SEV KORU YAŞA

133 87 3
                                    

Mağaraya tekrar girebilmek için kurtların oluşturduğu ve Asya'nın keşfettiği bir yerden geçmiştik.

Oraya gidebilmek için akarsudan çıkıp mağaranın olduğu yönde ilerlemiştik. Bir süre ilerledikten sonra şelalenin dökülmeye başladığı kısmı gördük.

Biraz daha ilerde olan bir mağaradan girdik ve kan kokulu karanlık ortamda ilerlemeye başladık. Etrafta bulunan kurt cesetleri bana hatırladıklarımın hepsinin gerçek olduğunu kanıtlamıştı. Kısa bir tünel yürüyüşü sonrasında ana mağaraya gelmiştik.

Buranın isminin ben de 'Mekan' olduğunu tünelin duvarında kanla yazılmış yazıdan öğrendim.

Bu iyi bir haber miydi? Burada bizden önce yaşamış bir kişi yada birden çok kişi vardı demek ki. Peki o kişi kurtulabilmiş miydi?

Bunların cevabını bilmek imkansızdı fakat önsezilerim bu yazıyı yazanın bizim için bir faydası olmamakla beraber zararı olacak diyordu.

Nihayet mağaranın sert zeminine oturup biraz dinlenebilecek zamana sahip olduk.

Asya ile birlikte konuşabilmek için güzel bir akşamüstüydü. Bu gecenin güzel ve sorunsuz geçmesini tüm kalbimle istiyordum.

Yorulmuştuk.

Çok fazla yorulmuştuk ve bir olayın şokunu atlatamadan kötü bir sürprizle gelen yeni olaylarla uğraşıyorduk.

Bıkmıştık.

Çok bıkmıştık.

Anlayamayacağınız bir şekilde bıkmıştık ve bitmek bilmeyen olaylar yaşıyorduk. Özellikle de sıcakların artaması ile ortaya çıkan daha önce hiç görmediğim fantastik böcekler.

Asya üzerini değiştirdikten sonra yanıma gelip yaralarıma tekrar bir göz attı. Ben ne kadar umursamasamda bana bidaha suya girmeyi ve yerimden kalkmamamı söylüyor ve yaralı yerlerin iltihap kapabileceğini de ekliyordu.

"Eğer benim dediklerimi yapmazsan bu gidişle daha da kötü olacaksın Kaya."
Asya işini yaparken çok ciddi oluyordu. Hiçbir şekilde ona karşı gösteremeyeceğimi anlamıştım.

"Sende kendini bu kadar yorarsan bu gidişle hasta olacaksın. Biraz dinlenmen lazım, hadi yanıma gel."

Asya yanıma oturdu ve derin bir nefes çekti.

Çantasını yanına çekip içinde bir şeyler aramaya başladı. Çantasından içinde tahıllı bisküvi olduğunu düşündüğüm bir poşet çıkardı. Buna ihtiyacımız vardı. Son bir gündür yemek yememiştik.

"Karnının aç olduğuna eminim. Merak etme bu gece doyacaksın."

"Sen yanımdayken çok fazla şeye ihtiyacım yok."

"Yüzerken tuttuğum balıklara hayır diyemezsin."

"Bu harika olabilir. Neredeler?"

"Koridorda buzdolabı görevi görebilecek bir yerdeler."

"Haydi gidelim o zaman." Midemiz bomboştu ve balıklar çok iyi olabilirdi gerçekten.

İyice kararan hava mağaranın içindeki bütün etkisini kaybediyordu.
Çantamdaki el fenerini bulup tünele girdik.

Asya'nın yanında ilerlerken etrafa iyice göz gezdirdim. Burası basit bir mağara olamazdı. Duvarlar düzenlice yontulmuş ve zemin oldukça düzgündü.
Tünelin diğer ucuna doğru tünel genişlemişti. Asya bir kaç adım daha attıktan sonra durdu ve yerde duran büyük bir taşı kenara iterek balıkların ortaya çıkmasını sağladı. İki tane büyük tatlı su balığı ve katil bir balık olan pirana cansız bir şekilde taşların arasında duruyordu. Asya'nın bana bakıp gülümsediğini karanlık mağarada anlamak zor olmadı. Bembeyaz dişleri, fenerin etrafa yaydığı ışık sayesinde parlıyordu.

KOMPLO:Ölümcül Ada +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin