"Benim sınırlarımı zorlama Jeon Jungkook," dedikten hemen sonra karşısındaki adam onu siyah ve oldukça pis duvara canının acıyıp acımadığını umursamadan sertçe ittirdi. Sırtında hissettiği acıyı şu an umursayamıyordu. Başı arzudan veya içkiden, tam olarak sebebini anlayamıyordu ikisi olması da bir ihtimaldi, dönmeye başlamıştı.
Adam sağ kolunu kaldırıp Jungkook'un baş hizasına yerleştirdi. Jungkook burnuna dolan nane ve sigara kokusu ile gözlerini kapatarak, derin bir şekilde içine çekmek istese de şu an meydan okuması gerektiğini biliyordu. Yenilenin yine kendisi olmasını istemiyordu ama bu adama karşı koyabilmek imkansızla eş değer olabilirdi.
Titreyen göz kapaklarını açık tutmaya çabalayarak Taehyung'a gözlerindeki tüm arzuyu belli edercesine baktı. Bu sırada adam suratlarını iyice birbirine yaklaştırmış, nefeslerinin birbirinin dudaklarına çarpmasına sebep olmuştu.
"Beni zorlamak hoşuna mı gidiyor, küçüğüm?" Ses tonu karşı koymasını zorlaştıracak kadar derin ve boğuktu. Kim Taehyung'un seksiliği ve güzelliği kesinlikle sonu olmayan bir evren ile eş değerdi. Ona o boğuk sesiyle ve kararan gözleriyle küçüğüm demesi ile bile kendini sertleşmiş buluyordu.
"Seni zorluyor muyum Taehyung?" Konuştuğunda dudakları hafifçe birbirine değmişti, buna rağmen Taehyung işkencesini biraz daha sürdürmek istiyor gibiydi. Tanrım, bu iş biraz daha uzun sürerse kesinlikle pantolonuna boşalacaktı.
"Bugün adımı öyle bir inleyeceksin ki," konuşmasına devam etmeden önce ne ara araladığını anlamadığı dudaklarının arasına üflenen sigara kokan nefesle vücudu arzu ve istekle büzüldü.
"Beni bu kadar sinirlendirmen mantıklı mı, Jungkook?"
Ellerinden birini alıp kendi sertliğinin üzerine koyduğunda Jungkook derinden gelen bir inleme ile hırlama arasındaki o kutsal sesi çoktan Taehyung'a bağışlamıştı.
"Bir hafta boyunca o güzel götünün üstüne oturamayacaksın, küçüğüm, babacığın çok kızdı."