Hikayeyi yazmadan önce, kafamızda çok değişik bir kurgu vardı; ilk bölümler için üzgünüm. Fakat bu bölümler sadece alıştırma bölümleri, hikaye daha tam olarak başlamadı. Dört yüz küsur kişi okumuş ve bu sanırım onuncu bölüm. Alıştırma için gayet iyi. Aynı zamanda, bir yazar -her ne olursa olsun- eleştirilmeli ve biz bu dört yüz küsur kişinin yazmayı bilmediğini düşünüyoruz. Yorum yazmayı.
Ne kadar yorum, vote, O kadar bölüm.
Olay bitmiştir.
#SOMA
Aldora denen kaltak cezasını almıştı ; uzaklaştırma. Zaten okulun bitmesine iki hafta kaldı. Ama, neyse. Ondan da kurtulduk ya. Herkes bana minnettar. Her zaman arkadaşlarım tarafından sevilirdim ; kimse yoksa da Mike vardı. Ah, bir de Harry. Hayatıma kolayca giren, kolayca benim olan aşkım. Doğruyu söylemek gerekirse, ilk başlarda onu sadece erkek arkadaşım olarak görüyordum. Çıktığım çocuk bile olabilir. Fakat, günden güne ona aşık oluyorum. Size anlatmadığım bir çok olay var, bunlar beni resmen Harry'e aşık ediyor. Yaralarımı sarıyor ; geçmişimi. Skyler beyinsizinin bana yaşattığı şeyleri bir nebze unutturuyor. Üç haftadır çıkmamıza rağmen, o beni kendine tamamen aşık etti.
Okuduğum sayfayı bitirdim ve eşyalarımı hızlıca toplayarak kütüphaneden çıktım. Eve geç kalmam önemli değildi. Önemli olan yıllığı düzenleyip yarın sabah Annika'ya teslim etmekti. Yıllığımda okulun neredeyse tamamının imzası vardı. Amber'ın da dahil. O yaptığı iğrençlikten sonra... Neyse. Bir taksi tuttum ve evi tarif ettim. Yağmur yağmaya başlamıştı. Bir anda yaşlı şoför arkasına döndü.
"Islanmazsın değil mi ?" Tatlı bir şekilde gülümsedim.
"Ah, hayır. Evim yolun hemen üstünde. Yürümeme gerek yok. " Gülümsememe karşılık verdi.
"Peki tatlım. " Önüne döndü ve sürmeye devam etti. Telefonumun titrediğini fark edince, cebimden çıkardım. Harry.
"Nasılsın bebeğim ? Bugün hiç konuşamadık. " Hızlıca cevap yazdım.
"İyiyim. Bütün gün kütüphanedeydim. Sen nasılsın ?" Klasik bir konuşma işte.
"İyiyim, fakat hala yıllığım hazır değil. Lanet olasıca adam beni yılın yarısında başka bir okula gönderirse elbette böyle olur. Annika'ya ne diyeyim ben şimdi ?"
"Boşversene. Yarın ben onunla konuşurum. " Bir anda şarjın %20 olduğunu fark ettim. Maalesef, şarj az dayanıyor. Bugün hiç kullanmamama rağmen bitti. Eve geldiğimde, taksiciye parayı teslim ettim ve kibarca iyi akşamlar diledim.
Çünkü bir New York kızı olmak bunu gerektirir.
Yağan yağmura aldırmadım ; biraz ıslandım ve içeri girdim. Trinity koltukta oturmuş, telefonuyla uğraşıyordu. Diğer tarafında da babam gazete okuyordu. Onlardan farklı bir koltuğa oturdum ve yüzlerini incelemeye koyuldum. Birbirilerine benziyorlardı. Hem de çok fazla. Ben onlardan farklıydım; sanki onların çocukları değilmişim gibi. Annemin ve babamın. Hayatım çok garipti. Hem de çok.
Sally yüzünde büyük bir gülümsemeyle salona girdi. Neler oluyor ?!
"Tanrım, Skyler aradı ! Tanrım, sana şükürler olsun. " Babam yerinden fırladı ve Sally'e sarıldı. Lanet. Lanet. Lanet. Çok sağol Skyler. Çok teşekkürler.
Hışımla odama çıktım ve kapıyı kilitledim. Yıllığı masaya yaydım ve düzenlemeye başladım. İşimi çabucak bitirip uyuyacaktım. Lanet olsun. Skyler özürlüsünün bana adım adım yaklaşması resmen içimi ürpertiyor. Çok sağolsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Waiting To Nowhere
Teen FictionKüçük odamdan sessizce çıktım ve merdivene yöneldim. Merdivenin başında duran ayakkabıları görünce minik yüreğim cız etti. İstediğim ayakkabılar. Benim değillerdi. Elbette kendi oğluna almıştı. Üvey kızına neden böyle bir şey yapsın ki ? Alt kattaki...