3

210 5 0
                                    

Demir kapıyı gören banklardan birine oturdu. Mert'in evinde her türlü ekipman vardı, amfi de buna dahildi. Yanında hiç amfi taşımamıştı ama onun için ne kadar zahmetli olacağını biliyordu. Gitar taşımaya üşenen biri için ne kadar zahmetli olacağını herkes bilir.

Grup kurma hayalinin gerçekleştiğini düşünüyordu. Şimdi daha büyük hayaller kurma zamanıydı. Tabii kapıda görünen Melisa'nın yanına gittikten sonra.

— Gitarın güzelmiş.

— Gitarımı görmedin ki.

— İltifat da mı edemem? Neyse, Mert'in evi birkaç sokak aşağıda.

Konu bulmakta zorlanıyorlardı.

— Murat Hoca var ya, İngilizceci.

— Evet.

— Onun dersinde kopya çekmişliğim var.

— Nasıl yaptın?

— Basit bir sistem ama hocalar anlamıyor. Yanımdaki bile anlamıyor. Yarın öğrenirsin.

— Kopya hazırlamama yardım edecek misin?

— Tabii, aynı sınıfa gelirsek çekmene de yardım ederim.

Sokağa girdiler.

— Evimin bir alt sokağı. Okula kadar boşuna yürümüşüm.

— Aynı mahallede oturduğun ve aynı okula gittiğin kişiyi bilmiyorsan senin suçun.

— Metal dinleyen asosyal birini tanımadığım için suçlu mu oldum?

— Evet.

— Bir de evet diyor.

— Çünkü öyle.

— Tamam sus.

— Susmam öyle olduğunu değiştirmez.

— ...

Demir zile bastı.

— Kim o?

— Bu saatte kim olabilir?

Kapı açıldı.

— Mert işte bu.

— Melisa ben.

— Memnun oldum.

El sıkıştılar.

— İçecek bir şey ister misin?

— Belki daha sonra. Nerede çalıyoruz?

Melisa kendini güvende hissetmiyordu. Daha tanışalı beş saniye olmamış bir insanın evindeydi. Onu bu eve getirenle de tanışalı bir gün olmamıştı. Ama her şey normalmiş gibi davranmalıydı.

Hazırlıklar tamamlanınca kafasına göre çaldı. Sonra King Nothing çalmaya başladı. Birinci giriş... Kimse devam etmedi. İkincide yine aynısı. Yoksa ona tecavüz etmek için hazırlık mı yapıyorlardı? En önde o olduğu için diğerlerinin ne yaptığını göremiyordu.

Arkasını döndü. Hayır, kimse ona tecavüz etme hazırlığı yapmıyordu. Sadece anlamsız bakan gözler.

— Metallica dinlemiyor musunuz?

— Dinliyoruz.

— Çalmayı mı bilmiyorsunuz?

— Çoğu şarkısını biliyoruz.

— O zaman siz de girseniz de beraber çalsak. Hangi şarkı olduğunu biliyorsunuzdur.

Demir'in içinden "Ben bilmiyorum!" demek geldi ama demedi. İyi dinlemeliydi, yoksa sonu iyi olmayacaktı.

Neyse ki hangi şarkı olduğunu buldu. Bildiği bir şarkı.

Sonra Sad but True çaldılar. Sonra da Hell Awaits.

— Ses tellerinize ne oldu? Neden kimse söylemiyor?

Demir'in savunması "Sesim boru gibi." oldu.

Mert ise şarkı söyleyemediğini açıkça belirtti.

— Vokalde de Melisa olsun, hatta bir tane elektro gitar da ben alayım, her şeyi ben yapayım.

Demir söylenmelerine rağmen sevmişti Melisa'yı. Mert ise başka seçenekleri olmadığı için katlanıyordu.

— Bira içecek misiniz?

Mert buzdolabına gidiyordu. Üç bira ile döndü.

Saat on olmuştu. Ama Demir için kaygılanacak bir ailesi yoktu. Annesi ölmüştü. Babası ise sürekli içiyordu. İçmediği zamanlarda sızmış oluyordu.

Melisa'nın babası ayda bir ya da iki kere eve gelirdi. Annesi her türlü maddeyi denemiş, eroinde karar kılmıştı.

Yani kısaca sabaha kadar eve gitmeseler, kimsenin umrunda olmazdı. Mert'in ebeveynleri onları evden kovacak değillerdi ya...

Birkaç şarkı daha çaldılar. Sonra Mert'in komşularıyla sıkıntı yaşamamak için dağıldılar. Demir Melisa'ya evine kadar eşlik etti.

— Güzel çalıyorsun.

— O kadar çalıştım, tabii güzel çalacağım. Sen de fena sayılmazsın.

— Sen çalışırken ben durdum mu sanıyorsun?

Gülüştüler.

Melisa güzel bir kızdı. Sarı saçları güneş vurunca parlıyor, geceyi aydınlatıyordu. Doğal haliyle zaten güzeldi, ama siyah ruju ile göz kalemi her zaman yanında bulunurdu.

— Evim burası. Üçüncü katta, en soldaki pencere benim odamın.

Melisa apartman kapısını açtı.

— İyi geceler.

— İyi geceler. Umarım yarın aynı sınıfta oluruz.

Apartman kapısı kapandı. Aradan beş dakika geçmişti ama üçüncü katın en soldaki odasının ışığı hala yanmamıştı.

Demir bir lira çıkarıp pencereye attı. Taş atması daha klasik bir yöntemdi ama yolda taş yoktu. Belki ayrılmadan önce numarası alması gerekirdi.

Melisa cama çıktı.

— Bir şey mi oldu?

— Bir şey olmadı, ışık yanmayınca başına bir şey geldi sandım.

Melisa gülümsedi.

— Numaranı verebilir misin? Pencereye atacak başka param yok çünkü.

— Pencereye para mı attın?

— Atacak küçüklükte taş yok ki! Kaldırım taşı mı atayım?

— Kaldırım taşı? Pencereye? Sen en iyisi numaramı yaz.

Melisa numarasını söyledi.

— Ama sen yine de yanında atmalık para bulundur. İyi geceler.

— İyi geceler.

MetalcilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin