İyi okumalar.
Dolabın kapağını kapattığımda Aldora' yla karşılaştım. Ha, ayrıca size de anlatmadım. Aldora, okulun Asyalı sürtüğü. Tüm erkekler ona tapar. Geldiğinden beri. Hatta , hocalarla bile -iğrenç- yattığını biliyoruz. Okulda. Döndüm ve estetik dolu yüzünü inceledim.
"Ne var Aldora ?" İğrenç mavi lensleriyle gözlerime baktı. Sesi berbattı.
"Ah, Janitaé , -bana böyle hitap ederdi- yarın akşam partim var, aşkım. " Ben senin nerden aşkın oluyorum ?! Ayrıca aşkım kelimesinden nefret ederim ! "
"Ne var sürtük, ne - var ?"
"Haha bana sürtük mü diyorsun ?" Gülümsedi. Evet öylesin, orospu.
"Ah, üzgünüm Aldoraé, sürtük dememeliydim. " Yüzünde bir gülümseme oluştu. Hatta 32 diş olandan. Ve ekledim :
"Sen bırak sürtüğü, baya baya fahişesin. "
Ne diyeceğini şaşırdı ve ayağını yere vurdu. Küçük bir çocuk edasıyla;
"Ba-na sür-tük di-ye-mez-sin !" Kaşlarımı çattım.
"Sürtüğü geri almıştım. " Sırıttım. Ve o salak ayağını tekrar yere vurdu. Kendini başka birşey zannediyorsun Aldora.
"Bak, Jagleen. " Tanrım, ismimi tam olarak söylemişti, sesi.. Düzgün çıkıyordu. Çok korktuum. Aman Tanrım.
"Evet ??" Gözlerimi devirdim. Yavaş yavaş insanlar başımıza toplanmaya başlamıştı.
"Sana bir soru sormuştum. " Ne demişti o ? Umrumda değilsin ki söylediklerini dikkate alayım.
"Üzgünüm , duyamadım. Tekrar söyler misin ?" Gözlerimi büyüttüm ki bu gerizekalı bana vurmaya kalkışmasın.
"Parti..."
"Ah, evet Aldoraé, bilmiyorum. Gelirsem gelirim, gelmezsem gelmem. Anladın ?" Ona 'sen-salaksın-anlayamazsın.' bakışı attım.
"Tamam. Ne yaparsan yap ama gel Janitaé. " Gülümsedi ve kalemini yere attı. Ah, başlıyoruz. Neye mi ? Aldora' nın mükkemmel gösterisine.
Mini eteğini yukarıya çekiştirdi. Ah, ve her zaman dekolte giydiğinden ; -artık alıştık. Bir de kalem için yere eğilince, tam oldu. Nefis şov. Yavaşça uzaklaştı ve orada durup onu izleyen erkek grubuna daldı.
Coğrafya dersinden çıktıktan sonra telefonuma baktım. Aha. 17 arama ve 20 mesaj. Öldüm. Kesinlikle öldüm.
İlk aramaya baktım. Harry !!! Bittim ben !
İkincisi, yine Harry. Mezarımı kazın lütfen. !
Ayrıca Harry'den 15 arama daha ve Amber'dan 20 mesaj. Harry kafamı koparacak.
Telefonu şipşak bir hızla kullanıp Trinity' i aradım. Gelip beni alsın diye. Hanımefendi yirmi dakika içinde geldi. Ne içinmiş, bu akşam yemekte misafir varmış. Zaten arabaya bindiğimde telefonla konuşuyordu. Misafiri ordan aldım. Yine bayanın misafirleri gelecek, odama gönderilecek ve tüm akşam Amber ve Harry ile konuşacaktım. Tıpkı bir çocuk gibi. Bu hep böyleydi zaten. Ki geçen Blake geldi diye aşağıdaydım. O da olmasa, ben hep böyleydim.
Arabanın kapısını açtım ve eve girdim. Annem sanırım mutfaktaydı. İlerdeki tekli koltuğa oturdum ve yanıbaşımdaki masada duran annemin resmine baktım. Onu hiç görmemiştim.
Annem Ben doğarken ölmüştü... Ben onun katili olmuştum... Onu hiç görmemiştim. Trinity hep anlatırdı. Hep merak ederdim onu. Üvey annem yüzünden çok acı cekmiştim... O ve iğrenç oğlu yüzünden. Fakat Ben 15 yaşıma bastığımda bir anda değişmişti... Bir melek olmuştu sanki. Neden? Biricik oğlu puf diye gitti. Skyler... Bana asıl acıyı çektiren de oydu. Bir akşam kayboldu. O günden sonra Ben onun kızı olmuştum. Bana en güzel kıyafetleri almıştı. Her zaman bana iyi bakmış, düzelmemi sağlamıştı. Şimdi içeride annem dediğin kim diyeceksiniz, o üvey annem. İçeriden seslendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Waiting To Nowhere
Teen FictionKüçük odamdan sessizce çıktım ve merdivene yöneldim. Merdivenin başında duran ayakkabıları görünce minik yüreğim cız etti. İstediğim ayakkabılar. Benim değillerdi. Elbette kendi oğluna almıştı. Üvey kızına neden böyle bir şey yapsın ki ? Alt kattaki...