A.L.K.M ∞ 7. Bölüm "Sana iyi gelen benim."

241 14 20
                                    

Multimedyada Toprak var, video olarak;

Aynur Aydın - Ne Olur Gitme var.

İyi okumalar!

∞ 7. Bölüm ∞

Kelimeler kanar mıydı? Kanardı. Yetmediği şeylere kanardı. Ve o yetmediği şeyleri kanatırdı da. Kanatmıştı beni kelimeler. Yetememişti duygularımı anlatmaya. Yetişememişti nefesime.

Dalından düşen yaprak gibiydim şu sıralar. Sararıp, düşmüştüm evimden. Üzerime basıp geçecek bir insan arıyordum. Beni parçalayacak birilerini istiyordum. Nefes alabilmek için hayatımda gerçek bir şeyler istiyordum. Yoktu işte. Bu yüzden aldığım nefesi vermek istemiyordum. Bu dünya bana ne vermişti ki ben ona nefesimi verecektim?

Çok pardon. Bu dünya bana çok güzel şeyler vermişti aslında;

Acı'ydı en başta verdiği. Kelimelerin; önünde önünü ilikleyip sus pus olduğu, konuşamadığı, önünde boyun eğdiği bir acıydı bu dünyanın bana verdiği acı. Sevilmemiştim en başta. Beni seven olmamıştı adam gibi. Saçımı okşayan birileri yerine, kalbime hançeri saplayıp kanatan; beni öldürenler vardı hayatımda.

Bana acıyı fazla vermemiş miydi bu dünya? On yedisine az kalmış, on altı yaşında bir kız çocuğuydum sadece. Bu kadar canımı yaktıracak ne yapmış olabilirdim bu dünyaya? Nefes almak bile zor gelirken artık, ben güneşe karşı ayakta kalmaya çalışan kardan adam gibi direnip yaşamıştım.

Şey, tabi buna 'yaşamak' denilirse yaşamıştım işte. En azından nefes alıp vermeyi bırakmamıştım değil mi?

Bıraksa mıydım ki?

En büyük günahlardan biriydi; Allah'ın verdiği cana zulm etmek. Kaldı ki ben, Allah'ın verdiği canı almayı düşünüyordum. Aptaldım işte. Daha konuşmaya korkan ben, kendi canımı almayı düşünüyordum öyle mi?

Ama yaşayamıyordum ki böyle. Yaşanmıyordu bir kere. Belki benden daha kötü durumda olanlar vardı ama ben yaşayamıyordum. Elimden tek gelen şey; titrek bir nefes alıp ufak bir enerjiyle geri vermekti aldığım nefesi. Buydu beni toprağın altındakilerden ayıran. Ben nefes alıp veriyordum zorla, ölüler ise alamıyordu benim zorla aldığım nefesi.

Ne demekti ya bir babanın kızına 'Yalan söyleyip yükseleceğine, dürüst olup alçal' dedikten sonra yalan söylemesi? Demek ki yüksekleri seviyordu babam, fazla yükseğe dikmişti gözlerini. Ve beni hiçbir zaman sevememişti. Sevmek istememişti belki de.

Umut'tu bu hayatın bana verdiği bir diğer şey. O kadar vazgeçirmesine rağmen kendinden, umut etmemiş miydim 'babam beni sever' diye? Her gece onu beklerdim uyumadan önce, belki bugün uyumadan önce bana sarılabilir umudu ile.

Umudumu yok etmişti hayat. Kendi verdiği umudu, elleriyle kağıdı parçalar gibi parçalamış önüme dökmüştü bütün umut ettiklerimi. Umutta kalmamıştı şimdi. Umutsuzdum.

Bazen hislerde kanatırdı insanı. Kelimelerin yetmediği şeylerle beni kanattığı gibi, hislere de izin vermiştim kanatabilsinler diye beni. İzin vermesem bile, kanatırdı zaten. Ben bile düşünmeyi bırakmışken kendimi, hisler mi beni düşünecekti?

Hisler daha acılıydı belki de. Daha çok işlerdi kalbe. Çünkü daha çok işlemişti kalbime.

Karanlıkta kaybolan bir kimse değildim ben. Kendim kararmıştım, benim karanlığım yine ben'dim. Beni aydınlatacak var mıydı birileri?

Yoktu. Ne beni aydınlatacak vardı, ne de benim karanlığımda benimle yok olacak birileri vardı.

Elimde parçalara ayırdığım; geçmişimi sırtıma baykuş misali eksik etmyen geçmişimin aynası olan fotoğraf parçalarını yere bıraktım. Hayatın bana verdiği umudu parçaladığı gibi parçalamıştım bende geçmişten gelen resimleri. Yavaşça yere düşen fotoğraf parçaları ile beraber çoktan özgürlüğünü ilan etmiş gözyaşlarım da düşüyordu yere. Bense.. Çoktan düşmüştüm. Sadece düştüğümün farkına geç varmıştım. Her düşen ölürdü yere. Bende ölmüştüm zaten.

Askeri Lisede "KIZ MESELESİ"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin