BÖLÜM §5§

130 61 7
                                    

Henry'e dünden beri hiçbir şekilde ulaşamıyordum,sayfalar dolu mesajlar attım, yüzlerce kez aradım, hiçbirine dönmedi.
Onunla konuşmak için,üniversitesiye gittim fakat ordada yoktu, bir görende olmamıştı.

Üniversite hayatımda berbat durumdaydı, o fotoğrafdan sonra Steven'dan hoşlanan bütün kızlar alenen bana savaş açmıştı,onlar için açık bir hedef haline gelmiştim.

Beni gördükleri zaman aralarında sesli bir şekilde konuşarak beni tahrik ediyorlardı, konuşmalarda
Steven'i baştan çıkardığımı, kendimi ona yamadığımı, yoksa onun bana bakma ihtimalinin bile olmadığını, fotoğrafıda benim,çektirip yaydığımı buna benzer birçok şey.

Henry'i en iyi Erica tanıyordu,bu yüzden Erica' ya mesaj attım," nerdesin" diye.
Yerini öğrendikten sonra Erica'nın yanına gittim, Henry' i görüp görmediğini sordum, "sana verdiğim adreste olduğunu duydum.
Sınıftan birkaç kız görmüş kendinde değilmiş, bir köşede oturup bütün gün içmiş diyolardı" dedi.
Dün oraya gittiğimi fakat, kapıdaki adamın beni sepetlediğini söyledim,oda bana "Onların içeri almak için belirledikleri bir şifre varmış,bende kızlardan bugün öğrendim " dedi.
Şifrenin ne olduğunu biliyormusun diye sorduğumda,henüz öğrenmediğini ama bugün bir şekilde öğrenmeye çalışacağını söyledi. Oranın tam olarak ne olduğunu biliyormusun Erica dediğimde, "oraya gençlik bar diyolar daha önce hiç gitmedim, diğer barlardan çok farklı olduğunu duydum.
İstersen bekle dersten sonra şifreyi öğrenebileceğimiz birini biliyorum, öğrenince birlikte gideriz" dedi.

Benim ise beklemeye sabrım yoktu, içimdeki sesde buna onay veriyordu.
Derse girecek halimde yoktu bu yüzden dersi asıp şu gençlik bara tekrar gitmeye karar verdim.

Yolları adeta ezberlemiştim, yıllardır gittiğim bir yere gidiyormuşum gibi hissediyordum.

Dün nerdeyse gördüğüm manzaralar yüzünden geri dönecekken, bügün ise yürek yemiş gibi bir halim vardı, gittikçe de gördüğüm şeyler bana ilginç ve çekici gelmeye başlamıştı,daha fazlasını görmek istiyordum.

Yıkık duvarlar,harabe evler, kırık kapı ve camlar nedense bunlar gözüme artık güzel görünüyordu, havanın kararmasına rağmen

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yıkık duvarlar,harabe evler, kırık kapı ve camlar nedense bunlar gözüme artık güzel görünüyordu, havanın kararmasına rağmen.

İşte o duvar nihayet tekrar buradaydım, bu sefer ne yapıp edip içeri girecektim, Ericaya mesaj attım şifreyi öğrenip öğrenmediğini sordum,mesajıma" hayır " cevabını yazdı.

Belliki kapıdan giremicektim,bende başka bir yol aramaya başladım, keşke duvardan geçebilseydim diye düşündüm,belkide var böyle bir gücüm Steven ile kitli kaldığımızda duvarın arkasını görmüştüm, denemekte fayda var diye düşünüp duvara bildiğin bodoslama daldım fakat sonuç,başımda inanılmaz büyük bir ağrı ve hüsran oldu.
Bu böyle olmayacaktı,etrafa doğru düzgün bakıp içeri girebileceğim bir yol bulmalıydım,biran da küçük bir pencere fark ettim lavabo penceresi olabilirdi.

Pencere baya yüksekte olduğu için ulaşmak zordu, kendimi çıkmak için zorladım.

İnat değil mi bu sefer içeri girmeme kimse engel olamazdı, kendimi çok fazla zorladım ve gördüğümün karşısında küçük çaplı bir şok geçirdim.
Benim kurt adamlar gibi büyük ve bir insanı öldürebilecek kadar sivri pençelerim çıkmıştı , her geçen gün daha da ucubeleşiyordum gibi hissedim o an.

Düşündüğüm gibi lavabo penceresiydi, lavaboda kimse yoktu aşağıya indikten sonra kendime çeki düzen verdim.
Fark edilmemem lazımdı çünkü fark edilmeden içlerine karışıp Henry'i bulacaktım planım buydu.
Çok gürültülü müzik sesi vardı,sesi takip edip kalabalığın içine karıştım, Henry'i hiçbir yerde yoktu, bu gün buraya gelmemişmiydi, çok aptalım bunu bile bilmezken, hiç bir fikrim olmamasına rağmen buraya geldim, etrafa dikkatlice tekrar baktıktan sonra kendimi güvende hissetmediğim için, çıkmaya karar verdim.

Lavaboya geldim içeride iki kişi vardı onlar çıktıktan sonra geldiğim gibi çıkacaktım.
Çıkmalarını bekledikten sonra kimse girmesin diye kapıyı kitleyecektim ki bir ses işittim, bu Henry' nin sesine benziyordu.
Sesin geldiği yeri öğrenmeye çalışırken sırtımda sıcak bir ağrı hissettim, bayılmış olmalıyım uyandığımda sandalyeye, kendimi bağlanmış halde buldum,şimdi ne yapacağım burdan nasıl kurtulacaktım.

Durmadan buna benzer şeyler düşünürken ben,içeri dünkü kapıdaki iri yapılı, beyaz tenli, yeşil gözlü adam girdi, bana neden burada olduğumu, içeri nasıl girdiğimi sordu.

O kadar korkmuştum ki iki kelimeyi bir araya getirip konuşamadım.
Korktuğumu anlamış olmalı,
bana adının Dewid olduğunu korkmamam gerektiğini ve birinin gelip beni burdan çıkaracağını söyledi, tam birşey söyleyecekken,içeri iki irice adam daha girdi,biri zenci diğeri ise kumraldı.
Zenci olanı yanımda ki adama,yani ismini bile henüz yeni öğrendiğim Dewid'e dönerek, " neden içeri gizli girmiş öğrenebildin mi " diye sordu, "meraklı bir velet buda öncekiler gibi, bize bir zararı olmayacağına eminim" diye cevap verdi Dewid.
Kumral olan bu sefer sözü alarak birkaç gün tutalım da ders alsın diyerek, zenci ve Dewid'a "hadi gidelim" gibi bir hareket yaptı.

Onlar çıktıktan bir süre sonra içeri, baştan aşağı kırmızı giymiş, sarışın uzun saçlı ve orta yaşlarda bir kadın girdi, yanıma gelip kulağıma yakın bir biçimde eğilerek "sessiz ol" dedikten sonra gözlerimi bir bezle kapatıp çıktı, bunlar olurken ben sadece ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Bu olay akışından yaklaşık bir kaç saat sonra kabının açıldığını duydum, biri içeri girmişti fakat gözlerim kapalı olduğu için, içeri kimin girdiğini görmedim.
Sandalyeye bağladıkları ipi çözerek ayağa kaldırdı sandalyeden ayrılmıştım fakat gözlerim ve ellerim hala bağlıydı, ve kolumdan tutarak yürümeye başladı,kadın mı erkek mi bile bilmediğim kişiye, " nereye götürüyorsun beni, kimsin sen, neden hala gözlerim ve ellerim bağlı sen Dewid' in bahsettiği kişi misin " gibi bir çok soru sordum ama hiç birine cevap vermedi, tek yaptığı beni İttire kaktıra yürütmekti.

Taki ayağımı bir yere çarpıp incidene kadar, yürüyemeyeceğimi anlayınca, durdu ve beni kucağına aldı,neyse hiç olmasa cinsiyetini anlamıştık,bide garip ama kokusu tanıdık geliyordu, sanki daha önce tanıdığım birine aitti bu koku, Henry olamazdı bu onun kokusu değildi.

Uzunca bir süre böyle devam ettikten sonra,gelmemiz gereken yere gelmiş olmalıyız ki, kucağından indirip elimi çözdü, gözlerimi açmasını beklerken ben, ayak seslerinden yanımdan ayrıldığını fark ettim, gözlerimi açtığımda çoktan gitmişti, küçük bir not bırakmıştı bana.

Notta ;

" Yerinde olsan, arkama bakmadan uzaklaşırdım burdan" yazıyordu.

Kim olduğunu bilmiyordum ama bu tavsiyesine kesinlikle uyacakdım, kağıdı cebime koyduktan sonra topallaya topallaya yürümeye başladım, sonra karanlıkta bir kaç metre önümde biri belirdi, bana gittikçe yaklaşıyordu,ve artık görüş alanımdaydı.

Kim olduğunu bilmiyordum ama bu tavsiyesine kesinlikle uyacakdım, kağıdı cebime koyduktan sonra topallaya topallaya yürümeye başladım, sonra karanlıkta bir kaç metre önümde biri belirdi, bana gittikçe yaklaşıyordu,ve artık görüş alanımdaydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

.........
Bu Henry' di...
...........

(((( sizce onu kim kurtardı,Henry' le Drina ya ne olacak yorumlarınızı bekliyorum, bölümlerin kısa sürede yayınlanmasını istiyorsanız lütfen yorum ve voteyi eksik etmeyin, şimdiden teşekkür ederim))))))

OWENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin