-5-

50.4K 1.8K 37
                                        


KEYİFLİ OKUMALAR

Düzenlendi**

⭐️⭐️⭐️⭐️


"Sevilmeyi beklerken, beklemeyi sevmişiz."

Cemal Süreya








Beynimin içinde yankılanan saatin tik tak sesi yüzünden adeta akrep ile yelkovanı sökmek istiyordum. Bulunduğum oda bile beni sıkıyordu tıpkı bu ev gibi! Gözlerimi tekrar büyük bir boşlukla bulunduğum odada gezdirdiğimde yılgınlıkla bir nefes koyuverdim. Yaklaşık iki gün daha geçmişti ve birileriyle sohbet etme kavramını neredeyse unutmak üzereydim. Oturduğum yerden yavaşça kalktığımda ilk günkü gibi bana fazla zorluk çıkarmayan sırtıma bir kez daha şükrettim. Artık daha rahat yürüyor ve sol kolumu az da olsa hareket ettirebiliyordum. Vücudum kendine hızlı  toparlıyordu ve benim buradan gitmeme az bir zaman kalmıştı! Tabi böyle hızlı toparlanmamda samimiyetimizi ilk güne göre çok zor da olsa ilerlettiğimiz Emine Hanımın katkısı büyüktü. Gerçekten bana çok iyi bakıyordu. Fakat yine de son birkaç günde ağrılarım bir nebze de olsa artmıştı ve bunun nedeni birden fazla pervasızca hareket etmemden kaynaklanıyordu.

Umut ise odama günde iki kez uğramayı ihmal etmiyordu. Sabahları iyi olup olmadığımı soruyordu. Geceleri ise ben uyuduktan sonra kapımı sessizce açıp yaklaşık yarım saat beni izleyip gidiyordu. Bunu geçen gece yatmadan önce fark etmiştim. O gece ağrım biraz arttığı için tam uykuya dalamamıştım ve kapımın çalınmadan açılmasıyla adeta yatağa sinmiş nefes dahi almayı unutmuş öylece hareketsiz kalmıştım. Neden böyle bir şey yapıyor her gece gelip beni izliyordu hiçbir fikrim yoktu. İşin ilginç kısmı ise bunun beni rahatsız etmesi gerekirken daha çok odadaki varlığı beni uykuya sürüklüyordu.

Gerçekten ilginç!

Sıkıntıyla nefes verdiğimde az önce Ferah'a iyi olduğuma dair mesaj attığım telefonumu komodinin üzerine bıraktım. Gerinmek ne kadar sırtımı acıtsa da vücudumu rahatladığı için hafifçe gerindim ve derin bir nefes aldım. Yavaş hareketlerle kapıya doğru ilerlediğim sırada saat neredeyse akşam yediye geliyordu. Belki Emine Hanım çıkmadıysa onunla konuşabilir az da olsa sıkıntıdan patlamak yerine rahatlayabilirdim. Gözlerimi açtığım kapıdan adım atmadan etrafta gezdirirken kimsenin olmayışıyla derin bir nefes verdim. Ne de olsa küçük(!) bir sürprizle karşılaşmak istemezdim. Aşağı kata inmek için merdivenlere yöneldiğim sırada duyduğum ses duraksamama sebep oldu. Öfkesinin sesine yansımış olması ve hararetle bir şeyler anlatmaya çalışması beni onun bulunduğu odaya doğru çektiğinde kendime engel olmadım. Aşağı kat için hızlı ama bir o kadar da sessiz adımlarla indiğimde sesine ilerledim.

-Dediğim gibi abi Karaca'nın yaptığını düşünüyoruz ve bir iki adamla bu işi kesinleştirdik.

Kapının önünde dikildiğimde ah böyle bir şey yapmak istemezdim ama ban verdiği sözü haberi olmadan tutmasını sağlıyordum işte! Konuşanın kişinin sesini tam çıkaramamıştım fakat hissettiğim bağlılık tınısı ve ona hitap etme şekline bakacak olursak ona yakın olan birisiydi.

- Dediğim gibi harekete geçeceğiz. Can yakmak ne demekmiş bir kez daha ona göstereceğim ama bu defa derisine kazınacak.!

-Ama..Ama bir sorun var abi?

Karşında ona bir şeyler söyleyen adamın sesine bir anda karamsarlık çöktüğünde yanımdaki biblolardan oluşan masaya dikkat ettim. Ne de olsa çarpıp onları dinlediğimi duymalarını istemezdim.

-Yine ne sorun var Yiğit!

-Zümra Hanım..

-Ne olmuş ona?

MAVİ GİRDAP Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin