FARKETTİM DE YENİ JAILEY FOTOLARI HİÇ YOK. ARTIK BULUŞSUNLAR VE FOTO PAYLAŞSINLAR YETHER😒 KÜÇÜK SHIPPER KALBİM MUTLU OLMAK İSTİYOR AJDJANL
15 mart
Justin okula adımını attığı anda etrafta Haileyi arıyordu. Ama o yoktu. İlk ders yoktu, ikinci ders de yoktu. Şu an üçüncü dersteydiler ve Justin şu lanet zilin bir an önce çalmasını istiyordu. Okula Hailey için geliyordu. Ama kız her geçen gün ellerinden kayıp gidiyordu. Ona kimliğini açıklaması bir hata mıydı? Yani, o, Drewi seviyordu. Peki, Justin Bieberi niye sevmiyordu? İkisi aynı kişiyidi! Justine sadece bir şans verse bunu anlardı. Onu koruyan, mutlu etmeye çabalayan, kıskanan Drew Justin Bieberin ta kendisiydi.
Düşüncelerini bölen şey Kylienin "Zil çaldı." diyerek Justini dürtmesi oldu. "Yine mi onu arayacaksın?"
Cody arkadan kolunu Kylienin omzuna atarak "Yoksa bizimle birlikte kantine gelip, kızların gözü gönlü açılsın diye etrafa gülücükler mi saçacaksın?" dedi dalga geçerek.
Justin birşey demeden gözlerini devirdi ama Kylie "Ben olsam ikinciyi seçerdim." diyerek Justini çekiştirmeye başladı. Son zamanlarda arkadaşlarıya fazla vakit geçiremediği için Justin karşı çıkmadı.
◇
Justinlerin masasında bi muhabbet dönüyordu ama Justin dinlemiyordu bile. Aklı fikri Haileydeydi. Onu engellemişti, aramalarına cevap vermiyordu ve günlerdir okula da gelmiyordu. Kendine zarar vermiş olabileceğinden korkuyordu Justin. Dahası, onun yüzünden kendine zarar verdiği düşüncesi.. İlk defa birisini bu kadar seviyordu. Aşkını itiraf etmekle bencillik mi etmişti? Haileyin zaten yeterince sorunu vardı, belki de hayatında Justine ihtiyacı yoktu. Olmadığını biliyordu Bieber, ama onun hayatında Haileye ihtiyacı vardı. Aşkını itiraf etmekle kesinlikle bencillik etmişti.
Düşüncelerini bölen günlerdir duymak için can attığı o ince, güzel ses oldu. Justin bir an bunun gerçekliğine inanamadı. Gözlerini diktiği boş kantin duvarlarından ayırarak günlerdir görmek için can attığı o yüze çevirdi. Gerçekti. Hailey yanında Robert ile Justinlerin masasının önünde duruyordu ve az önce onlara "Oturabilir miyiz?" diye sormuştu. Hailey Rhode Baldwin. Sonunda buradaydı.
Justin büyük bir şaşkınlıkla "Evet." diye cevapladı onu.
Justin Bieber okulda popüler bir çocuktu ve masalarının etrafı sürekli kızlarla, okulun diğer havalılarıyla çevrili olurdu. Haileyin o masaya gelmesiyle kantindeki herkes sadece o masaya dikkat kesilmişti. Justin içinden amacı ne bu kızın? diye düşünüyordu. Bir amacı olduğunu biliyordu.
Haileyin de sohbete katılmasıyla bir anda masada dönen sohbet ilgisini çekmeye başladı Justinin. Kylie "Bunca zamandır okulda yoktun." dedi Haileye sorarcasına.
"İşlerim vardı." diyerek kestirip attı Hailey. Hailey Baldwin de oldukça popüler bir kızdı ama insanlarla iletişim kurmayı pek sevmezdi. Bu yüzden onun hakkında birşeyler bilen çok az kişi vardı. Okuldaki herkese göre o tüm erkeklerin elde etmek istediği, soğuk, bencil ve kalpsiz bir kızdı. Ama Justin öyle olmadığını biliyordu. Onu Hailey için farklı kılan buydu, ama Hailey daha bunu kendisine bile itiraf edemiyordu. Justin Bieber özel bir çocuktu.Masadaki çocuklardan birinin "Robert ile sevgili misiniz?" sorusu ile Hailey belki de günler sonra ilk kez gerçekten güldü.
"Hayır, biz çok sıkı arkadaşız. Dışardan öyle mi gözüküyoruz?" diye sordu. Ses tınısı Justinin çok hoşuna gidiyordu.Çocuk onaylarcasına kafa sallayınca Hailey "Bu çok hoş." dedi. Sonra bakışları kısa bir anlığına Justine kaydı. Sadece bir kaç salise göz göze geldiler ve Justin o an zamanı durdurmak istedi. Ama kız sanki bundan pişman olmuşcasına aceleyle ayağa kalktı. "Benim ufak bir işim vardı onu hatırladım." Roberte kısa bir bakış atarak masadan uzaklaşdı. Tabi, Robert de peşinden.
Justin gözlerini kısarak arkalarından bakmak dışında birşey yapmadı. Onun sesini duymuştu, onu görmüştü. Bu ona yeterdi. Ama en önemlisi onun kendine zarar vermediğini görmüştü. Onun yüzünden kendine birşey yapmamıştı en azından. Yalnız yakaladığı en kısa sürede onunla konuşmaya çalışacaktı. Hiç bir şey umrunda değildi, onu tekrar gördüğü an anlamıştı; Haileyin etrafında olmak Justin için nefes almak gibiydi. O yokken sanki nefesini tutuyormuş gibi hissediyordu ve bu ne kadar uzun sürerse o kadar acıtıyordu.