A.L.K.M ∞ 1. "Yanlış Lise"

574 41 74
                                    

∞ 1. Bölüm ∞

"Hanımefendi geldik."

Dürtüklenen kolumu ovuşturup gözlerimi yavaşça açtım. Karşımda bıyıklı beyaz saçlı amcayı gördükten sonra bir kalp krizi geçirmedim değil hani. Gözlerimi kırpıştırıp etrafıma baktım. Bir arabanın içindeydim. Acaba kaçırıldım mı? Saçmalama Yağmur..

"Geldik." dedi bıyıklı kır saçlı amca. Geldik de nereye? Kafamda çakan şimşeklerle anladım nerede olduğumu. Ben okuluma gelmiştim. Ufak bir ha sesi çıkardım. "Ben, uykuya dalmışım. Sağ olun." dedim. Ee adam uyandırıcak tabii beni. Gülümsedi. Siyah sırt çantamın ön gözünden cüzdanımı çıkardım. "Ne kadar tuttu?" dedim. Çok tutmamıştır inşallah. Öğrencilik çok zor valla bu devirde.

"80." dedi. Oha! Gerçekten de İstanbul'un taşının toprağının neden altın olduğu belli oldu. Allah'tan bir taksiye bindik. Cüzdanımdan 80 lirayı amcaya uzatıp taksiden indim. Amcada benimle inip bagaja geçti. Bavullarımı bagajdan çıkarıp önüme koydu. Tekrar teşekkür edip iki çekçekli bavulumun çekçeklerini tutarak yeni liseme döndüm.

İstanbul Taşaner Askeri Lisesi. Küçüklüğümden beri subay olmak istemiştim. Ama kız olduğum için genelde gülüp geçmişlerdi bu isteğime. Şimdi ben onlara gülüp geçiyorum. Hıh! Derin bir nefes alıp soğuktan kurumuş dudaklarımı yaladım. Antalya'da okuduğum lise kapandığı için ailemle konuşup anlaşıp İstanbul'un en iyi askeri lisesine gelmiştim. Babam her zaman arkamdaydı zaten ama annemi ikna etmek fazlasıyla zor olmuştu. Klasik Türk annesi.

Babamla beraber annemi ikna edince kayıt işlerimi halledip tek gelmiştim İstanbul'a. Annem ve babamın işlerinin yoğun olması nedeniyle onların düzenini bozmak istememiştim. Elimdeki bavullardan bir tanesini bırakıp lisenin sürgülü kapısını yavaşça ittim. Normal güçte bir kızın açamayacağı ağırlıktaydı kapı. Allah'tan spor falan yapıyordum da güçlüydüm.

Kapıyı açıp yerdeki bavulumun çekçekini tutup bahçeye adım attım. Çok büyük olmayan bir bahçeydi. Yavaşça adımladım. Birkaç tane bankın yanında iki tanede çardak vardı bahçede. Bahçede kimsenin olmayışını pazar erken oluşuna bağladım. Derin bir nefes alıp okulun kapısına kadar ilerledim. Okul, dikdörtgen bir şekilde uzuyordu. Hem de baya. Dört katlı ve çok uzun bir okul olması tebessüm etmemi sağladı. En azından büyük bir okul.

Okulun iki tarafa otomatik açılan kapısına geldiğimde kapı açıldı. Okuldan içeri girince içimi sıcaklık kapladı. O kadar soğuk olunca tabii. Aslında İstanbul o kadar soğuk değildi fakat Antalya'da yazdan İstanbul'a sonbahara gelmiştim neredeyse. Eylül ayını son haftasındaydık. Birkaç adım atınca yanımda danışmayı gördüm. Ama kimse yoktu. Omuz silktim. Pazar sabahın yedisinde kimi bekliyordum ki?

İlerleyip önümdeki kapıyı da geçtim. Karşıma idari kat olduğunu düşündüğüm bölüm çıktı. Müdür Yardımcısı Albay Yiğit Gündüz. Müdür yardımcısının kapısı açık olduğu için kapı pervazına tıklatıp içerdeki hocanın dikkatini çekmeye çalıştım. 45-50 yaşlarında, takım elbiseli -asker kıyafeti bekliyordum aslında-, esmer ama saçları hafif kırlaşmış olan adam bana baktı. Ela gözleri onu bu yaşta bile karizmatik kılıyordu. Valla müdür yardımcısı böyleyse burda okuyan kızlar yaşadı.

Önündeki dosyayı bırakıp kaşlarını çatarak beni süzdü. Gözlerini gözlerime dikip "Niçin geldin?" dedi. Ah! Her zamanki gibi egoist bir albay! Şaşırdım mı? Hayır. Bavullarımın çekçeklerini avucumun içinde sıktım. Bir şekilde sinir atma yöntemimdi bu. "Kayıt işlemleri için. Halledilmişti aslında." dedim sesimi sevimli bir şekilde çıkarıp. İlk günden biriyle papaz olmasam iyiydi.

Adam dediğime gözlerini kocaman açtı. Eliyle önündeki deri koltuğu işaret edip "Bekle biraz, Yiğit Bey gelince onunla görüşürsün." dedi. Aa bu müdür yardımcısı değil demek ki. Bavullarımı deri koltuğun yanlarına koyup oturdum. Ellerimi dizimin üstünde kavuşturup etrafımı inceledim. Büyük olmayan bir masa, üstünde değişik değişik kağıtlar, odada üzerinde askeri kıyafet olan mankenler vs.

Askeri Lisede "KIZ MESELESİ"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin