Media: pars
Kayradan: ani bir dürteklemeyle yerimden sıçradım tam sinirle bağırmaya kalkmışken ağzım O şekilde açık kaldı. Karşımda duran mükemmel derecede ki otole baktım. Bordo ve altın renk olan duvar boyası beni benden almıştı yol şeklindeki çınar ağaçları görülmeye değerli dışı bu kadar güzelse içi nasıl dı acaba?. Kapımın açılmasıyla 45 li yaşlarda olan adamla göz göze geldim adam rahatsız olmuş olucakki hemen başını eğdi ve "buyrun efendim" dedi.yavaşça oturduğum koltuktan çıkıp arabanın yanında durdum. Yanımdan geçen kızlara gözüm takıldı hepsi gayet bakımlı güzel giyimliydiler. Kendi üzerime bakınca büyük bi hüsran yaşadım gri eşofmanım ve beyaz düz buluzumla gayet saçma bir görüntü sergiliyordum. Yüzümün düştüğünü hissede biliyordum. Pars elini omuzlarıma koydu ve beni cesaretlendirir gibi ileri itti. Resepsiyonun önüne geldiğimizde adam her birimize birer kart verdi. Asonsore bindiğimizde asonsore bile aşık oldum gümüş rengi tuşlar insanı güzel gösteren aynaları hayran hayran etrafa bakmaya devam ediyordum. 1024 nunaralı odanın önüne geldiğimizde pars durdu burası senin kayra dedi. Başımı sallamakla yetindim. Yan oda benim odam bi sorun olursa mesaj atman yeterli. Odadan içeri girdiğimde bir koridordan geçtim kocaman siyah bir yatakla karşılaştım karşısında da orta boy bir dolap yelevizyon ve koltuklar yan taraftada banyo olduğunu anladım kapı vardı yavaşça yatağa oturdum. Başımı öne eğip saçlarımı sıktım. Başıma geliceklerden korkuyordum.
Uyandığımda saat 19:17 geçiyordu. Dolabın önünde duran poşetlere baktım yavaşça yataktan kalktım. Karnım sancımaya başlamıştı. İlk pembe poşeti elime almamla borda kısa bir elbiseyle karşılaştım tam olarak yazlık harika bir elbiseydi ama nedense içime sinmemişti. Onun yerine bulduğum kısa fileli kırmızı etek ve derin dekolteli beyaz buluz ve sandeletleri giymeyi tercih ettim. Hafif bir makyaj yaptıktan sonra odadan çıkıp parsın kapısını çaldım.
Parstan: kapının tıklanmasıyla yataktan fırladım. Kapıyı açtığımda yüzümdeki gülümseme engel olamadım kayrayı böyle görmeye alışkın değildim. Çok güzel olmuşsun diye bildim yanakları hemen pembeleşmeye başladı. Giyinip geliyorum dedi.
Alt kata restorana indiğimizde kayranın yüzü bembayazdı. Kayra? "Efendim" iyimisin bembayaz oldun? "Evet merak etme sadece açım" yemeklerimizi spariş ettik. Gelen şaraplarımızı yudumlamaya başladık. Kayra birden elindeki düşen bardağı tutmaya çalışırken karnını masanın sivri kısmına vurdu. İniltili bir ses çıkardı. Bir elini masaya koydu diğer eli karnındaydı. Yüzü acıdan kıp kırmızıydı. Gözüm beyaz bluzune takıldı kırmızı eteğiyle nerdeyse bütünleşmişti. Kayra diyerek masadan fırladım sandelyenin düşen sesi kulaklarımı doldurdu. Yere düşmeden yakalaya bilmiştim. Kucaklayıp merdivenkerden koşamaya başladım yatağıma yatırdım beyaz Çarşafımı karnına bastırıp telefonu elime alıp doktor bozuntusunu aradım 2 dk sonra odadaydı. Karnını açtığımda gördüğüm görüntü midemi alt üst etti. İçi dışına çıkmış dedikleri tam olarak buydu galiba. Duvara bir yumruk atmamla acı iyi geldi beynimi toplamama yardım etti. Doktor bana bağırıyordu burda olmaz ambulans çağır. Çağıramazdım. Kayranın yanına gidip terlemiş anlını öptüm dayan güzelim. Doktora torbayı çıkar diye bağırdım. Olmaz pars bey yapamam. Adamı yakalarından tuttum. Bana bak lan bu kıza bişey olursa seni öldürürüm gözümü bile kırpmam. "Tamam tamam ama çok tehlikeli" yap şunu lan çıkar şu torbayı. Makasla siyah iplerinin tamamını kesip elini karnından içeri sokup beyaz bir şey çekiştirdi. Tam o sırada kayranın çığlıkları odada yankılanmaya başladı.. ağzını kapattım doktor tekrar karnını dikerken baygın yatıyordu. Kafamı kalbine dayadım atan zayıf kalbi durmamak için kuş kanadı gibi çırpınıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zor Bela
HumorHayat en fazla ne kadar zor olabilir? Bir insanın başına en çok ne gelebilir. Yaşamak için her gün çabalamak zorunda kalan gençlerin aşkıyla harmanlanmış kokainle dans eden bir kitap. Peki siz bunu neden okumak istiyceksiniz çünkü hayat hiç bu kadar...