Gidiyorum. Önümde uzun ve yorucu bir yol, ve ben de o yolda harap olmuş biriyim. Ben kim miyim? Ben 20 yaşında olmama rağmen hayatın tüm zorluklarına göğüs geren daha doğrusu bunun için çabalayan ve babası tarafından bir kere bile olsun hic hoş görülmemiş bir kızım. Hayallerim var benim beni ayakta tutan , hayallerim var benim bana ben olduğumu hatırlatan ve yine hayallerim var bana yaşamayı öğreten. Küçüklüğümden bu yana hep hayal kurarım. Gerçekleşmeyeceğini bildiğim halde. Ama kim bilir belki bir mucize olur?
Ben bu düşüncelerle boğuşurken sonunda o hayran olduğum yere uçuruma geldim. Burayı çok seviyorum. Sevmemem için de bir neden yok aslında. Bakıp bakıp doyamadığım deniz ve yalnızlığım. Ha bir de özgürlük. Nedense burada kendimi hiç olmadığım kadar özgür hissediyorum. Sanki burada yaptığım her şeye karışacak kimse yokmuş gibi. Oysa var biliyorum. Yanımda olmasa da annem var ve beni izliyor. En azından ben buna inanıyorum. Çünkü babam ben küçükken bana bakması için bir hizmetli tutmuştu. Seher teyze hep bana 'üzülme kızım annen seni izliyor. O her zaman senin yanında' derdi. 'Peki neden ben onu göremiyorum seher teyze? O beni görüyorken benim de onu görmem gerekmez mi?' dediğimde 'çünkü o çok uzakta onu göremeyebilirsin belki ama onu tam şurada hissedebilirsin' dedi kalbimi göstererek. 'Ama anneni hissetmen için önce kendini hissetmen gerek yavrum. Çünkü insan kendini kaybetti mi bir daha bulamaz. Sen kendini kaybetmişken anneni nasıl bulasın evladım' derdi. O zaman çocuktum söylediği seylere pek anlam veremiyordum ama şimdi daha iyi anlıyorum ne demek istediğini.
Biraz daha oturduktan sonra saatin geç olduğunu anladığımda kalktım. Çünkü eğer geç kalırsam Ezgi'nin ne kadar meraklanacağını biliyorum. Ezgi de benim yaşlarımda, benim tek kız arkadaşım,kardeşim. Ayrıca ev arkadaşım. Evet ayrı bir evde yaşıyorum. Çünkü o adamin-babamın- yanında olmayı istemiyorum. Hoş o da beni istemiyor ya neyse. Yarım saatlik yolun sonunda eve varabildim. Çünkü okula ve okuldan sonra işe gitmek gerçekten çok yorucu oluyor. İçeri girdiğimde Ezgi ile biraz oturduktan sonra yorgun olduğumu söyleyip odama çıktım. O da yorgundu zaten. Temiz kıyafetler giyindikten sonra gözlerimi kapadım ve hayal kurmaya başladım. Hayal kurarken bilincim kapanmaya başladı ve kendimi uykunun kollarına teslim ettim.
O gecenin sabahında gözümü yavaşça araladım ve bir kaç dakika boyunca halıya daldı gözlerim. Sonra yerimde doğrulup Ezgi uyanmış mı diye kontrol etmeye gittim.Ezgi o gün film izleyerek odada uyumak istemişti .Odaya girince hâla uykusundan uyanmamıştı.Bende mutfağa gidip birşeyler hazırlayınca onu da uyandırdım.Bugün dersim yoktu fakat Ezgi'nin ailesiyle programı vardı bu yüzden evden erken çıkmıştı.Bende telefonumu alıp kanepenin köşesine yayıldım.Bir süre oturduktan sonra dışardıda biraz hava almak istedim.Sahile doğru yürürken bilinçaltına yerleşen o iğrenç anılarım gözümde canlanıyordu.Biraz dağılmak istedim ve koşmaya başladım.Kendimi öyle kaptırmışken şarkının nakaratı kulağıma gelmeye başladı, elimi cebime atınca kendi telefonumun zil sesi olduğunu fark ettim.Arayan Adar'dı.'Alo' diyerek açtım telefonu 'Alo Eliz nerdesin?' dedi Adar'ın sesi her zamankinden farklıydı nasıl desem heyecanlı gibiydi. 'Sahildeyim koşuyorum Adar, Neden?' ' Of kardeşim yardımına ihtiyacım var.' Ben de gülerek cevap verdim ' Peki ne oldu ne yapmam gerekiyor senin için?' 'Şey aslında yüz yüze konuşsak daha iyi olur. Ben gelsem oraya?' 'Tamam o zaman bekliyorum' diyip telefonu kapattım ve Adar'ın gelmesini bekledim.
Bir süre sonra oturduğum banktan Adar'ı gördüm. Yanıma geldiğinde ona sarıldım. 'Hoşgeldin' " 'Hoşbuldum meleğim nasılsın?' 'İyiyim diyemeyeceğim ama idare ediyorum. Biliyorsun okul, iş felan fazlasıyla yoruyor.' ' Ve sen de bu yorgunluğun üstüne bir de koşuya çıkıyorsun. Biliyorum kafanı dağıtmana ihtiyacın var ama kendine fazla yüklenmiyor musun? Bak bunu sana sürekli söylüyorum ama seni uyarmak benim görevim. Sen ve Ezgi benim için anlamdıramayacağım kadar değerlisiniz. Size bir şey olursa ben dayanamam.' Adar'ın bu samimi konuşmasından sonra ona sarıldım 'Biliyorum. Sen de bizim için çok değerlisin. Olmayan abimizsin. Ama sen de beni anla Adar. Korkuyorum. O babam olacak adamın bana yaptığı şeyler çok ağırdı. Başka türlü unutamuyorum.' dedim gözlerim istemsiz dolarken. 'Neyse sen beni bırak da noldu ne yardımı?' ' Tamam. Peki. Of nasıl anlatsam bilmiyorum. Bir kız var. Yani böyle çok farklı. Güzel, çekici hem de bizimle aynı okulda. Eliz sanırım ben ondan hoşlanmaya başladım.' Adar'ın bu itirafı beni şaşırttı. Çünkü Adar bugüne kadar kimseye aşık olmamıştı. Evet çok sevgilisi olmuştu ama hiç birine seni seviyorum diyebilecek kadar sevmemişti. 'Sen ciddi misin Adar? Yani ne bileyim daha önce kimseyi gerçek anlamda sevmeyen Adar şimdi birinden hoşlandığını söylüyor. Şaşırdım doğrusu.' 'Evet ben de biliyorum. Ama bu gerçekten çok farklı. Belki de gerçek aşkımı bulmuşumdur ha?' 'Belki de. Neyse peki kim bu şanslı kızımız?' ' Ah tanısam işte. Yeni geldi bizim okula sanırım bizimle aynı fakültede.' Yalnız hala ne yapmam gerektiğini söylemedin' 'Eliz senden istediğim şey onunla arkadaş olup beni onunla tanıştırman. Zaten gerisini ben hall ederim. Hatta Ezgi'ye de söyle o senden daha tecrübeli bu işlerde.' ' Anladım, peki. E o zaman yarın bana gosterirsin' 'Tamam hadi gidelim o zaman. Sen eve mi?' 'Evet eve gitmem gerek' 'Tamam meleğim hadi seni bırakayım' Adar'la arabaya doğru yürürken yolun karşı tarafından aniden yüksek sesli bir fren sesiyle birlikte bir çığlık yükseldi. Ben korkuyla oraya bakarken bir arabanın küçük bir kız çocuğuna çarptığını gördüm.Adar'a baktığımda çoktan oraya doğru koşmaya başlamıştı bile. Ben de onun arkasından giderken çocuğa çarpan kişiye bakmamla olduğum yerde kalmam bir oldu. O sırada ağzımdan istemsiz çıkan kelimeye engel olamadım 'Olamaz.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜN IŞIĞI
Teen FictionDaimi bir sevgidir ki insanoğlunun iradesini yücelten.. O, yıllar boyu tapacağına inanırmışçasına sevginin peşinden koştu. Hayır hayır,bu tam olarak sadece aşktan ibaret değil ; Dört duvarla çevrili sıcak bir odada o, annesi ve babasıyla beraber bir...