"Hatırlı-"
Ve gözlerimdeki ışığın yanmasıyla sönmesi bir oldu.
"Hatırlamıyorum!"
Yatakta sinirden resmen tepiniyordum. Bulmak üzereydim. Lanet olsun Görkem! Mesaj yazacak zamanı buldun, aptal çocuk! Ufacık bir ses! Bir saniye geç yazsaydın ya?
"Bu saatte uyuyor olman gerekmez mi? -G. 04:28"
Bunu mu soruyordu yani!?! Az daha bir ipucu bulmak üzereydim ama bu çocuk yüzünden..! Derince bir nefes aldım. Görkem'in suçu değildi bunlar.
Keşke onlara da anlatabilseydim ne yaşadığımı. Ama anlamazlardı. Daha önce bir arkadaşıma bahsetmiştim, ama dikkat çekmek için yaptığımı sanmıştı. Keşke beni anlayan biri olsaydı.
Hemen cevap yazdım: "Uyku tutmadı. Asıl sen bu saatte ne halt ediyorsun? -D."
Evet Görkem'le böyle konuşurduk.
"Sana ne. Bu arada akşam seni de alayım mı yoksa ayrı mı geleceksin? -G."
Hay... Yaz tatiline veda etmek için Tutku, Görkem ve Hande'yle program yapmıştık bugün için! Tamamen unutmuştum.
"Saat söyle. -D."
" Altıda seni alırım."
Her ne kadar aynı şey olacağını bilsem de, yarım kalan kabus motifli uykuma devam etmek için korka korka yatağıma döndüm.
〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰
Uyandım.
Yani, rüyamda uyandım. Sonsuz labirentin dar koridorunda sırtımı krem rengi duvara yaslayarak ayaklarımı karşı duvara dayadım.
Nasıl unutabiliyordum, uyandığımda? Rüyadayken her şeyi apaçık görebiliyorken? Görkem mesaj atmasaydı belki de hatırlayacaktım?
İçimde hala kalan umut kırıntılarıyla, ayağa kalkıp gideceğim yönü belirledim ve yürümeye başladım. Bir yandan da elimle nemli yumuşak duvara dokunuyordum. Aslında pek duvar denemezdi. Rüyada olduğumdan mıdır bilemem, labirentin duvarları, tavanı, zemini ovaldi. Bir çeşit tünel gibi. Bu açık renkli duvarlar çok da boğucu değildi, 15 yıldır, her uykusunu burada hapis geçirmeyi bilmeyen birisi için. Bana kalırsa, labirent her yönüyle delirticiydi.
Uyansam, kurtulurdum. Ama zaten problem, her ne kadar rüyada olduğum bilincine varmış ve uyanmak istemiş olsam da, bunu hiç yapamayışımdı.
Yine de, şimdi çalması olası bir telefon, veya uyanmamı sağlayacak herhangi bir şey olsa bile, bu işkence bitmiyordu. Çünkü uykumda, günlerimin yarısını kapsayan uykularımda hep buradaydım. Dediğim gibi, burada zaman kavramı yoktu. Uyku süremin kat kat üstünde burada kalıyordum. Bazen günler, bazen haftalar oluyordu. Tabii şanslıysam, çok nadir olarak birkaç dakika olabiliyordu bu süre. İşte bu da zorluyordu insanı. Daha ne kadar sabredeceğim düşüncesi.
Ah, ne karmaşıktı labirent! Yıllarımı burada geçirmeme karşın kafamdaki basit sorular bile açıklanamaz bir hale geliyordu.
Burası ikinci evim, hatta ikinci dünyam gibiydi. Ve emin olun, biri ne kadar özgür olursa olsun ikinci dünyanda kapana kısılmış, umutsuz, yalnız olmak tam bir kaos etkisi yaratıyordu.
Bu yerde yalnız olmak da gerçekten kötüydü. Belki yalnız olmasam bu kadar berbat hissetmezdim.
Acaba başkaları da var mıydı bu labirentte? Sonuçta, labirent çok büyük bir yer gibiydi.
Ama, olsaydı eğer şu ana kadar hiç karşılaşmaz mıydım?
Veya bunu yaşayıp delirdiğini düşünen insanlar muhtemelen psikoloğa falan giderdi, haliyle vaka bilinen bir şey olurdu. Ama ne tıp, ne psikoloji kitaplarında ne de internette hiç böyle bir şeyle karşılaşmamıştım.
Doğru ya, başkaları olsa da muhtemelen uyanınca onlar da unutuyorlardı.
Başkalarının olduğu düşüncesine olan umudum da artık fazlasıyla yıpranmıştı. Bağırıyordum, ama kimse duymuyor, kimse gelmiyordu. Bütün yılgınlığımla yürümeye devam ettim.
〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰➰〰
Hayır, hayır, hayır... Hala rüyadaydım ve tahminimce 17-18 saat, belki daha fazla zaman geçmişti. Sabah olmamış mıydı, neden hala uyanamıyordum, daha ne kadar bekleyecektim! Lütfen, telefonum çalsın, bir şey olsun uyanmak istiyorum lütfen!
Bir gün burada delirmekten korkuyordum. Ki şu an saçlarımı çekerek yerde hıçkıra hıçkıra ağlamam da bunun çok da uzak olmadığını gösteriyordu.
"Lanet olsun! Neden hala buradayım. Ne bu? Imtihan mı? Allah'ım lütfen uyandır beni. Lütfen dayanamı-"
Birden hıçkırıklarımdan nefesim kesildi ve ne kadar ağladığımı farkettim. Sustum. Sadece titrek nefesim yankılanıyordu labirentte. Yerden başımı kaldırıp doğruldum, gözlerimi açmayı denedim. Ama göz kapaklarım inanılmaz ağırlaşmıştı. Bu hasta insanlarda falan olmaz mıydı? Ben halsiz veya hasta değildim. Göz kapaklarım aralanmıyordu.
"Acaba..." dedim bir umutla. "Uyanıyor muyum, sonunda."
Biraz daha uyanmayı bekledim. Bir şey olduğu yoktu. Bu sefer göz kapaklarımı açamadığıma emindim. Büyük bir korku ve şaşkınlıkla ellerimi gözlerime götürdüm.
Bu sefer açmaya çalıştığımda kirpiklerimin oynadığını hissettim. Ben... Noluyordu ya? Bir an labirentte olmadığımı düşünüp elimle duvarları yokladım. Evet, kesin delirmiştim.
"Hayır! Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır... Kör, kör mü oldum. Hayır, kör olamam. Nasıl..."
Bir süre gerçek hayatta olmadığımı unutarak şuursuzca bağırdım. Sonra mantığımı devreye sokmaya çalışarak -ki 18 saat sonrası bu biraz imkansız oluyordu- bir süre sustum. Labirent hiç kararmış mıydı? Kör mü olmuştum? Ama insan durup dururken kör olmazdı. Göz bebeğim sonuna kadar irileşip uyum sağlamış olacak, var olduğunu iddia edemeyecek kadar az bir ışıkla (ışık demeye milyon şahit ister) kör olmadığımı anladım. Sadece beyaz geceliğimin üstündeki elimin temel hatlarını zar zor seçebiliyordum.
Ne hissedeceğimi şaşırmıştım. Bu 15 yılın sonunda önemli bir gelişmeydi. Ama aynı zamanda iyi mi kötü mü bilmiyordum.
Korkuyordum. Ama içim ilginç bir umutla dolmuştu.
Işık veya herhangi bir şey bulmak için ayağa kalkıp, bir elim yön bulmak için duvarda, yürümeye başladım. Yürüdüm, yürüdüm, sağa döndüm, sola döndüm, yürüdüm, yürüdüm...
En son, duvarın sola kıvrıldığını hissederek tam sola dönmüştüm ki kafamı sertçe duvara çarpmam bir oldu. Ben mi kıvrım olduğunu sanmıştım?
Homurdanarak başımın ön tarafını tuttum ve yürümeye devam ettim. Yani en azından planım buydu. Birden duvarda bir hareketlenme olmasaydı. O an yerimde çakılı kaldım. Korkudan altıma edebilirdim. Bunlar gerçekten oluyor muydu? Yani 15 yılın ardından sadece bir günde bu kadar ilginç şey olması çok tuhaftı.
Acaba bu hareketlenme de neyin nesiydi? Belki de kafamı doğru yere çarpmamla duvarda gizli bir geçit falan açılmaya başlamıştı?
Saniyenin onda birini kaplayan düşüncelerimden arınıp duvara tüm dikkatimle baktım.
Ve işte o zaman anladım ki, problem duvarın hareket ediyor olması değildi.
Problem, hareket edenin bir duvar olmamasıydı.
👑
Sizi çok seviyorum, sevgili "sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen ama beni Büşra Küçük gibi hissettiren okuyucu kitlem" !
İlk hikayem olduğundan görmemiş gibi davrandığım doğrudur çünkü görmedim .s
6 vote falan olursa Perşembe yeni bölümü atmaya çalışırım 💙
![](https://img.wattpad.com/cover/9172280-288-k880720.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Labirent.
Fiksi RemajaVe en tuhaf olanı da, bunların hiçbiri gerçek değildi. Hepsi yapay korkulardı. Bunlar benim rüyalarımdı. Kimse benim rüyalarımla oynayamazdı. Yani bu... Bütün bunlar... Bütün bunlar sadece beynimin bana oynadığı oyunlardı. Oyunlar. Beyin oyunla...