Sorma ne haldeyim..

7.4K 730 660
                                    

Sevgiler kocaman olsun, minik yüreklerinizi sarsın;

Gerisi de dünyadaki sevmeyi bilmeyen yüreklere kalsın..

Öyle bir sevin ki;

Dünya sizden değil, sevginizden utansın...
Moon...

                              *

Uğur hastanenin soğuk koridorlarında adım adım ilerledi. Neden buraya gelmişti? Aradığı cevapları burada mı bulacaktı? Bu belirsizlikle geçti her bir köşe başını. Belki bir içini dökme, belki de güvendiği kollarda sıcacık bir teselli bulma çabasıydı onunki. Sabiha Hanım'dan yana ümitleri şimdilik rafa kalkmıştı. Soruyu sorduğunda kadının yaşadığı paniği anlamıştı ancak ardından yaşadığı küçük kaza her şeyi askıda bırakmıştı. Kadının titreyen vücudu bir şeyler bildiğini ele veriyordu. Girdiği banyodan bir saate yakın çıkmaması da bu yüzdendi Uğur'a göre... En azından konunun bir muhatabını bulmanın verdiği huşuyla biraz gevşedi. Panikle banyodan çıkan Sabiha'nın apar topar gitmesine de bu yüzden sesini çıkarmamıştı. Nasıl olsa er ya da geç onunla yüz yüze gelecekti. Şimdilik herkesin biraz nefes almaya ve duyduklarını hazmetmeye ihtiyacı vardı. Uğur bunu ona çok görmedi.

Şirkete gitmek istememişti. Gitmeyişindeki amaç biraz da halinin perişanlığını anında fark edeceğinden emin olduğu Şule'nin sorularından kaçmaktı. Çünkü henüz o sorulara verilecek bir cevabı yoktu.

Annesinin odasının olduğu kata geldiğinde kendine bir nefeslik mola verdi. Koridorun başındaki banketin arkasında duran hemşirenin gözlüklerinin üzerinden kendisine bakmasına aldırış etmedi. Rahat adımlarla banketin önünden geçip odaya doğru ilerledi. Sessiz bir kattı burası. Belki de morgdan sonra hastanenin en sessiz yeriydi. Bütün duyuları ellerinden alınmış hastaların kaldığı, hayat yoksunu bir kat. Belki de her hemşirenin huzur bulmak, biraz da olsa kafasını dinlemek için sıraya gireceği kadar rekabete değer bir yerdi. Odanın önüne geldiğinde, içeriden, elinde malzeme tepsisiyle çıkan hemşireyle kapı eşiğinde burun buruna geldi.

"Ah! Korkuttunuz beni Uğur Bey. Hoş geldiniz," diyerek gergin bir şekilde gülümsediğinde, Uğur da ona aynı tebessümle karşılık verdi.

"Sanırım öyle oldu biraz, böyle pat diye karşınıza çıkınca... Özür dilerim," diyerek sessizleşti. Sanki unuttuğu bir şeyleri arar gibi bakışlarını kadının yaka kartına indirdi. "Aa, Sevim hemşireydi değil mi? Annem nasıl?" diye gereksiz bir soru sordu. Ne söylemesini bekliyordu ki? Kadın da sorunun saçmalığını geride bırakıp dudaklarını birbirine bastırdı.

"Aslında, size her zamankinden farklı bir şeyler söylemeyi çok isterdim ama... Biliyorsunuz, bir değişiklik yok."

Uğur elini pantolon ceplerine sokarak duruşuna biraz daha rahatlık kattı.

"Haklısınız saçma bir soruydu."

"Pardon öyle demek istemedim."

"Tamam tamam önemli değil, sizi fazla tutmayayım. Ben... Biraz kalıp çıkacağım."

"Peki, tamam..."

Hemşire bir iki adım yanından uzaklaşmıştı ki sanki aniden aklına bir şey gelmiş gibi geriye döndü. "Bu arada, Merve Hanım çok şanslı Uğur Bey... Yani yakınları açısından demek istedim..." Uğur'un havaya doğru kalkan kaşı kadına bir soru niteliğindeydi. Mesajı alan kadın devam etti.

"Yani, hiç yalnız kalmıyor. Sabiha Hanım buradaydı. Bayağı bir süre yanında kaldı Merve Hanımın... Siz gelmeden biraz önce çıktı," diyerek gülümsedi ve koridorda ilerlemeye devam etti.

ŞEHRİN HAYLAZLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin