Multide Yağmur var, güzel okumalar 🎈
∞ 10. Bölüm ∞
Kaybetmeyi göze almadan kazanamazsın hiçbir savaşı. En büyük komutanlar bile, sonunda kaybedeceğini bile bile girerler her savaşa. Aldıkları her mağlubiyet bir galibiyettir aslında. Çünkü bir daha aynı şekilde yenilmemeyi öğrenirler. Evet belki yine yenileceklerdir, ama bu sefer daha farklı olur yenilgileri.. belki de daha güzel.
Bense, bir komutan edasıyla kaybetmeden korkmadan giriyorum her savaşa. Aldığım yenilgilerin haddi hesabı yokken kazandıklarıma bakıyorum da, çok şey kazanmışım aslında. Çok güzel dostluklar, çok iyi bir abi.. Kendime söylemeye çekinsem de belki de bir aşk kazanıyordum.
Bir çicek misali en derinlere gömdüğüm kalbime bir fide düşmüştü. Her geçen gün yeşermesi mi korkutuyordu beni yoksa yeşerse alamayacağım karşılık mı? Ne zaman aklıma gelse demek isterdim lakin aklımdan çıkmıyordu gözleri, sesi, kokusu, gülüşü..
Gözlerimi kapatıp açıp kendime gelmeye çalıştım. Ama zordu işte, yine aynı şey olacaktı biliyordum. Sonunda ben üzülecektim ve kimse üzülmesin diye kendi kabuğuma çekilip gidecektim. Her zaman ki gibi.
Derin nefes alıp kafamı kaldırıp göğe baktım. Boşuna değildi göğe bakalım çağırışları, çünkü gökyüzüne bakamayanların için de kapkaranlık bir dünya vardı. Gökyüzü çok güzeldi, ama onun yüzü daha güzeldi.
Kafamdan silip atamadığım bir gün kalbimden silinsin diye Allah'a yalvaracağım insan olacak diye korkuyordum, umarım olmazdı.
Kafamı sağa sola sallayıp kendime gelmeye çalıştım. Yağmur yağıyordu, ve ben dışarda ıslanıyordum. Hasta olacaktım. Bana bakacak bir annem de yoktu ki olsa da bakmazdı da neyse.
Gözlerimi önüme çevirdiğimde beni izleyen Yiğit hocayı görmeyi beklemiyordum. Düşünceli bir şekilde beni izliyordu. Yavaş adımlarla yanına doğru gidip "Günaydın hocam." dedim gülümseyerek. Yiğit hoca hafifçe gülümseyip "Sana da. Ne düşünüyorsun böyle?" dedi.
Düşündüklerimi anlatmayı isterdim, eğer Albayım olmasaydı ve eğer arkadaşım olsaydı.
"Bilmem, öyle seviyorum gökyüzüne bakmayı." dedim. Yalan söylediğim o kadar barizdi ki, Yiğit hoca tebessüm edip "Öyle diyorsan, ama hasta olursan gökyüzü sana bakamaz." dedi. Gülüp "Galiba gökyüzü de beni sevmiyor." dedim. İçimden söyledim sanarken dışımdan söylediğimi Yiğit hocanın çatılan kaşlarından fark etmiştim.
Daha fazla rezil olmamak için "Derste görüşürüz hocam." diyip hızlı adımlarla okula girdim. Okul bomboştu. Çünkü saat altı buçuk falandı. Ben dışında hangi salak uyanık olurdu ki, sey bir Yiğit hoca dışında.
Merdivenlerden çıkarken aklıma Mete gelmişti, acaba napıyordu? İki hafta olmuştu gidişi ve yokluğu çok belliydi. Üç ay gibi kısa bir dönem beraber olmamıza rağmen çok şeyim olmuştu. Onla gülüyorduk, eğleniyorduk. Bana evimdeymiş gibi hissettiren nadir insan vardı. Mete bunlardan biriydi. Özlemiştim. İnsanları özlemekten nefret ediyordum ama özlediğim insanları çok seviyordum.
Odamın önüne geldiğimde arkamdan bir kapının açılma sesini duydum. "Günaydın." dedi Oğuz. Oğuz'a döndüm, gülümseyip "Sana da." dedim. Ona abi demiyordum, okul sınırları içinde abi-kardeş olduğumuzu bilen tek kişi Deniz'di çünkü.
Deniz..
"Bu saatte hayırdır?" dedi gözlerini ovuştururken. Şu an Buğra'ya o kadar benziyordu ki yanağını tüm gücümle sıkıp ısırarak öpesim vardı. Tabi bir de koridorlarda kameralar. Kendimi tuttum, sadece kocaman sırıtmakla yetindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Askeri Lisede "KIZ MESELESİ"
ChickLit∞ Yağmur yağdığı için kocaman gülümsedim. Yağmuru seviyordum. Karşımdaki masmavi denize baktım. Derin bir nefes çektim mavinin güzelliğinden. "Deniz bile olsan, yağmurla ıslanırsın." dedim. Yanımdaki Deniz gülerek dikkatimi ona vermemi sağladı. Ah...