Media: kayra
Pars sessizliğini koruyordu. En sonunda sakin olmam gerektiğini herşeyi anlatıcağını söyledi. İstemsizce kabul ettim. Tuvalete gitmem gerektiğini söylediğimde ilk baş izin vermediler daha sonra zar zor ikna ettim.
Kapıyı itip içeriye gittim. Normal bir hastaneye göre pis ve küçük tü şu an hastanede olduğuma dair bile bir şüpheye düştüm. Ellerimi yavaşça karnımda gezdirdim tuhaf bir sancı bütün vicudumu sardı. Bluzumu hafiften yukarıya kaldırdığımda gördüğüm görüntü karşısında donup kalmıştım. Ellerimi siyah iplerin üzerinde gezdirdim. Bu dikişler ne zaman atılmıştı? Yada ben bu kadar bilincimi ne zaman kaybetmiştim? Sanki bilerek kesilmiş gibi düm düz bir çizfi halindeydi karnımda ki yarık. Evet evet resmen beni koyun gibi kesmişlerdi. Ama ama nasıl neden ya pars bütün bunlar olurken göz mü yummuştu bütün bunlara tek güvendiğim insan beni kesmelerine izin mi vermişti?
Parstan: kayra odaya geri döndüğü zaman gözlerinde ki hayel kırıklığını görebiliyordum. Başımı öne eğmekle yetindim. anlamış gibi hiç bir şey demedi yatağına geçti yorganı kafasına kadar çekip yattı.
Kayra? Kayra? Uyumadığını biliyorum lütfen biraz konuşalım? Hala ses yoktu. Gidip yorganı kafasının üzerinden çektim. Yatağa düşen göz yaşları içimi burktu. Canın mı yanıyor kayra? Başını sağ sola hayır anlamında salladı. O zaman sorun ne? Ağzından dökülen kelimeler çok içler acısıydı "sen pars sen benim en güvendiğimdin ama sen beni kesmelerine izin verdin belkide yardım ettin ben inanmıyorum senin buna izin vermiş olmana inanamıyorum" içime derin bir nefes çektim çünkü buna ihtiyacım vardı. Yüzünü avuçlarımın içine aldım senin için yaptım kayra şimdi bana kızıyosun belki ama senin geleceğini kurtardım yinede özür dilerim yaptıklarım için alnından öpüp gözlerinin içine baktım biraz işe yaramış gibi gözüküyo du ama emin değildim.
Pars uyumak istiyorum yanlız kalmak istiyorum sonra konuşalım lütfen. Tamam kayra istediğin gibi olsun ben kapının önündeyim her hangi bir şeye ihtiyacın olursa seslenmen yaterli yavaşça başını salladı.
Kayradan: pars kapıdan çıkarken arkadasından odadan çıkışını izledim. Ona güvenip güvenceğime karar veremiyorum o kadar içten konuşuyor ki bi o kadar da yaptıkları kararımı çok değiştiriyordu. Kendimi uykuya bırakmayı tercih ettim.
Uyandığımda pars tepemde beni izliyordu şaşkınca ona bakmaya devam ediyordum. Kayra hazırlan gidiyoruz."nereye?" Tatile diyelim deyip göz kırptı.Hala olanları anlamaya çalışıyorken arabaya çoktan binmiştik. Yanımızda beni deşen doktorunda olduğunu fark edince ona dik dik bakmaya başladım "kayra zafer beye ters ters bakma" adının zafer olduğum doktor bozuntusuna tıslar gibi bir ses çıkardım. Bunun üzerine adam koltuğa gömüldü. Pars? "Efendim?"
Ben ne zamandır o hastanedeyim? Uzun süredir kayra. Bunları söylerken yüzü gergindi. Başımı cama dayadım ve yolu izlemeye başladım.Çalan telefon dikkatimi dağıttı. Bilmediğim numaraya bakıyodım ki. Pars telefonu elimden aldı ve birden açtı.
Alo? Kayranın erkek arkadaşıyım. Seni tanımadığını söylüyor. Bidaha rahatsız etme.
Kaşlarımı çattım sinirlenmiştim.pars sen naptığını sanıyosun sen nasıl telefonumu açarsın. Parsın gözlerinden ateş fışkırıyodu. Ama onun kadar bende sinirliydim geri adım atmıcaktım. Kim aradı pars? Sana diyorum? Bana cevap ver . Sinirle bana baktı. Ateş kim kayra??...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zor Bela
HumorHayat en fazla ne kadar zor olabilir? Bir insanın başına en çok ne gelebilir. Yaşamak için her gün çabalamak zorunda kalan gençlerin aşkıyla harmanlanmış kokainle dans eden bir kitap. Peki siz bunu neden okumak istiyceksiniz çünkü hayat hiç bu kadar...