AV

122 86 13
                                    

Dördüncü gecenin ardındaki sabaha uyanmıştım fakat saatin kaç olduğuna dair bir fikrim yoktu. Bu gün adaya düşmemizin beşinci günü olacaktı ve bu süre bize daha uzunmuş gibi geliyordu. Yat gezisine çıktığımız gün haftanın başı olan pazartesiydi ve bugün cuma sabahıydı.

Asya henüz uyanmamışken onu biraz izleme vakti bulabildim diye seviniyordum. Asya'nın önerisi üzerine bir düzenek sayesinde zehirlenmeden geceyi geçirebilmiştik ve ateşin etkisi bir süre sonra bitince toprak da zamanla ısısını kaybetmişti.

Yine de sabah gözlerimi açınca, Asya ile birbirimizi sarılır vaziyette bulmuştum ve bu sayede birbirimizin vücut ısısıyla ısınabilmiştik.

Açıkçası bu oldukça keyifliydi.

Asya'yı izlerken sanki bir büyüye kapılıyorcasına zihnim kendisini kaybediyordu. Asya ile aramda ciddi bir bağ oluştuğunu seziyordum adeta. Görünmez bir bağ gittikçe sağlamlaşıyor gibiydi. Bizi birbirimizden asla ayırmayacak güçlü bir bağ. Güçlü bir ilişki.

Hafif uyksundan uyanan Asya, gözlerini aralayıp bana ve etrafına baktı. Yeni uyanmışlığın verdiği sersemliği üzerinden atıp büyük bir gülümseme ile doğruldu ve yan yana oturmaya başladık. Saatin henüz çok erken olduğunu tahmin edebiliyordum.

"Günaydın." Dedim küçük bir tebessümle.

"Günaydın Kaya. Bugün neler yapıyoruz?"

Elimi yavaşça başımın üzerine götürüp alnıma düşen saçlarımı parmaklarımın arasına aldım ve yavaşça arkaya atıp Asya'ya baktım.

"Öncelikle kahvaltı yapacağız."

"Öyleyse sahildeyken topladığım bitkilerden aynı şekilde bir çay yapalım ve güne dinç başlayalım. Ne dersin?"

"Sıcak bir çay harika olur."

Artık Mekan'da yiyecek ve içecek bir şeyler ısıtabilmemiz ya da pişirebilmemiz için muhteşem bir ocağa sahip olmuştuk. Bu bizim için yeterli ve bunun da üstünde bir teknolojik gelişmeydi.

Ben çayı yapabilmek için gerekli olan malzemeleri hazırlarken Asya'da taze bitkileri son kez ayırıp çöplerini temizleyip bana getirdi. Ocağı yaktıktan sonra çayın olmasını bekledik. Fazla uzun sürmeden çay hazır hale gelmişti.

İçimizi ısıtan çayı yudumlarken çantamdan çıkardığım bisküvi paketinin tekini Asya'ya verdim. Bisküvilerimizden birer parça ısırıp, tadı pek hoş olmayan ama oldukça vitaminli olduğunu düşündüğüm bitki çayımızdan birer yudum daha aldık.

Yeşil çay bizim biraz daha dinç olmamızı ve hastalıklara karşı ayakta kalmamızı sağlayacaktı. Şimdi güzel bir kahvaltı yapmanın zamanı gelmişti. Bunun için mağaranın dışına çıkıp avlanmalıydık.

Mekân'a gitmek için tünelin içinden geçerken zorlanıyorduk. Yeterince geniş olmayan tünelde yürürken rahatça hareket edemiyorduk. Burayı daha yaşanabilir bir şekle sokmamız için büyük uğraşlar vermemiz lazımdı. Bu işi geciktirmeden bugün başlayacaktık. Bunun yanı sıra tünel basit bir mağaradan farklı olarak bize çok fazla işaret veriyordu. Bu gizemli işaretleri dikkatle incelersek yaşamamız için gerekli olan her şeyi bize vereceğine emindim. Şimdilik mağaradan dışarıya çıkıp çevreyi tekrar tekrar kontrol edip atıştırmalık şeyler bulmalıydık.

Dışarıya çıkmak için şelalenin önüne geldik ve Asya'ya bakıp atlayacağımı belirten bir bakış attım. Şelalenin yanındayken birbirimizi duymanın zorluğundan dolayı genellikle vücut diliyle konuşuyorduk.
Şelale yorulmak nedir bilmeden akmasına karşılık yaz aylarının yaklaşması sebebiyle suyu da zamanla azalıyor gibiydi.

KOMPLO:Ölümcül Ada +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin