Cingulomania: (sing-gyoo-loh-may-nee-uh)
-Birini kollarının arasına almak için hissedilen şiddetli istek
Youngbae kalakalmıştı.
Nasıl tepki vermesi gerekiyordu?
Evet, kolay hazmedilecek şeyler beklememişti, Peter'in hikayesinin canını yakacağını biliyordu.Ama bu kadarını asla tahmin edemezdi.
Adının Daesung olduğunu öğrendiği oğlan akan birkaç damla gözyaşını hızla sildiğinde Seunghyun'un ona bir peçete uzattığını gördü.
O ise öylece oturuyordu.
Neler olduğunu öğrenmek için hepsini yakınlardaki bir kafeye sürüklemişti.Seunghyun olayın ciddiyetini farkedince toplantısını iptal edip onlara katılmıştı.Ama abisi ona kıyasla oldukça sakindi.
''İyi misiniz, Youngbae-sshi?''
''Hyung.'' Youngbae çocuğu hızla düzelttiğinde Seungri başıyla onayladı.
''Tüm hikayeyi duyduğuna göre şimdi beni ona götürür müsün?''
Youngbae yutkunup Seunghyun'a baktı.Bir cevap arıyor gibiydi.
''Seungri...Bunun iyi bir fikir olduğuna emin misin?'' Seunghyun kardeşinin ne yapacağını bilemediğini farkedince olaya karıştı.
''Bakın,'' Seungri ellerini masaya koyup sandalyede doğruldu, çok kararlı bakıyordu. ''O olmasa, orada ölürdüm.Ve daha da kötüsü eğer o olmasa, orada daha onlarca çocuk ölürdü.'' biraz duraksadığında Youngbae hala Jiyong'u düşünüyordu.Bu yüzden yardım istemiyor olmalıydı, hakettiğini düşünüyordu. ''İyi olmadığını siz söylediniz, senelerce düzelmedi değil mi?'' Ne anlatmaya çalışıyordu? Herkes onu dinlerken Youngbae Jiyong'u aklından çıkarıp çocuğa odaklanmaya çalıştı. ''Benim için de çok zordu.Ama hiçbir zaman kendimi öldürmeyi denemedim.Bunu-- aslında bunu anlamanızı beklemiyorum.'' Seungri kafasını salladığında düşündüklerini açıklayamıyor gibiydi. ''Öyle bir yerde kalmanın ne demek olduğunu bilmiyorsunuz.O bir film değildi.'' Seungri'nin gözleri dolunca yanında oturan Daesung sırtını sıvazladı. ''Biz---biz onu yaşadık.'' çocuk derin bir nefes aldı. ''Ve kurtulduk.Bizi Jiyong kurtardı.'' Bakışlarını Seunghyun'a çevirdi. ''Ona yardım edebilirim.Kendini suçluyor olmalı---o gün-- o gün yardım istediğim için.''
''Yine de seni görmek istediğini sanmıyorum.Ya işler daha kötüye giderse? Sana kendine zarar verdiğini söylemiştim.''
''Adının Peter olduğunu söyledi, değil mi?''
Seunghyun kaşlarını kaldırıp çocuğa baktı.
''Ona öyle seslenen bendim.'' Seungri'nin umudu olduğu gözlerinden belliydi. ''Bu bir şey ifade etmez mi? Beni unutmamış--hyung--'' çocuk aniden Youngbae'ye döndü. ''İsmimin defterinde yazdığını sen gördün.Yazan şarkıyı birlikte uyuduğumuz gece ona ben söylemiştim.Onu bile unutmamış.''
Youngbae derin bir iç çekti.İşler boka sarıyordu.
''Geçmişi atlatamıyor, ona yardım edebilirim.Yaşananları ben de unutmadım, asla da unutamam.Ama onu çok aradım--Söylediğim gibi, beni anlamanızı beklemiyorum.Ama onu görmem gerek-- konuşmam gerek--''
''Seungri,'' Youngbae onu böldü çünkü çocuğun her kelimesini yürekten söylediği belliydi ama Youngbae bir çıkış yolu göremiyordu. ''seni her gördüğünde kafasını bir yerlere vurursa bunu yapamayız.''
''Tanrım...'' Seungri iç çekip saçlarını karıştırdı.
''Beni bıçakladı.''
''Ne?'' Çocuk aniden söylediğinde herkes şok oldu.Çünkü bunu Daesung bile bilmiyordu ve çocuk içten içe ona anlatmadığı daha neler olabileceğini düşündü.