Gözlerimi açılırken tekrar kapatmaya çalıştım. Dünün yorgunluğu hala üstümdeydi. Ancak etrafa baktığım da havanın hala karanlık olduğunu gördüm. Sanırım sabah ezanı okunmuştu. Bu yüzden ayağa kalktım ve odadan çıkıp banyoya girdim. Abdest alıp tekrar odaya döndüm ve namazımı kılmaya başladım.
Namazdan sonra seccadenin üzerinde biraz daha oturdum. Dua ederken hem kendim ve ailem için hem de Güneş ve ailesi için ettim. Daha sonra Nalan Teyze için de özel olarak dua ettim.
Birden kapı çalınmaya başlayınca ellerimi yüzüme sürdüm ve seccadenin köşesini katlayıp ayağa kalktım. Kapıyı açtığım da karşım da Güneş duruyordu. "Hayırlı sabahlar" dedim tebessüm ederek. O da tebessüm etti ve "Sana da hayırlı sabahlar" dedi. Daha sonra devam etti. "Kar, Işık gidiyor" dedi. Gözlerim açıldı bir an. "Nereye gidiyor?" Dedim merakla. "Afganistan'a" dedi Güneş kısaca. Bir adım geriye attım. Başımı önüme eğdim ve kaşlarımı indirdim. Demek Işık da gidiyordu. "Şimdi havaalanına gideceğiz. Sen de gelmek ister misin?" Diye sordu. Başımı olumlu anlamda salladım. "Haydi aşağıya inelim o halde" dedi. Odadan çıkıp kapıyı kapattım ve Güneş ile birlikte aşağıya indim. Ardından evden çıktık ve arabaya ilerledik. Etrafa baktığım da Işık'ı görememiştim. Sanırım önden gitmişti.
Havaalanına ulaştığımız da hepimiz aşağıya indik. Havaalanının içine girdiğimiz de tam karşımda Işık'ı gördüm. Ancak...bir garipti. Dar siyah bir pantolon üstünde de siyah ceketi vardı. Alttan çizmesini giymiş ve gözüne de güneş gözlüğünü takmıştı. Elleriyle saçlarını düzeltirken bizi fark etti. Birden bize el salladı ve koşarak yanımıza geldi. İlk olarak bana sarıldı ve "Good morning sis!" Dedi. Neye uğradığıma şaşırmıştım. Dünkü Işık ile bugünkü Işık arasında dağlar kadar fark vardı. Bir insanın bir günde bu kadar değişmesi normal miydi?
Işık benden ayrıldı ve Güneş'e sarıldı. "Take care of yourself abicik" dedi. Birbirlerinden ayrıldıkların da "Bu kadar erken gitmek zorunda mıydın Işık?" Diye sordu Güneş hüzünle. "Ne kadar erken o kadar iyi abicik!" Dedi. Sonra bana baktı ve gülümsedi. "Birbirinize iyi bakın. Özellikle de sen Kar! Biraz kilo almaya çalış. Geldiğimden beri bir deri bir kemiksin" deyince utandım ve başımı önüme eğdim. Giderken bile peşimi bırakmıyordu!
"Merak etmeyin sizi çok özletmeden gelirim yakında" dedi ve göz kırptı. Gülümsemesi yüzüne daha da yayıldı. Etrafa baktığım da herkes ona eşlik ediyordu, benim dışımda...
"Işık, Afganistan'a gittiğinde böyle giyinme sakın. Yoksa seninle fena bozuşuruz" Dedi Güneş bir abi edasıyla. Işık kolunu Güneş'in omzuna koydu ve "Ah be abicik! Sen siyah deri ceketinle pantolonunu giy. Siyah botlarını da geçir ayağına ve saçlarını da rampa yap. Bu kadar yakışıklı ol sonra da gelip bana laf at! Ayıp yani ayıp!" Dedi. Bu sözleri üzerine tebessüm etmeden edemedim.
"Ben erkeğim bir kere!" deyince Güneş'e tip tip baktım. Işık da bana baktı ve göz kırptı. Sonra tekrar abisine baktı ve "Yok öyle yama! Dinimizce bile erkek kız eşit. Sen hayırdır hacı?" Dedi. Sonra bana bakt ve "Değil mi mügminem?" Dedi. Ona garip bir şekilde bakarak gülümsedim. Mügminem? Hey Allah'ım Ya Rab'bim!
Güneş de bana bakınca gülmeyi kestim ve "Doğrudur" dedim başımı önüme eğerek. Işık abisine "Ne oldu?" Dedi gıcık verircesine. Güneş'in suratı düşmüştü. Işık onun bu hallerine gülmeye başlayınca Güneş de kardeşine eşlik etti. Berrin, Berk ve bende onlara katıldık.
Gitme zamanı yaklaşınca Işık hepimizle tekrar vedalaştı ve içeriye girdi. Çok erken gittiğini düşünsem de onun için böylesi daha iyiydi. Hayırlısı olsun bakalım.
Kötü olan tek yanı vardı ki, Güneş tek kalmıştı. Önce babası sonra annesi şimdi de kardeşi. Depresyona girmediği için bile şükretmeliydim. Birde işin içine şirketin işlerini koyarsak...işi baya zordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/77397427-288-k957860.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR'IN GÜNEŞ'İ
Teen FictionO sarı hareler düştü aklıma birden. Onun sarı hareleri bana yaşamak için umudu fısıldıyordu sanki kulağıma. Biliyordu benim yaşamak istemediğimi. Ancak bakışlarıyla umudu fısıldayıp yaşamım olacağını haykırırken anladım ki asıl yaşamamak haram o...