SU HER ŞEYİ GİZLEYEBİLİR

185 95 4
                                    

   Gözlerimi açtığımda, şelaleden gözbebeklerime doğru hücum eden parlak gün ışığı gözlerimi kapatmama neden oldu.

  Kafam patlayacak derecede ağrıyordu. İçimdeki tuhaf his uykumda rüya gördüğümü belli ediyordu. Zihnim az önce gördüğüm rüyayı çoktan unutmuştu fakat bu rüya, bir kabustan daha fazlasıydı.

  Rüyamda müthiş bir kaos yaşanmış olduğu hatırımda kalmıştı. Karanlıkta etrafa saçılan kan damlaları, kristal parçaları gibi parlıyor ve derin acılar hissediyordum. Ne olduğunu tam hatırlayamıyordum fakat berbat bir kabustan başka bir şey görmediğime emindim.

    Ayağa kalkmayı denedim ama bacağımın uyuşuk olmasından dolayı bunu yapamadım. Tekrar kalkmayı denedim ve yapabildiğim tek şey yattığım yerden doğrulup oturmak oldu.

   Kolumu ve bacağımı hissetmiyordum. Yaralanan yerlere baktığımda ise sıkıca sarılmış sargı bezleri gördüm. Fakat kurdun yaraladığı yerler dışında vücudumda yeni yaralar, kesikler oluşmuş gibiydi. Bu yeni kesiklere anlam veremedim gibi onlar da büyük bir acı vermekteydi.

   Sargı bezleri kanımdan dolayı kırmızı olmuştular. Mağarada en son yaşadıklarımızı hatırladım. Kurdun bacağımı ve kolumu ısırdığında etrafa saçılan kan, benim öldürdüğüm kurdun kanıyla karışmıştı ve mağaranın tabanında öylece duruyordu.

  Oturduğum yerden kurtların kırıp çıktığı duvardan içeriye doğru göz gezdirmeye başladım. Burası bana tanıdık geliyor gibiydi.

  Kurtlar sayesinde mağaramız daha genişledi diye düşünüp kendi kendime gülecekken kolum ve bacağımdaki acı buna izin vermedi. Vücuduma hızla yayılan acı dişlerimi sıkmama neden olmuştu.

   Kurtların çıktığı mağara zifiri karanlıktı fakat oldukça büyük olduğunu hissediyordum. Orayı incelemem gerekiyordu ama bacağımın oldukça hareketsiz olması orayı incelememe olanak vermiyordu.

Asya mağarada yoktu. Çantası ve çantasının yanında elbiseleri vardı. Elbiselerini neden çıkarmıştı?

Merak etmeye başlamıştım.

   Bacağımı onun sardığına ve şuan yaşamamın tek sebebi Asya olduğuna kesinlikle emindim.
Fakat bir sorun vardı. Ben mağaraya nasıl çıkmıştım? Asya tek başına bunu becerebilirmiydi? Belki yapabilirdi fakat onun için çok zor olmuş olmalıydı. Bunları düşünmeyi bıraktım ve ayağa kalkmaya çalıştım. Başaramadım.

Şelale durmadan akıyor, güneş ise mağarayı aydınlatıyordu. Mağara su sesi ile dolu olmasına karşın dışarıdakı sesler dikkatle dinlenince azda olsa duyulabiliyordu.

Dışarıyı dinlemeye başladım.

Kuş sesleri, uğultular ve anlamlandıramadığım bir ses daha vardı. Bu ses tuhaf bir şekilde rahatsız ediciydi.

Dikkatlice dinlemeye devam ettim.

Bir çığlık sesi geliyordu. Bir anda mağaradaki güneş karardı ve tekrar ışıdı. Şelaleden aşağıya Asya atlamıştı!

Çığlık da Asya'ya aitti.

Asya'yı şelaleden dökülen suyun içinde saliselerle sayılabilecek kadar az bir sürede görmüştüm. Şiddetle dökülen şelalenin içinde Asya tıpkı bir balık gibi rahatça suya dalmıştı.

Üzerinde yüzücülerin giydiği vücuda yapışan kıyafetleri vardı.
Normal kıyafetlerini çıkartıp özel siyah kıyafetini giymiş olmalıydı.

Asya'yı görür görmez yerimden büyük bir heyecanla kalktım ve şelalenin döküldüğü yere baktım.

 Bacağımdaki ağrıya ek olarak başım döndü, gözlerim karardı. Bütün kaslarım ağrıyor ve dengemi sağlayamıyordum. Bütün bunların nedenini anlayamamıştım. Mağara duvarına dayanarak normale dönmeyi bekledim. Acı dayanılmazdı.
Nihayet gözlerimin karartısı geçti ve Asya'yı suyun içinde görmeye çalıştım.

KOMPLO:Ölümcül Ada +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin