Vakit gelmişti. Sabahın ilk ışıkları yüzüme vuruyordu artık, bugün birşeyler olacağından emindim, sonumu bekliyordum adeta. Dün bana gülümseyen çocuk da yoktu artık, o kadın da...
Nöbetçilerin koşuşmalarını gördüm. Panik, telaş,endişe içerisindeydiler. Derken ansızın iri yapılı uzun boylu üzerinde son derece alımlı bir zırh kuşanmış birinin bana doğru ilerlediğini gördüm. Bana yaklaştıkça boğazımı keseceklerini, çarmıha gereceklerini, bile düşünmüştüm. Nihayet yanıma gelmişti. Öyle bir açıda tam karşımda durmuştu ki karşıdan yüzüme vuran güneş arkasında kalmıştı. Kafamı kaldırdım ve suratına baktım. Suratında ciddi bir tavır vardı. Diğer askerler ise arkasında bayağı uzakta bekliyorlardı ancak anladığım kadarı ile çok çekiniyorlardı bu adamdan.
Birşeyler söylememi bekliyordu ancak dilleri hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Onlar ise bu durumu bilmiyordu, bana yüksek ve ciddi bir ses tonu ile birşeyler söyledi. Bağırıp çağırıyordu ancak ne dediğini bilmiyordum. Ne derse tepki bile vermiyordum. Sadece boş boş yüzüne bakıyordum. Konuştuğumun dilin adını söyledim, yanılmıyorsam ne kastettiğimi anlamış olacak ki arkasına dönüp birşeyler söyledi bağırarak, birinin koşarak köyün içerisinde telaşla birşeyler aradığını gördüm. Sonra gördüm ki dün gördüğüm kadın o adamın yanına doğru hızlı koşar adımlar ile ilerliyordu.
@70 hocam bunu ilk kez görüyorum emin olabilirsin, ama bunu yer imlerine ekliyorum sonra bakacağım tamamen tüm içeriğe.
Kadın yanıma yaklaştı ve şu konuşma geçti aramızda
+Merhaba. Bu köyümüzün komutanı Ve senin kim olduğunu ne olduğunu bilmek istiyor.
- Dilimi nereden biliyorsun diye sordum.
+Ben de senin gibiyim ancak anlatamam şu an bu durumu. Belki başka gün... Ancak şimdi kim olduğunu söylemelisin bana
O sırada Komutan olduğunu öğrendiğim kişi homurdanarak kadına bağırarak birşeyler söyledi. Kadın bana doğru dönerek:
+Adını ve kim olduğunu söylemelisin hemen
-Adım Ragor ve kuzeydeki köylerden biriyim. Orada yaşıyordum. Ancak bir gün yine köyde çalışırken bunlar geldi ve köyümüzü, çocuklarımızı, bebeklerimizi, kadınlarımızı herşeyi kılıçtan geçirdi.
Kadın adama dönerek birşeyler anlattı konuşmaları biraz uzun sürdü. Komutan olan kişi bana bakarak kafa salladı ve arkasını dönüp gitti. Daha sonra öğlen vaktine kadar hiç kimse yanıma bile gelmedi. Öğlen vakti geldiğinde yanıma bir asker geldi elinde bir kapta sıcak birşeyler ve yanında biraz kuru ekmek parçası getirdi.
Birşeyler olmuştu. Ancak ne olduğunu bilmiyordum, kadın ile adam arasındaki konuşma bu kadar uzun sürmemeliydi. Kadın ona birşeyler anlatmıştı ancak ne? Hiç bir fikrim yoktu.
Yanıma gelen asker ellerimi çözerek yemek yememi işaret etti. Ancak eli her an kılıcındaydı. Ters bir hareketimde bana zarar vereceğinden emindim. Bunu bildiğim için aksi bir harekette bulunmadım. Çok acıkmıştım, sadece yemeği yemek ile meşgul oldum. Yemek sırasında askere
-Dilimi biliyor musun? Dilimi biliyor musun? Bana ne yapacaksınız? Sizler kimsiniz diye sorular soruyordum ancak hiç bir cevap alamıyordum.
Yemeği yedikten sonra asker kolumdan tutarak beni ayağı kaldırdı. Sendelemiştim ilk başta, uzunca bir süreydi oturur vaziyette olduğum için ayaklarım, bacaklarım her yerim uyuşmuştu. Kendimi biraz toparladıktan sonra asker kollarımı arkadan bağladı ve kolumdan sıkı bir şekilde tutarak bir barakaya doğru zütürdü. Ancak bu baraka diğerlerinden daha iyi görünüyordu. Daha gösterişli ve alımlıydı, genişçe bir kapısı vardı. Bunu sabah konuştuğum o kişinin barakası olduğunu anlamıştım. Ne olacaktı diye içim içimi yiyordu.
Bekle işareti yaptı bana asker. Kapıyı çaldı ve içeriden sert ve tok bir şekilde bir ses geldi. Bu ses sabahki komutanın sesiydi. Asker kapıyı açıp içeri gir diye işaret etti. Ellerimi açacağını düşünerek ellerimi gösterdim asker kaşlarını çatarak sert bir şekilde bana sert bir ses tonu ile birşeyler söyledi. Açmayacağını anladım ve içeriye girdim. Karşımda komutan ve komutanın oturduğu yerin önünde dilimi bilen kadın ayakta duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ortaçağ'dan Bugüne Reenkarnasyon
Horror-Tüm her şey o 23 yaşına bastığım gün meydana gelmişti. Uykudan derin ve dayanılmaz bir acı ile uyandım. Göğsüm, kollarım, omuzlarım, sırtım ve başımın her tarafında inanılmaz çığlıklar ve dayanılmaz bir sızı.