MULTININ GÜZELLIĞI 💞
Justin nasıl bir hızla evinden çıkıp, arabasıyla Loud Bara geldiğini hatırlamıyordu bile. Şu an barmene Haileyi tarif ediyordu. Çünkü bara geldiğinde Hailey yoktu.
"Sarışın, uzun boylu, ela gözleri var. Manken gibi incecik. Çok güzel. Fark edilmeyecek gibi değil. Hatırlıyor olmalısın!" diye bağırdı sinirlerine hakim olamayarak. Barmene kaçıncı soruşuydu bilmiyordu ama adam her seferinde görmediğini iddia ediyordu. Yalan söylediği belliydi oysaki.
Adam tekrar kafasını iki yana salladığında daha fazla dayanamayacağını fark etti. Bar masasının üzerinden uzanarak sert bir haraketle barmenin yakasını kavradı. "Sana son kez soruyorum! O kız nereye gitti?"
Justin haklıydı. Hailey fark edilmeyecek gibi değildi. Barmen de fark etmişti zaten. Kız bara geldiğinde daha önce ağladığı her halinden belliydi. Makyajı fazlasıyla akmıştı ama bu güzelliğini gölgeleyemiyordu. Bir içki istedikten sonra birisine mesaj yazmaya başladı. Zaman ilerledikçe ağlamaya başlamıştı, ayrıca barmen artık kızın ne kadar içtiğini saymakta zorlanıyordu. Her defasında yine istiyordu ve bir saatin sonunda diğer müşterilerin içe bileceğinden kat kat fazla içmişti.
Barmen artık dayanamayarak "Aşağıdaki odalardan birine ine biliriz?" diye sormuştu rahatsız edici bir gülümsemeyle.
Kız redd edip hızla çantasını alarak barı terk etmişti. Gitmesinden yaklaşık 10 dakika geçiyordu. Nereye gittiği hakkında barmenin hiç bir fikri yoktu. Açıkçası o güzelliği kaçırdığı için canı sıkılmıştı. Kız berbat durumdaydı, sarhoş sayılırdı. Ondan faydalana bileceğini düşünmüştü.
Şu an karşısında durmuş, yakasını kavrayan adamsa sinirden delirmiş gibiydi. Sevgilsi olmalı diye düşündü barmen. Adamın kasları her an patlayacakmış gibi gergindi. Daha fazla şansını zorlamayarak "Kız buradaydı." diye itiraf etti. "Ama şu an nerede bilmiyorum. Yaklaşık 10 dakika önce çıktı. Sarhoştu galiba."
Justin hışımla adamın yakasını bırakarak, koşar adımlarla bardan çıktı. Eve gitmeyeceğini biliyordu. Neredeydi o zaman? Nereye gitmiş ola bilirdi? Onu, bunu bilecek kadar iyi tanımadığına lanet etti.
Keşke o ilk 'Gelecek misin?' diye sorduğunda ödleklik etmeyip gitseydi. Haileyin içindeki o masum yanının varlığına emindi artık. Biliyordu, hiss ediyordu. Ama onun karşısına çıkmaya cesareti yoktu. İlk kez birini böylesine seviyordu ve karşısına çıkarsa onu redd etme ihtimali vardı. Oysa böyle olduğunda en azından onunla mesajlaşa biliyordu, bu hoşuna gidiyordu. Kim olduğunu bilmemesine rağmen kızın onunla konuşması hoşuna gidiyordu. Haileyin ona ihtiyacı olduğunu bilmesine rağmen bu saçma bencilliğinden vaz geçmemişti. Bencil herif!
Arabasına doğru yürümeye başlamıştı ki barın arka tarafından gelen bir hıçkırık duydu. Hailey olduğunu umarak oraya koştu. Bir karaltı kollarıyla bacaklarını sarmış, kafasını dizlerine gömmüştü. Kısa, siyah elbisesi bacaklarının neredeyse tümünü açıkta bırakıyordu. Küçücük ve narin gözüküyodu. Sarı saçları yüzünün gözükmesini engelliyordu, ama Justin onun Hailey olduğundan emindi.
Kızın yanında diz çökerken gri hırkasını çıkarıp kızın açıkta kalan bacaklarına örttü. Kız hala kafasını kaldırmadan, hıçkırarak ağlıyordu. Kızın yüzünü kapatan, sarı saçlarına dokundu Justin. "Hails?"
Kız kafasını kaldırarak şişmiş, ela gözlerini Justine çevirdi. Sarhoş olduğu ve gözyaşları yüzünden bulanık gördüğü için gelen kişinin kim olduğunu tam göremiyordu Hailey. Yine de umutla "Drew?" diye sordu hıçkırıklarının arasından.