''Tek bir dokunuş kelimelerin açıklayabileceğinden daha çok söyleyebilir.''
Youngbae adresi verdikten sonra telefonu kapatıp tekrar Jiyong'un yanına koşturdu çünkü adamın öksürmeye başladığını duymuştu.
''İyi misin, dostum?''
Yanına oturduğunda Jiyong başıyla onaylayıp, gözlerini kapattı.Derin nefesler alıyordu.
''İyi olacak, bunu biliyorsun değil mi?'' Youngbae sırtını sıvazlarken söyledi ama eli orada çok uzun kalmamıştı.Jiyong'u bilirdi.Youngbae dahil kimsenin ona fazla dokunmasından hoşlanmıyordu.Aslında Youngbae olanları öğrenmek istiyordu ama ne kadar korkutucu olabileceğini bilmek onu da ürpertiyordu.
Jiyong derin bir iç çekti.
Tüm olanları Youngbae'ye anlatsa, yine de böyle söyler miydi diye merak ediyordu.Gözlerini açmadan bacaklarını zemine uzattı ve duvara yaslandı.Yorulmuştu.
Cezası ne zaman bitecekti?
Başının zonklaması düşünmesini daha da zorlaştırıyordu.Kafasının içi bir anda kapkaranlık olmuş gibiydi.
''Sen Peter olabilirsin.''
Yüzünü ekşitip elleriyle kapattığında Youngbae ona doğru eğildi.
''Peter...Artık yetmez mi?''
Jiyong güldü.Seungri'nin sesini aklından silmek istercesine yüzünü ovuşturdu.
''Yetmiyor.'' mırıldanıp aralanmış dudaklarını yaladı.
Youngbae iç çekti ve yavaşça ayağa kalktı.
''Biraz kendine gel, içerideyim, tamam mı?'' Jiyong'a mırıldandıktan sonra bir cevap beklemeden salona yöneldi.Çünkü hep böyle olurdu.Artık onun intihar etmesinden korkmuyordu, yani...tamam, yine de tedbiri elden bırakmıyordu ama Jiyong itiraf etmese de birbirlerini iyi tanırlardı.Kendine gelmesi için yalnız kalması gerekirdi ve Youngbae'nin bunu anlaması için duymasına gerek yoktu.
Gözü tekrar telefona çarpınca Jiyong'a aramadan bahsetmediğini farketti.Şu heyecanlı çocuktan.Bunu düşünecek halde olmadığı kesindi, acaba geldiğinde onu geri mi yollamalıydı?
Tam o anda telefonu çaldı.
''Alo.....Ah-- tamamen unutmuşum--- Eve uğrayamaz mısın, hyung? Şu an Peter'i bırakamam------ hayır, hayır--- o kadar kötü değil----tamam görüşürüz---''
Seunghyun'a götürmesi gereken takımı götürmeyi unutmuştu.Aslında normalde bir süre azar işitirdi ama olayın içinde Peter olduğundan, adam fazla söylenmemişti.Çünkü ikisi de bu tarz ataklara alışkınlardı.Ve bu hiçbir şeydi.İlk zamanlar geceler boyunca uyuyamamıştı.Kimsenin ona dokunmasını istemeyişi de her şeyi zorlaştırıyordu.Rahatlatılmak istemiyor gibiydi.Nedense bir köşede çekmesi gerektiğini düşündüğü acıyı çekmek istiyor gibiydi.Aslında Peter'in karanlık bir tarafı olduğu gayet açıktı, zaten bunu saklamaya da çalışmıyordu.Kimseye onu alıp bakması için de yalvarmamıştı.Ama Youngbae onu görmüştü.Onu ilk gördüğünde parkta bir bankta oturmuş, elleri bacaklarının arasında karşısına bakıyordu.Youngbae meraklanıp çocuğun baktığı yöne baktığında hiçbir şey görememişti.Sadece yeşillik.Ağaçlar.Hiçbir hareket yoktu.Bu çok tuhafına gitmişti ve tüm gün evde yalnız olduğundan yapacak daha eğlenceli şeyleri yoktu, bu yüzden çocuğu izlemeye başladı.Ailesi öldüğünden beri ağabeyi sürekli çalışıyordu.Youngbae'nin aykırı bir çocuk olmadığını bildiğinden çok sık boğaz etmiyordu.Parktaki garip bir çocuğun peşine takılacağını kim tahmin edebilirdi?
