık. Amacımız leş taşımak değildi.
Yonca bu sözünden sonra konuşmayı bıraktı ve sadece yoluna baktı. Sonunda akşamki geldikleri yere gelmişlerdi. Ama orada kimse yoktu. Arabadan indiler. Ayla:
– Yanlış geldik sanırım.
Yonca yere baktı. Yerde kan izi duruylrdu. Oraya geldiklerine emin bir şekilde:
– Hayır yanlış değil. Burasıydı. Ama adam yok. Ya ambulans aldı ya da ayılıp uzaklaştı buradan. Ama hangisi. Gerçekten ölmüş olabilir mi?
– Yarası çok kötü değilse bişey olmamıştır. Yaşıyordur belki de.
– O kadar kan aktı ki belki de kan kaybından ölmüştür.
Yonca üzüntüsünden yere yığılıp orada oturdu ve ağlamaya başladı. Öldüğüne emin olmuştu artık. Arda kendisi yüzünden cinayet işlemişti ve bunun yükü Yoncaya ağır gelmişti.
Ayla bir taşa baktı. Bu taş dik ve yaklaşık bir insan boyundaydı. Taşın ortasında kan izi vardı. Adam ayılıp orada oturmuş olabilirdi.
– Yonca şuraya bak. Kan izi. Buraya oturup yaslanmış olmalı. Ölmemiş. Yaşıyor olmalı.
Yonca oraya baktı. Kan izini görünce ağlamayı bıraktı ve göz yaşlarını sildi. O kan izini görünce sevindi. Daha yakından bakmak istedi. Yaklaştı. Tam o ize dokunacakken arkadan birisi çıktı. Yüzü ve başının arkası tamamen kanlarla kaplanmış ve yüzü okunmuyordu. Birden Yoncanın üstüne saldırdı.
– Bana yaptıklarınızı ödeyeceksiniz...
Yonca ve Ayla hızlıca arabanın içine koştular. Kapıları kilitlediler. Artık emindi. Adam yaşıyordu. Şimdi tek gereken yaşadığını kanıtlamaktı.
– Bu o adam. Yaşıyor demek.
– Çok kötü görünüyor. Videosunu çekiyorum. Bu abimin kurtuluş yolu olacak.
Ayla kısa bir video çekti ve arabayı geriye döndürdüler. Artık geri dönüyorlardı. Ayla merak edip sordu:
– O adamı niye bıraktık? Onunla beraber polise gidebilirdik.
– Üstüme saldırmasaydı olabilirdi ama çok asabi görünüyor. Benden intikam almak isyor olmalı. Mutlaka buralardan uzaklaşıp şehir merkezine gelecektir. Bu şekilde de o diğer pislik herif arkadaşını canlı görünce şikayetini geri alacaktır.
Ayla ile Yonca Ardayı kurtarabilecekleri umudu yüksek bir şekilde eve bile uğramadam hemen polis karakoluna ilerlediler. Merdivenleri ve o uzun koridoru hızlıca çıkıp komiserin odasına girdiler. Ayla hemen telefonunu çıkarttı.
– Komiser bey abim suçlu değil. Kanıtı burada.
– Abiniz kim hanımefendi? Suçu neydi?
– Abim Arda Gürmen. Adam öldürmekten alınmıştı bugün.
– Şu yeni gelen demek. Suçlama ciddi bir konuda. Peki öldürmediğini nasıl ispat edeceksiniz?
– Adamın videosunu çektim. Ölmemiş. Üstüne bize saldırdı.
Videoyu izledi. Komiserin Ardayı salmalarını bekledi ama ölyle olmadı. Komiser başını iki yana salladı. Bu çıkamayacağı anlamına geliyordu.
– Hanımlar siz bu videoyu çekerken sevinmiş olabilirsiniz. Ama başka birisini boyayıp da çekmiş de olabilirsiniz. Bu adamın yüzü görünmüyor. Yüzündeki kanlar ya da boya her hangiyse yüzünü kapatmış ve tanımamızı imkansız hale getirmiş. Yüzünün açık ve anlaşılır olması lazım. Bu video bi işimize yaramaz.
Kızlar üzülmüştü. Yapacak bir şey kalmamıştı.
– peki abim nerede?
– Onu suçu netleşene kadar nezarethanede tutuyoruz.
– Görebilir miyiz?
– Elbette. Ama yanınızda bir polis arkadaşım size eşlik edecek.
Ayla ve Yonca bir polis ile Ardanın yanına gittiler. Yonca sevinçle hızlıca anlatmaya başladı.
– Adam ölmemiş. Yaşıyor. Onu gördük. Kurtulacaksın buradan. Katil değilsin sen.
Arda bunları duyunca sevindi.
– Benim yaban gülüm. Demek beni kurtaracaksın. Sana olan hayranlığım bir kat daha arttı. Beni burada bırakmayacağını biliyordum.
Ayla sözü aldı.
– Videosunu çektik komisere izlettik ama....
– Aması ne? Noldu?
Yonca üzülerek Ardaya baktı:
– Yüzü ve başı kan içindeydi. Yüzü açık olmalıymış. Bizim boyayıp başka bir adamı çektiğimizi düşündü.
Arda sinirle ayağa kalktı.
– Bu nasıl olur! O bizim akşamki adamımız bu ama kabul edilmiyor mu! Bu nasıl adalet!
Arda bağırdığı için yanlarındaki polis onları sessizce uyardı.
Ayla:
– Merak etme abi biz seni buradan çıkartacağız. Şimdi gitmeliyiz. Sonra tekrar geliriz.
Ayla ve Yonca ilerlediler. Şikayeti yapan motorcu onları dış kapıda karşıladı.
– Ooo hoş geldiniz. Siz buralara teşrif eder miydiniz?
Yonca sinirlenmişti. Adamın yüzüne baktı. Adeta gözleriyle adamı dövüyordu.
– Noldu güzelim. Hoşuna mı gittim?
Adam bunları söylerken çirkin çirkin gülüyordu. Yonca sinirle adamın yüzüne tokat atacaktı ki adam elini tuttu.
– Bak güzelim siz arkadaşıma yaptıklarınızı ödeyeceksiniz. Size hepsini ödeteceğim. Ama bize istediğimizi verseydin konu bu kadar uzamayacaktı.
Yonca bu sözlerden tiksinmişti. Onun yanında daha fazla kalmak istemedi. Gitmek istiyordu ama adam kolunu sıkıca tutuyordu.
– Bırak kolumu. Kafana yediğin vazo sana yetmemiş demek ki.
– Peki güzelim bırakıyorum. Ama benden kurtulamazsın bunu unutma.
Adam Yoncanın kolunu bıraktı. Kolunda adamın parmak izleri kalmıştı. Merdivenlerden indi. Arabaya tam binecekti ki adama döndü.
– O pislik arkadaşın yaşıyor. Sizi bıraktığım yerde seni bekliyor. Git bul da beraber pislik işlerinize beraber devam edin.
Bunu duyan adamın gözleri açıldı. Duyduğuna inanamadı. Hozlıca motoruna bindi ve Yoncalardan önce oradan uzaklaştı. Ayla:
–  Arkadaşına bakmaya gşdiyor olmalı.
– Evet. Biz de eve gidelim de Ardayı kurtarma yolu arayalım.
Arabaya bindiler ve eve gittiler. Ayla yarım bıraktığı temizliği bitirdi. Yonca Ardayı nasıl kurtaracağını düşündü. En iyisi adamı bayıltarak hastaneye ve karakola götürmekti.
– Ayla. O adamı bayıltmalıyız.
– Kimi?
– Öldü sanılanı. Ama yanına yaklaşamayız. Nasıl yapacağız?
– Uyuşturucu silahla. Hayvanlar için kullanılıyor normalde. Belgeselciler hayvanları bayıltıp üstüne kamera yerleştiriyor.
– Nereden bulabiliriz onu?
– Av markette bulabiliriz.
–  Hadi koş.
Hızlıca evden çıktılar. Uyuşturucu silahı da satın alıp adamı bulmaya gittiler. Önceki yere tekrar geldiler. Arabadan inip sağa sola bakındılar. Ama kimse yoktu.
– Gitti mi?
– Sanmıyorum. Gidecek olsa ayılır ayılmaz giderdi.
Tam o sırada bir motor geçer. İki kişi vardır bu motorda. Arkadaki aradıkları kişidir. Kanlar içindeki kafasını görürler ama yetişemezler. Bu sıradq kafasına bir kask geçirir.
Ayla:
– Arkadaşını bulmuş. Abimi rahat bırakacak. Abim kurtuldu.
Yonca:
– İnşallah öyle olur.
Bu sevinçle eve dönerler. Yol uzun olduğu için  Ardanın kendilerinden önce gelmiş olması gerekiyordu. Göremeyince yaklaşık bir saat beklediler. Dayanamayıp karakola giderler. Komiserin yanında soluk alırlar. Yonca:
– Aradığınız adam bulundu. Ardayı bırakmayacak mısınız?
– Afedersiniz. Siz kimden bahsediyorsunuz?
– Şu öldü sanılan adamı diyorum. Ardanın öldürdüğü söylenilen.
– Bize bulundu diye bir haber gelmedi. Yoksa biz de burada yok yere tutacak değiliz. Siz yanlış haber almışsınız.
Ayla sinirlendi.
– Nasıl olur. O adamı gözlerimizle gördük. O pislik arkadaşını saklıyor demek.
– Hanımefendi adamı bulup getirin biz de abinizi serbest bırakalım. Yeterince açık konuşuyorum değil mi?
Adamı almak için geç kalmaları onlara pahalıya patlamıştı. Ardayı kurtarmak için artık daha zor bir mücadeleye gireceklerdi. Acaba onu kurtarabilecekler mi???...

Karşıda Aşk Var Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin