Eğer Cehenneme Gideceksem, İki Biletim Var

581 79 32
                                    

''İyi kan her zaman kendini gösterir.''

Sam onu tartaklamaya başladığında bu kadarına katlanabileceğini düşündü.En azından hızlı ölmeyi dilerdi.Ama yine de Jiyong'un onu kurtarma olasılığı hakkında düşünmediğini söylerse kendini kandırmış olurdu.Kendine engel olamadan, çocuğun onu kurtarmaya kalkışıp kalkışmayacağını düşünüyordu.Aslında bunu isteyip istemediğini de bilmiyordu.O adamın Jiyong'u nasıl korkuttuğu gayet açıktı ve ikisini de öldürmesindense, birinin ölmesi daha mantıklı olurdu.

Ama Jiyong'un iyi biri olduğunu biliyordu.

Onunla konuşmaya başladığında onun iyi biri olduğunu düşünmüştü.Ama o gece onun uyuduğunu sanıp konuşmaya başladığında, Seungri onun çok iyi biri olduğunu anlamıştı.

Jiyong gözlerini kapattı ama çocuğun söylediği şarkı hala aklında tekrar ediyordu.Çocuk ufaktı ama o göğsünün içinde taşındığı şey için aynısını söyleyemezdi.Aslında bu büyüleyiciydi.Bu kadar güzel bir kalbe sahip olması garip olduğu kadar büyüleyiciydi.Jiyong hayatının hiçbir döneminde böyle olmamıştı.Sam'den önce de iyilik meleği biri değildi, istese de Seungri gibi düşünemezdi.Tanrı onları yaratırken hepsine aynı şeyden koymuyor olmalıydı.Bazıları tertemiz kalmayı bir şekilde başarıyor olmalıydı.Aslında Jiyong herkesin iyi olduğunu zannettiği zamanları hatırlıyordu.Ama bu çok öncedendi.Arkadaşı onun çok istediği bir ayakkabıyı alıp, onun gözüne sokarak giymeden önce.Ailesine bir şey anlattığında kimsenin onu dinlemediğini farketmeden önce.Herkesin kendi çıkarına göre davrandığını anlamadan önce.

Epey bir zaman önce.

Yavaşça çocuğa doğru döndüğünde, sarışının gözlerini kapattığını gördü.Yanakları hala ıslaktı ama en azından şimdi daha huzurlu görünüyordu.Hangisinin durumu daha korkunçtu? Hangisi daha acınasıydı? Saatler sonra öleceğini bilen masum bir çocuk mu, yoksa sıra ona gelene kadar bekleyecek olan Jiyong mu? 

Jiyong çocuğa biraz daha yaklaşıp, ellerini yastığının altına soktu ve çocuğun yüzüne bakmaya başladı.O da uyurken böyle huzurlu mu görünüyordu? Uyku, garip bir baygınlık haliydi.Tatlı bir kendini bilmezlik.Ertesi gün ölecek olmanız, birinizi özlemeniz, hasta olmanız, hayatınızdaki hiçbir şeyin yolunda gitmemesi..Uyku birkaç saatliğine her şeyi unuttururdu.

Kendi elleriyle öldüreceği, en iyi ihtimalle ölümüne seyirci kalacağı bir çocuğa böylesine yakından bakmak tuhaf hissettiriyordu.Tarif edemeyeceği bir şeydi.Oradaydı.Hissediyordu.Ama kendi bile tarif edemiyordu.

Ellerinden birini kaldırıp parmak ucuyla çocuğun alnındaki saçlarla oynadı.

''Benim dünyamda...'' fısıldamaya başladığında o oda sanki onun aylarca kaldığı oda değilmiş gibi hissetti.Sanki tüm bunları yapmak zorunda değilmiş, arkadaşı onun evine kalmaya gelmiş gibi..Çok kısa bir süre de olsa, kendini kandırdı. ''Hadi uçalım...'' Çocuğun şarkısını mırıldandığında ne kadar sakin hissettiğini farketti.Bu evde yaşarken genelde hep tetikte olurdu, hep üzgün, hep... -korkak.Ama bu sanki hayatı durdurulmuş ve ona soluklanması için bir fırsat verilmiş gibiydi.Derin bir nefes alıp ne yapacağına karar vermesinin zamanı gelmiş gibiydi.

Yavaşça elini çekip tekrar yastığının altına koydu ve gözlerini kapattı.

''Biliyor musun..Her zaman uçmanın nasıl hissettireceğini merak etmişimdir.'' 

KırmızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin