30

511 33 6
                                    

17 haziran

Justin arabasına yaslanmış, büyük bir heyecanla Haileyi bekliyordu. Bu gün birlikte ilk kez randevuya çıkacaklardı ve Justin şık bir restoranda yer ayırtmıştı. Nefesini sabırsızlıkla dışarı üfleyerek kolundaki saate baktı. Son anda vaz mı geçmişti?

Tam o sırada Hailey apartman kapısından dışarı çıktı ve o.. çok güzeldi. Justin koca dünya durmuş gibi gözlerini Haileye dikmiş, kıpırdamadan, nefes bile almadan ona bakıyordu.

Justinin bu bakışlarını fark eden Hailey tam karşısında durarak "Çok mu abarttım ya?" diye sordu. Justin ona sanki kızın kafasının ortasından unicorn boynuzu çıkmış gibi bakıyordu çünkü. Ama Haileyin düşündüğünün aksine, bu sadece hayranlıktı.

"Tüm dünya yanında sönük kalıyor." dedi Justin nihayet kendine geldiğinde.

Hailey bir an ne diyeceğini bilemedi. Kalbinin bir anlığına da olsa hızlandığını hissetti. Gülümsedi. "Yani abartmışım?" dedi dalgaya almaya çalışarak.

Justin kafasını yere eğdi ve hafifçe gülümsedi. "Yani çok güzel olmuşsun." diye mırıldandı. Bakışlarını yerden kaldırıp gözlerini Haileyinkilerle buluşturdu ve "Hiç abartmamışsın. Mükemmel." dedi.

Yaslandığı yerden ayrılıp Haileyin kapısını açtı. Hailey kafasıyla teşekkür ederek arabaya bindi. Belli etmemeye çalışıyordu ama deli gibi heyecanlıydı. Sanırım Justin Biebere ciddi anlamda tutuluyordu. Daha öncesinde çıktığı kimse sadece bir randevuyla böyle heyecanlandırmamıştı onu çünkü. Kimsenin ettiği iltifata bu kadar mutlu olmamıştı daha önce.

Geldikleri restoran oldukça şık ve pahalıydı. Hailey abartmamış olmasına sevindi. Bir yandan da keşke Justin bu kadar zahmete girmeseydi diye düşündü. Fakir değildi Hailey, hatta babasının ölümüden sonra pek iletişimde olmamayı tercih ettiği ailesi baya zengindi. Ama böyle abartılı şeyleri hiç sevmezdi. Çoğu gencin yaptığı gibi günlük kafelerde takılmayı, küçük bir apartmanda oturmayı seviyordu. Herkes gibi olmayı seviyordu.

Justinle birlikte masalarına adımlarken "Abartan senmişsin." dedi hafif gülerek.

Justin anlamadığını belli ederek ona baktı. "Restoranı diyorum," diye açıkladı Hailey. "Böyle bir yere hiç gerek yoktu."

Justin kafasını yere eğerek acı bir şekilde gülümsedi. "Senin için bir önemi olmaya bilir ama," diye başladı konuşmaya. Bakışlarını Haileyin gözlerine dikti. "Bu bizim ilk randevumuz. Çok güzel olsun istedim."

Kız ne diyeceğini bilemeden bakışlarını kaçırdı. Hailey için gerçekten önemli olduğunu bilmiyordu. Bunu Hailey kendisi bile zar zor kabul ediyordu zaten.

Masaya vardıklarında Justin Haileyin oturması için sandalyesini çekti. Böyle şeylere hiç gerek yok diye düşündü Hailey, ama bir şey de demedi. Buradaki herkes partnerlerine böyle davranıyordu büyük ihtimalle.

İlk dakikalarda büyük bir sessizlik içerisinde önlerindeki menüyü incelediler. İkisi de ne söyleyeceğini bilmediği için menüyle çok ilgileniyormuş gibi davranıyolardı, oysa ikisinin de aklı bir birindeydi.

Garson geldiğinde sifarişlerini verdiler ve yemekler gelene kadar daha da hiç konuşmadılar.

Hailey önündeki etten bıçakla küçük bir parça kesip ağzına attı. "Yemekleri gerçekten iyiymiş." dedi sessizliği bozarak. Birinin konuşması gerekiyordu.

Justin kafasıyla onaylarken ağzına bir salatalık attı. Haileyin yüzüne dahi bakmadı. Pek konuşacağı da yok gibiydi.

"E tabi o kadar para veriyoruz." dedi Hailey hafif gülerek. Gerginliği azaltmak istiyordu, çünkü Justinin arabadaki halinden eser kalmamıştı. Ne olmuştu buna şimdi?

Justin gülümsedi ama yine Haileye bakmadı. Bir anda sinirlenen Hailey "Beni randevuya çıkarıp, sonra da görmezden geldiğinin farkında mısın?" diye sordu. Sesi kısıktı ama bağırsa bu kadar etki yaratmazdı.

Justin çatalını kenara bırakarak ona çevirdi bakışlarını. Ellerini masanın üzerinde birleştirdi ve "Burda benimle olmayı tercih etmeyeceğinin farkındayım sadece." dedi sakin bir sesle.

Hailey neye uğradığını şaşırdı. Çünkü Justinin sakin sesi onu gerçekten fazlasıyla sinirlendirmişti. "Bu da ne demek?"

"Fazla abartmışım ya.." diye söze başladı Justin. Ama Haileyin kahkahası cümlesini böldü. Gerçekten bozulmuş muydu? Hailey tamamen onu düşünerek söylemişti oysa, dalga geçmek amaçlı değil.

Bu kez sinirlenme sırası Justindeydi. "Demek bunu komik buluyorsun."

"Sen aptal mısın Bieber?" diye sordu Hailey, gülmeyi kesmeye çalışarak. Sonunda durduğunda Justinin gözlerine bakarak konuşmaya devam etti. "Dalga geçmiyordum. Hatta ilk randevumuzu bu kadar umursaman oldukça hoş. Sadece bu kadar masrafa gerek yoktu diye düşündüm."

Justin rahatlayarak arkasına yaslandı. Bu kızı gerçekten seviyordu. Sahi, bir anda niye bu kadar sinirlenmişti ki? Sadece yanlış anlamıştı.

Yemeklerini bitirdikten sonra restoranın bahçesinde dolaşmaya başladılar. İkisi de çok az içmişti, çünkü ikisi de bu gecenin her bir anını hatırlamak istiyordu.

"Gerçekten güzel bir yermiş." dedi Hailey rengarenk ışıklarla süslenmiş ağaçların arasından geçerken.

"Senin kadar değil." dedi Justin bakışlarını kıza çevirerek.

Durdular. Bir süre bir birlerine baktılar. Tam gözlerinin içine. Dakikalarca.

Sonunda Justin "Bütün dünya gibi," dedi bakışlarını kızın gözlerinden ayırmadan "Burası da senin yanında sönük kalıyor."

Yine sessiz geçen dakikalar boyunca birbirlerine baktılar. Bu kez sessizliği bozan Hailey oldu ve "Aslında," dedi. Ardından yavaşça Justinin eline uzanarak tuttu "Bizim yanımızda."

Justin Haileyin elini tutan eline inanamayarak baktı. İkisi de bu hareket yüzünden gerçekten fazlasıyla şaşırmıştı. Justin aşık olduğu kızın kendi isteğiyle ona böyle bir adım atmasına inanamıyor, Hailey ise Justinin elini tuttuğunda göğsüne balyoz çarpmış gibi hissetmesini anlamlandıramıyordu.

İkisi de anı bozmak istemedi, ikisi de bir şey demedi. Bir süre öyle, el ele yürüdüler. Arabaya doğru yol aldıklarında Justin kızın tuttuğu elini hafifçe sıktı "Bu evet mi demek?" Emin olmak istiyordu. Bunu ondan duymaya ihtiyacı vardı.

Haileyin cevap vermesi biraz uzun sürdü. "Ben pek aşk insanı sayılmam." diye başladı konuşmaya. "Şimdiye kadar çok fazla kişiyle de çıkmadım, hiç birine de öyle derin duygular beslemedim. Senin gibi çıkıpta aşığım sana diyemem. Çünkü ne hissetdiğimi bilmiyorum şu an." Bakışlarını Justininkilerle birleştirdi. "Belki çok iyi bir çift oluruz, belki olmayız. Denemekten, öğrenmekten zarar gelmez diye düşünüyorum."

Justin bir şey demedi. Sadece hafifçe kafasını salladı ve yürümeye devam ettiler. Ellerini ayırmadan. Belki kendisine aşık değildi ama Hailey onun elini tutmuştu bir kere ve Justin ise onun elini tutan bu eli asla bırakmamaya niyetliydi.

Bölümü geciktirdiğim için özür dilerim🙁💕
Bu arada yeni bir fanfiction -Jailey değil- yazmaya başladım. 7 bölümü yazdım bile. Elimde hazırdan 10 bölüm falan olduğunda yayınlamaya başlarım🌞

YourselfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin