A.L.K.M ∞ 8. Bölüm "Konuşabileceğimiz bir yere."

246 16 11
                                    

Multimedyada ki Güney, tam da hayalimde ki gibi :)

∞ 8. Bölüm ∞

"Bizi tanıştırmıyorsan biz tanışalım." diyip Güney elini Deniz'e doğru uzattı. Deniz kaşlarını çatmış bir şekilde Güney'e bakarken kim olduğunu düşünüyordu galiba. Bende Deniz gibi Güney'e bakıyordum. Tek fark; benim bakıslarım şaşkınlık doluydu. Ve belki de biraz... Özlem? Ama önemli olan bunlar değildi şu an. Önemli olan Güney'in nasıl ve neden burda olduğuydu?

Antalya'dan gelirken Güney'e haber vermemiştim, tabi ki. Sadece ailem biliyordu. Zaten Antalya'da arkadaşım falan da yoktu. Özellikle Güney'e söylememiştim çünkü o da gelirdi. Ben ondan kaçtıkça, hep peşimden gelmişti.

Deniz'in gerildiğini kasılan çenesinden anlamıştım. Güney'in uzattığı eli tuttu, sıkıca. Güney Deniz'in gözlerine bakarken en soğuk sırıtmalarından birini yüzüne yerleştirmişti. "Ben Güney. Yağmur'un eski sevgilisi." dedi. Gözleri bana kaydı son cümlede. Deniz'e bakarken gözlerindeki soğukluktan eser yoktu. Şefkat doluydu gözleri, içimi ısıtacak kadar sıcaktı kahveleri.

Ama içim Güney'in bakışlarıyla ısınmak istemiyor gibiydi sanki.

"Deniz, Yağmur'un hiçbir şeyi." diyince Deniz gözlerimi Güney'den hızlıca çekip Deniz'e baktım. Gözlerim mavilere odaklanırken içimden bir şeyler kopmuş gibi hissediyordum. Tamam belki Deniz'le tam yakın olamasakta en azından 'hiçbir şey' de değildik değil mi? Hemde beni öpmek için o kadar yaklaştıktan on dakika sonra.

Deniz'de gözlerini yeşillerimle buluşturunca gözlerinin onu ilk gördüğüm ki soğukluktan bile daha soğuk olduğunu gördüm. Güney'in sıcacık bakışlarına karşılık Deniz'in buzdan birer parça gibi bana odaklanan mavileri içimi, Güney'in bile ısıtamayacağı bir şekilde soğutmuştu.

Gözlerini benden ayırıp Güney'e kısa bir bakış attı. "Size iyi eğlenciler." diyip gözlerini tekrar benimle buruşturup okul kapısını açtı. Bahçeye hızlı bir adım atıp kapıyı kapatarak görüş alanımdan çıktı.

Koluma dokunan elle irkilsemde asıl irkilme sebebim; Güney'in beni bir anda kendine çekip sıkıca sarılması olmuştu. Gözlerimden eskiden bana sarıldığı kareler gelince ilk başlarda yanlarda tepkisizce sarkan kollarım boynuna dolandı. İçimde tarif edemediğim duygular devinirken bir şeyden emindim. Artık sarılması bana eskisi gibi hissettirmiyordu.

Yüzünü saçlarıma gömdü ve derin bir nefes aldı. İki eliyle sıkıca sardığı belimden bir elini çekip yüzünü görebileceğim bir şekilde geri çekildi. Güney'in boyu da en az Deniz kadar benden uzundu. Deniz?

Belimden çektiği eli yüzüme yaklaşıp soğuk yanağımı sıcak avucuna aldı. Kahverengi gözleri yeşillerimde gezerken söyleyeceği şeylerden korkuyordum. Doğrusu, tekrar Güney'e kapılmaktan korkuyordum. Ama şunu unutmamalıydım; ben tekrarlardan nefret ederdim.

"Seni çok özledim." dedi. Nefesi yüzümde dolaşırken gözlerimi kırpıştırdım. Sesindeki duygu, beni bayıltabilirdi. O kadar şefkatliydi ki, her dakika ona kapılmamam gerektiğini bana unutturacak cinsten bir şeydi bu.

Derin bir nefes koyverirken dudaklarımı araladım. "Neden burdasın?" dedim. Güney'i gördüğümden beri ağzımdan ilk çıkan cümle buydu. Evet bunu direk sormak kabaydı ama ben Güney'i arkamda bırakırken tekrar Güney'le karşılaşmaktan korkuyordum. Ve şu an, karşımdaydı. Tekrar hayatıma karışma ihtimalinden korkuyordum. İhtimali bile beni korkutuyordu.

"Yarım kalan şeyleri sevmediğimi biliyorsun. Yarım kalmış bir şeyleri tamamlamaya geldim." dedi baş parmağıyla elmacık kemiğimden başlayarak bütün yanağımı okşarken. Deniz'in eli yanağıma sadece temas ettiğinde hissettiğim uçurum hissinin zerresini bile hissetmiyordum şimdi. Güney üzerimdeki etkisini kaybediyor gibiydi.

Askeri Lisede "KIZ MESELESİ"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin