''Bana her şeyin iyi olacağı yalanını söyleme.''
''İyi iş, Jiyongie.''
Sam önüne her zamanki gibi bir tabak koyup (!) gülümsediğinde Jiyong kusmak istedi.
''Uyu.'' Sert bir tonda söyledi ve arkasını dönüp odasına gitti.
Jiyong tabağa uzanmak isterken ellerinin titrediğini farketti.Yine gözleri doluyordu.Gözlerini kapatıp, alabildiği kadar derin bir nefes aldı ve o berbat his geçene kadar bekledi.O acizlik hissi.O çaresizlik hissi.
Tam o anda çocuğun bağırmaya başlamasıyla yerinde zıpladı.
Eve gelir gelmez ahıra kilitlediği çocuk.
Yine o kocaman gözleriyle ona bakan çocuk.
Sorduğu soruların hiçbirini cevaplamadan onu ahıra sürüklemişti.Jiyong yapmıştı.Çünkü Sam yaparsa canını yakardı.Bunu biliyordu.Zaten katil olmuştu, bundan daha kötü ne olabilirdi ki? En azından daha az acı çekmesini sağlamak istedi.Onu yere itip kapıyı kilitlemeden önce son kez göz göze geldiklerinde Jiyong kendini bundan daha iğrenç hissedemeyeceğine inandı.O çaresizliğin ne olduğunu iyi bilirdi, ve çocukları çaresiz bırakan yine oydu.Zorla veya değil.Buna sebep oluyordu.
Çocuk o saatten sonra hiç bağırmamıştı.
Jiyong panikledi.Neden birden bire bağırmaya başlamıştı? Sam henüz uyumamıştı, bağırmaması gerekiyordu.
Çocuğun ahırın kapısını tekmeleyip bağırdığını duyunca ne yapacağını bilemedi.Birden bire yardım istemeye çalışıyordu.Ama evin etrafındaki en yakın ev bile o kadar uzaktaydı ki, birinin onun sesini duyması imkazsızdı.Sam'in aniden odadan çıkmasıyla Jiyong hızla yerinden fırladı.
"Ben hallederim."
Jiyong nasıl tepki vereceğini bilemediği için gerildi ama Sam gülümseyince rahatladı.Eğer ahıra o giderse çocuğu o gece bir anlık sinirle öldürme ihtimali bile çok yüksekti.
"Sustur onu, Jiyongie.Onu şimdi öldürmek istemiyorum.Biraz daha arkadaşa ihtiyacı var." Göz kırpıp içeri girdiğinde Jiyong hızla ahıra yöneldi.
"Çıkarın beni!!!!!! Yardım edin!!!"
Ahırın kapısını hızla açınca çocuğun kapıyı yumruklayan kolları havada kaldı.
"Sessiz ol."
Jiyong söylediğinde çocuk onun sesini ilk kez duyduğunu farketti.Sesi korkutucu gelmiyordu, ama çok yumuşak da değildi.Çocuk birden bire onu görünce tek yapabildiği orada öylece durup ona bakmak olmuştu.Jiyong çocuk susunca arkasını döndü ve tekrar kapıyı açtı.
"B-Bekle--"
Çocuk tişörtünün ucunu hafifçe tuttu.
"Annem--iyi mi?''
Jiyong iç çekip, kapıyı kapattı ve çocuğa döndü.
"Büyük ihtimalle evet.Hala neler olduğunu anlamadın mı?"
Çocuk kafasını hayır anlamında salladığında hala Jiyong'un tişörtünü bırakmamıştı.
"Annen kaza yapmadı.Büyük ihtimalle şu an seni arıyordur."
Çocuk bir süre bir şey söylemedi.
"Onlar----onlar kan mı?"
Çocuk neyi kastettiğini göstermese de Jiyong'un gözleri ahırın zeminine gitti.Kırmızı lekeler her yerdeydi ve görmemek imkansızdı.Jiyong ancak o zaman oranın ne kadar korkutucu göründüğünü farkedebildi.Oraya artık o kadar alışmıştı ki normal biri için ne kadar ürkütücü olabileceğini unutmuştu.Daha önce getirdiği çocuklardan hiçbiri onların kan olup olmadığını sormamıştı.Çünkü bunu herkes anlayabilirdi.Büyük ihtimalle çocuk da anlamıştı ama başka bir cevap duymayı umut ederek soruyordu.