Yonca uyandı. Yataktan kalktı ve gülümsedi. Çünkü bugün mezun oluyordu. Mezuniyet için sabırsızlanıyordu. O gün heyecandan kahvaltı edememişti. Çekmecesini açtı. Bu gün güzel olmalıydı. Çünkü onun için özel bir gündü. Süslenip bol bol fotoğraf çektirecekti. Çekmecesinde bir ruj ve bir göz kalemi buldu. En iyisi kuaföre gidip saçını yaptırırken makyajı da yaptırmalıydı.
Evden çıktı. Heyecandan saçını taramayı bile unutmuştu. Aceleyle bir kuaför buldu.
İşi bittiğinde son kez mezuniyet için üniversiteye gitti. Kızıl saçları, saks mavisi straples elbisesi ve mavi gözleri ile muhteşem görünüyordu.
O gün Arda erken uyanmıştı. Yoncanın mezuniyetinden haberi vardı ve orada olmak istiyordu. Ceketini giydi ve evden çıktı. Karşı eve baktı. Hiç hareket yoktu. Sanırım hala uyuyor olmalı diye düşündü. Arabasına bindi ve mezuniyet alanında durdu.
Erken gelmişti. Hazırlıklar daha yeni başlıyordu. Boş boş oturmaktansa yardım etmeyi düşündü. Kapıyı açtı. Tam iniyordu ki yonca ile çarpıştı. Yonca:
– Dikkat etsenize üstüme çıkacaksınız. Sizin ne işiniz var burada? Beni takip mi ediyorsunuz?
Arda şaşkındı. Yoncayı önceden hiç bu kadar güzel görmemişti. Gözlerine inanamadı. Önce bir durdu. Yoncayı baştan aşağı süzdü. Sonra bundan rahatsız duyabileceğini düşünerek kısa kesti.
– Kapıyı açarken farketmemeniz sizin hatanız olduğunu gösterir. Ama mühim değil. Benim de burada bir arkadaşım vardı. Onun yanına geldim. Ayrıca sizi takip etmek de çok hoş olurdu. Çok zarif görünüyorsunuz.
Yonca cevap verecekti ki kendini bir anda yalnız buldu. Arda hızlıca oradan uzaklaşmıştı. Çok kibar bir adam olmasına rağmen yonca ona ters davranıyordu. "Acaba yanlış mı davranıyorum?" diye kendine sordu. Bu kadar kibar birisine hiç hak etmediği derecede sinirli çıktığını anladı. Ne de olsa artık komşusuydu. İyi anlaşabilirdi aslında. Bu düşüncelerle 4 yılının en iyi arkadaşı olan beyzayı aramaya başladı.
Arda yoncayı gördüğü andan beri yüzünde anlamsız bir gülümseme vardı. Artık emindi. Yoncadan hoşlanmaya başlıyordu. Sonra arabasında küçük bir şey unuttuğunu fark etti. Arabaya yöneldi. Küçük bir kutu aldı. Yoncadan önce beyzayı buldu ve ona uzattı.
Beyza şaşkınlıkla kutuya baktı. Paketlenmişti. Yoncaya vermesi gerekiyordu. Kutuya bakınırken yoncayı karşısında gördü.
– o kutu ne öyle?
– Sanaymış. Birisi verdi bana. Sana verirken kutuyu kafasına geçirmenden korkmuş.
Yonca kutuyu eline aldı biraz bakındı. Sonra açmaya karar verdi. Kutunun üstünde bir not vardı
"Benim yüzümden telefonun bozuldu. Lütfen bunu kabul et"
Beyza:
– Kızım bu çok güzel. Çok cömert birisiymiş. Nerede tanıştınız?
– Yeni komşum. Numarasını da vermiş üstelik.
Konuşmalardan sonra mezuniyet alanına baktılar. Hazırlıklar tamamdı ve insanlar toplanmaya başlamıştı. Oraya doğru ilerlediler ve oturacak bir yer aradılar. Arkalarda bir sandalyeye oturdular. Yonca etrafına bakındı. Ardayı görmekten korkuyordu. Çevresinde göremeyince derin bir nefes aldı.
Dans vakti gelmişti. Duygusal şarkıkar çalıyor ve herkes yavaş yavaş dansa kalkıyordu. Yonca oturmayı tercih etmişti. Dansa kaldırmak isteyenleri reddetmiş ve sessizce oturuyordu. Ardanın gelmekte olduğunu gördü. Önce yüzünü kapattı. Görünmek istemiyordu. Ardanın yanında durduğunu görünce göz göze geldiler.
– Bu güzelliği küçük zarif bir elle kapatamazsınız hanımefendi. Sizi dansa kaldırmak istiyorum. Rica edersem benimle dans eder misiniz?
Yonca dans etmek istemiyordu. Ama hediyeden sonra onu reddetmek istemedi. Üstelik ona kaba davrandığının da farkındaydı. Elini uzattı ve dans pistine çıktılar. Arda bu dansı kabul ettirdiği için çok mutluydu. Heyecandan elleri titriyordu. Ama bunu belli etmek istemedi. Yonca ile göz gözeydiler. Arda birbirlerine ne kadar çok yakıştıklarını düşünmeye başladı.
Yonca Ardanın iyi biri olduğunu henüz anlamıştı. Ona artık ters davranmamayı düşündü. Ama kendisine olan ilgisinin de farkındaydı. Nasıl davranması gerektiğini bilemedi. Müzik bitmeden durdu:
– Bu kadar yeter. Eve gidebilir miyim lütfen.
– Sizi bırakabilir miyim. Ne de olsa komşuyuz.
– Peki.
Arda yoncanın elinden tuttu. Bir an yoncayı sevgilisi gibi hissetti. Sonra bu duygudan çıkması gerektiğini anladı. Arabaya doğru ilerlediler. Son derece kibar bir şekilde kapıyı açtı ve yoncayı bindirdi. Dolaştı ve şoför koltuğuna oturdu. Yoncaya döndü:
– Benim hakkımda önyargılarını aşmışsındır umarım. Sizinle çok iyi bir komşu olmak istiyorum. Ayrıca arkadaştan öte olmak da isterim.
Yonca bunun bir çıkma teklifi olduğunu anlamıştı. Ama daha Ardayı tanımadığı için kabul etmek istemedi. Sessizce oturdu ve susarak cevabını vermiş oldu. Arda da cevabını anlamıştı. Ama bir şansının olabileceğini düşündü. Çünkü artık Yonca eskisi gibi bağırmıyordu. Bu hoşuna gitmişti. Önüne döndü ve anahtarı çevirdi.
– Peki sorun değil. Sizi beklemek hoşuma gider. Sizinle iyi bir dost olabilir miyiz peki?
– Olabilir.
Yonca utanmıştı. Cevap veremiyordu. Bu yüzden kısa bir cevap vermişti.
Arda eve doğru ilerledi. Yoncanın konuşmasını bekliyordu. Söyleyecek bir şeyi olduğunu anlamıştı. Ama konuşmuyordu. O konuşmayınca Arda söze başladı.
– Bir şey söylemek istersen dinleyebilirim.
Yonca Ardaya döndü ve yüzüne baktı.
– Çok iyi birisiniz. Ayrıca hediye için de teşekkür ederim. Ama lütfen daha ileri bir arkadaşlık istemeyin. Ben böyle daha mutluyum.
Arda şaşırmıştı. Onun da bir şeyler hissedebiliyor olduğunu düşünmüştü. Sustu ve hiç konuşmadan yola devam etti.
Nihayet sokağa girmişlerdi. Arda arabayı garaja çekmişti. Yonca kapıyı açtı ve evine doğru yürüdü. Çantasını açtı. Anahtarı bulamadı. Dışarıda kalmıştı. Bir çilingir bulmalıydı. Ama bu gün pazardı. Çilingir için yarını beklemesi gerekiyordu. Yonca telaşlanmıştı. Ne yapmalıyım diye düşündü.
Arda yoncanın kapıda kaldığını anladı. Onu önce sakinleştirmek istedi.
– Güzel bayan. Sizi yemeğe çıkartabilir miyim? Arkadaşça bir davet bu yanlış anlamazsanız. Acıkmış olmalısınız.
Yonca düşündü. Eve giremiyordu ve gerçekten de çok acıkmıştı. Komşusu ile kaynaşmak için daveti kabul etti.
– Peki. Ama lüks bir yere gerek yok. İleride bir lokanta var. Çok güzel yemekleri var.
Arda buna sevinmişti. Artık Yonca ile sakince konuşabiliyordu. Üstelik bugün dans etmiş ve yemeğe çıkartmak üzereydi. İlerideki lokantaya girdiler ve birer yemek söylediler. Konuşmaya başladılar. Konuşurken aslında birbirlerinin kafa dengi olduklarını anladılar. Uzun uzun konuşurken geçen zamanı fark etmediler. Hava kararmaya başlamıştı. Arda bunu fark edip:
Baya geç oldu. Gitsek iyi olacak. Dedi.
Yonca bu sözle anahtarsız kaldığını tekrardan hatırladı. Birden yüzü düştü. Ne yapmalıydı? Evine giremiyordu. Kalacak bir yere ihtiyacı vardı.
Arda Yoncanın bu endişesini anladı. Onu rahatlatmak istedi.
– İstersen bugün bende kalabilirsin. Anahtarını bulamadın sanırım. Seni evimde ağırlamaktan gurur duyarım.
Yonca ne yapması gerektiğini bilemedi. Kalacak bir yere ihtiyacı vardı.
– Anahtarımı evde unutmuşum eve giremiyorum. Çilingir için yarını beklemem gerekiyor.
– Endişelenmene gerek yok ben varım. Bende kal bu akşam.
Yonca daha iki günlük komşusunda kalmalı mıydı bilemedi. Eski arkadaşı elif oradayken kaldığı olmuştu ama bu sefer farklıydı. Yepyeni birisi vardı ve daha güvenemiyordu. Cevap veremiyordu. Evin önüne geldiler ve Yonca hala düşünüyordu. Bu davet arkadaşçaydı tabi ama endişeleri vardı. Uzun uzun karar vermeye çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karşıda Aşk Var
RomansaMezun olmak üzere olan yonca ve karşısına yeni taşınan komşunun hikayesi. Aşık bir adam ve son derece zorlayıcı bir kızın öyküsü. Bakalım inat mı kazanacak yoksa aşk mı