Biri kolumdan tutup beni sertçe sandalyeye itti. Daha sonra elinde bir iple karşımda durdu. İpi beni korkutmak amacıyla gererken bana doğru gelip önce kollarımı sonra da ayaklarımı bağladı. Ardından elinde bir iple daha gelip boynuma doladı ve iyice sıktı. Bana bakıp gülümserken karşımda bir anda Haluk Bey belirdi. Elinde silah tutarken namlunun ucunu bana doğrulttu ve "Zamanı geldi Kar. Artık senden kurtulacağım" dedi ve tetiği çekti. Patlama sesiyle gözlerimi kapattığımda kulağımı insan gürültüleri doldurdu. Kimdi bunlar? Neden bağırıyorlardı? Gözlerimi açıp etrafa baktığımda parti salonundaydım. İnsanlar dehşet içindeyken tekrar bir silah sesi duyuldu.
Arkadan biri "Kar?" Dedi. Tanıdık bir sesti. Arkamı dönüp baktığımda karşımda Işık duruyordu. Pijamalarıyla karşımda dururken gülümsüyordu. "Hadi gidiyoruz" dedi ve kolumdan tuttu. Beni çekiyordu ancak yürüyemiyordum. Üstüme baktığımda partide giydiğim kıyafetler vardı ve sandalyede bağlı bir şekilde oturuyordum.
Güneş'in sesini duyunca karşıya baktım. Bana bakıp gülümsüyordu. O sarı gözler bana bakarak gülümserken ışıltıları ışık saçıyordu. Birden arkasından biri yaklaşıp silahı kafasına dayadı. "Güneş kaç!" Diye bağırdım. Hala bana bakarak gülüyordu. Yerinden kıpırdamıyordu! "GÜNEŞ KAÇ!" Diye bağırdım tekrardan. Sanki beni duymuyormuş gibi gülmeye devam ediyordu. Adam tetiği çekerken "HAYIRRR, GÜNEŞ..!" diye bağırırken birden gözlerimi açtım.
Sıçrayarak yatakta doğruldum ve korkuyla etrafıma baktım. Kan ter içinde kalmıştım. Rüyanın etkisinden çıkıp gerçekliğe dönünce birden hıçkırıklara boğuldum. Kalbim hızlı atarken nefes alış verişlerimi düzene sokmaya çalışıyordum ama yapamıyordum.
Elimle ağzımı kapattım. Kendimi tutamıyordum. Ağlarken, sesimde odanın boş duvarlarına çarpıp yankı yapıyordu. "Allah'ım o nasıl bir rüyaydı?" Dedim. Hayatımda o kadar olay yaşıyordum ama etkilenmiyordum. Ancak gördüğüm küçücük bir rüya beni altüst etmişti. Özellikle o namlunun ucu Güneş'in kafasına dayandığı an...
Kapı birden açılsa dahi umursayamadım. Güneş'in kafasında o adam silahı tutarken ki sahne gözümün önüne geldikçe hıçkırıklarım artıyordu. Birinin bana sarılması ile ona baktım. Işık'tı. Endişeli gözlerle bana bakıyordu. "Ne oldu sana? Niye ağlıyorsun?" Diye sordu şefkatle. Bende ona sarıldım ve yüzümü boynuna gömdüm. "Kar ne oldu?" Diye sordu meraklanmaya başlayarak. Sesi titrek çıkıyordu. Ağzımı açmak istesem dahi açamıyordum. Kelimeler bir türlü ağzımdan dökülmüyordu. Çünkü beynim işlevini kaybetmişti.
Işık beni kendinden çekti ve yüzüme baktı. "Kar, kâbus mu gördün?" Diye sordu. Başımı olumlu anlamda salladım. Baş parmaklarıyla göz yaşlarımı sildi ve ona bakmamı sağladı. "Sen güçlü bir kızsın Kar, hadi ağlama artık" dedi. Başımı salladım ve "Tamam" dedim titrek bir sesle. "Bu arada artık kahvaltı yapman gerektiğini düşünüyorum. Saat 1.00" deyince etrafıma baktım. Hava aydınlıktı. Ne ara bu kadar uyur olmuştum ben?
Işık odadan çıkarken ben de ayağa kalkıp sarsak adımlarla banyoya ilerledim. Ögle ezanı okunmuş olmalıydı. Hemen abdest aldım ve odaya geri döndüm. Kıbleye dönüp seccadeyi serdikten sonra namazımı eda etmeye başladım.
Namazdan sonra kalpten bir dua ettim. Sonuçta dua namazın yarısıdır! Ayrıca Rahman olan Allah, kullarının dualarını geri çevirmezdi.
Duadan sonra feracemi ve şalımı çıkardım. Yatağıda topladıktan sonra odadan çıkıp mutfağa indim. Kahvaltı hala masada duruyordu. Sandalyeye oturdum ve yemeklere boş boş baktım. Canım hiç yemek istemiyordu. Ancak tansiyonumun düşmesini istemediğim için ağzıma zorla iki lokma attım.
Rüyadan dolayı keyfim pek yerinde değildi. Canım bugün hiç bir şey yapmak istemiyordu. Acaba kendimi odaya mı kapatsam ki?
"Ne düşünüyorsun böyle?" Diye soran Işık'a baktım. Kafasını eğmiş, yarım yamalak gülerken bana bakıyordu. "Hiçç" dedim sadece. Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Sadece bir rüyadan ibaretti. Gerçek olamayacak kadar zihnimde yaşanan bir olaydı o kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR'IN GÜNEŞ'İ
Fiksi RemajaO sarı hareler düştü aklıma birden. Onun sarı hareleri bana yaşamak için umudu fısıldıyordu sanki kulağıma. Biliyordu benim yaşamak istemediğimi. Ancak bakışlarıyla umudu fısıldayıp yaşamım olacağını haykırırken anladım ki asıl yaşamamak haram o...