Hatırlamıyorum.

294 25 2
                                    

"Lanet olsun!"

Karanlık, her yer karanlıktı.

Birden elimde bir ıslaklık hissettim. Tanrım, yine kabus görmüştüm. Gözyaşlarımı sildim. 

"Geçti. Her şey geçti. Uyanığım. Sadece her şey rüyaydı."

Nefes alışverişlerimi düzene sokmaya çalışırken yatağımdan odanın bir köşesindeki boy aynasına baktım. Neden normal değildim? O kadar çaresiz ve tükenmiş görünüyordum ki. Daha 15 yaşındaydım! Bunlar en güzel yıllarım olmalıydı. Ama ben ne olduğunu anlamadığım, hatta uyandığımda hatırlamadığım kabuslarla uğraşıyordum.

Kapının hızla açılmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp bakışlarımı aynadaki yansımamdan kapıya yönelttim. " Dicle! Dicle iyi misin?"

Bekleyin, bağırmış mıydım?

Babam hemen yatağımın kenarına gelip sarıldı.

"Ne gördün, Dicle?"

"Ha- hatırlamıyorum. " gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Babama daha sıkı sarıldım.

Neden hep bu cevabı vermem gerekiyordu? 15 yıldır!

"Sakin ol, sadece rüyaydı. Her ne gördüysen, bak artık buradasın. Sil gözyaşlarını." Zor da olsa gülümsemeye çalıştım ve doğrulup yanağına bir öpücük kondurdum.

"İyi geceler baba."

"İyi olduğuna emin misin?."

"Evet, dediğin gibi sadece rüyaydı. Merak etme beni." Bana inanıp yatağına dönmesini isteyerek tekrar ettim. "İyi geceler."

"İyi geceler kızım."

Babam odadan çıktığında baş ucumdaki telefonumu alıp saate baktım. 04:19. Mesaj gelmişti. Aslında dört saat önce gelmişti ama ben uyuyordum. Daha doğrusu, aptal kabuslarla uğraşıyordum.

"Heyecanlı mısın, aptal sarışın? -G. 00:03"

Aptal sarışın? Birincisi, ben kumraldım. Yani sarışındım ama sarı saçlı değildim? İkincisi, ben aptal değildim. Üçüncüsü, sarışınlar aptal değildi.

"Bilimsel araştırmalar da kanıtlar ki, genelde sarışın insanlar esmerlere oranla daha zekidir. -D."

Böyle konuşmamın onu sinir ettiğinden emindim. Görkem'le çok küçüklükten beri arkadaştık. O bana aptal sarışın, zır deli gibi uzaktan yakından alakam olmayan lakaplar takardı. Telefonu yatağımın yanındaki komidine bırakıp kafamı yastığa gömdüm. Düşünmeye ihtiyacım vardı.

"Hatırla, hatırla..."

Aileme belli etmemeye çalışıyordum ama her gün bilinmeyen bir kabusla uyanırdım. Normal bir şekilde uyuyabildiğim günler... Çok nadirdi. Küçüklüğümde de böyle kabuslarım olurdu ama o zaman daha azdı, ve bu kadar korkmuyordum. Bir anlamı olmalıydı değil mi? Uyuyorsun ve ağlayarak -bağırarak, titreyerek,çığlık atarak, kan ter içinde... Kabuslar sağ olsun tek düze değildi, birçok uyanma seçeneğin vardı.- uyandığında hiçbir şey hatırlamıyorsun. HİÇBİR ŞEY.

"Hatırla, hadi..."

Ve en tuhaf olanı da, bunların hiçbiri gerçek değildi. Hepsi yapay korkulardı. Bunlar benim rüyalarımdı. Kimse benim rüyalarımla oynayamazdı. Yani bu... Bütün bunlar...

Bütün bunlar sadece beynimin bana oynadığı oyunlardı.

Oyunlar.

Beyin oyunları.

Yani bütün acılarımın kaynağı bendim, benim beynimdi.

Kendi acını kendin yarat.

Gerçekten bunu kendime yapar mıydım?

Kim yapardı ki! Tamam bu konuyu kapatmazsam belki de aklımı yitirebilirdim.

"Çalış beyin, çalış."

Gözlerimi kapatıp yeniden düşünmeye başladım.

"Rüyanda ne gördün Dicle?"

Hatırlamak için beynimi gerçekten zorluyordum. Sadece uzanıyor olsam bile terlemeye başlamıştım. Birden gözlerim fal taşı gibi açıldı.

"Hatırlı-"

Ve gözlerimdeki ışığın yanmasıyla sönmesi bir oldu.

________________________________

2 beğeni istiyorum. Lütfen sadece iki :D

Labirent.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin