''Bazen biriyle göz göze geldiğiniz anda içinizde bir şeylerin alev aldığını hissedersiniz.
Ve bu his asla geçmez, bazen bir çift bakış sizi asla geri dönemeyeceğiniz bir yola sürükler.''
''Seungri, artık gitmemiz gerek.'' Daesung kapıya tıklayıp olabildiğince yumuşak bir şekilde söylediğinde saat gece yarısını geçmişti.
''Seungri?'' Cevap alamayınca tekrar denedi çünkü ortam gittikçe garipleşiyordu, tanımadıkları adamların evindelerdi ve birkaç saat içinde olan şeyler oldukça fazlaydı.Jiyong kapıyı açtıktan sonra diğerlerinin gördüğü tek şey Seungri'nin ona sarılıp ağladığı olmuştu, çünkü Seungri daha sonra içeri girip kapıyı kapatmıştı.
Çocuğun cevap alamadığını gören Youngbae de kapıya yöneldi.
''Peter?''
Ayak seslerinin kapıya yaklaştığını duyduklarında ikili birbirlerine baktı, çünkü gerçekten içeride neler olduğuna dair bir fikirleri yoktu.
Jiyong yavaşça kapıyı açtığında Youngbae gördüğü manzaraya dayanamayıp gülmeye başladı ve hemen eliyle ağzını kapattı.
''Sanırım, bu gece burada kalsanız iyi olacak.'' Jiyong ensesini ovalarken söylediğinde Youngbae iyice gülmeye başladı.Daesung ise içerideki tek kişilik yatakta kıvrılmış uyuyan arkadaşını görünce gülüp kafasını salladı.
''Onu kaldırmalıyım.'' Daesung içeri yönelmek istedi ama Jiyong kapıyı hafifçe kapatıp onu engellediğinde, Youngbae kaşlarını kaldırıp adama baktı.
''Çok fazla ağladı.''
''Yine de--''
''Burada kalıyor.''
Youngbae kocaman gözleriyle adama baktı, Daesung aşırı bir tepki vermemek için duraksayıp Youngbae'ye dönmüştü bile.
''Jiyong.'' Adam ilk kez ona gerçek ismiyle hitap ettiğinde Jiyong kafasını kaldırıp ona baktı. ''Gitmesi gerekiyor.'' Youngbae'nin çocuğun orada kalmasıyla hiçbir sorunu yoktu ama bir gün içinde olan onca şeyden sonra yabancı insanların evinde kalmanın garip olacağını biliyordu.Ayrıca Jiyong'un garip tavırları kafasını karıştırmıştı, saatler önce çocuğun gitmesini istiyordu şimdiyse gitmesin diye bahaneler uyduruyordu.
''Seungri!'' Daesung aniden bağırdığında Jiyong gözlerini kapatıp derin bir iç çekti.Çocuğun yatakta hareketlenip kendine gelmesi çok uzun sürmedi.
''Aman Tanrım--- Bir an gittin sandım!'' Çocuk hızla Jiyong'un yanına uçtuğunda normal halinden iki kat daha tatlı görünüyordu, şimdi alnına düşen kahverengi bukleleri tamamen dağılmıştı ve Youngbae bunun Jiyong'un parmaklarıyla bir ilgisi olduğuna yemin edebilirdi.Muhtemelen içeride ağlamaya devam ettiği için gözleri şişmişti ve Jiyong'un gittiğini sandığındaki bakışı görülmeye değerdi.
''Gitmemiz gerek, Seungri.'' Daesung tekrarlayıp ona baktı.
''Ohh--doğru, saat kaç?'' Çocuk kendine gelmeye çalışıp saçlarını karıştırdı ve kolundaki saate baktı.
Çocuğun hala odadan çıkmadığını gören Daesung ona dik dik baktı.
''Burada kalabilir miyim?'' Seungri Jiyong'a bakarak sorduğunda Daesung derin bir iç çekti.
''Seungri.'' Daesung sert bir tonda söyleyince Youngbae bile dönüp ona baktı. ''Seni burada bırakıp gideceğimi düşünüyorsan--''
''Lütfen, Dae.''