--2--

403 16 1
                                    

Aman allahım ben ne yapıyordum. Ben o işgalcilere karşı köyünü savunanlardan biriydim evet. 



Sayımız azdı, karşı koyamıyorduk, erkeklerimiz, çocuklarımız, bebeklerimiz dahi kılıçtan geçiriliyor, mallarımız yağmalanıyordu. Derken daha da kalabalık olmaya başladılar. Yaklaşık 150 kadar atlı işgalci daha üzerimize saldırmaya gelmişti, biz ise toplamda 90 kişi ya vardık ya yoktuk. Bir bir öldü yanımdakiler. ben ise her ölen köylüm, kardeşim dediğim insanlar için daha çok hırslanıyor daha çok azmediyordum karşı tarafı öldürmeye. Birkaçını alt ettim ve dayanacak direnecek gücüm kalmamıştı artık...


Derken arkamdan sert bir cismin iki omuzum arasına küt diye yerleştirildiğini hissettim. Gözlerim karardı ve yere düştüm. Kendimden geçmişim. Aradan zaman geçti, sürüklendiğimi hissediyordum. Gözlerimi açtığımda bir atın peşine bağlı olarak işgalciler tarafından esir alınmış, sürüne sürüne kendi bölgelerine götürüldüğümü anladım. Zafer kahkahaları atıyorlardı. Ancak sesler Kesik Kesik geliyordu bana.


Bir bayılıyor bir ayılıyordum, nereye ne tarafa götürüldüğüm hakkında ise hiç bir bilgim yoktu. Derken kendimi meydanda bir kütüğe ellerim arkadan bağlı olarak buldum. Hepsi bana bakıyordu ve kahkahalar atıyordu. Anlamadığım bir dildi. Kimin ne dediğini bilmiyordum. Güneş tepemde dudaklarım çatlamış su su diye düşünüyordum. Öyle ki su diyecek gücüm bile yoktu. Çocuğun biri bir kasede su getirdi, tam kafamı kaseye doğru uzatırken suyu yere fırlattı ve herkes kahkahaya boğuldu.



insanlar alaycı gözler ile bana bakıyor ben ise onları dikkatle süzmeye çalışıyorum. Herkes beni işaret ederek kahkahaya boğulurken içlerinden bir kadın var ve beni dikkatle izliyor. Suratında ne alaycı bir ifade ne de bir gülümseme. Öylece beni izliyor. Her neyse içlerinden yetkili olduğunu düşündüğüm biri geldi ve kalabalığı dağıtmaya başladı. Kalabalık yavaş yavaş dağılırken kumral ama mavi yeşil gözlü kadın son bir kez daha bana bakıp gitmişti. Benim de dikkatim artık ondan başka kimsenin üzerinde değildi.


@36 ayrıntı olayı şöyle. Benim tedavim yapılıyor, doktor beni çocukluğuma kadar götürerek olayın iç yüzünü açığa çıkarmaya çalışıyor. Ancak ben birden daha eskilere dalıyorum, ve olayları anlatmaya başlıyorum. Onun için ayrıntı ve hipnoz süresi uzun tutuluyor. Zaten hikayenin başlarında da doktor bana demişti uzun sürebilir diye. Belirtmiştim onu.


Kadın yavaş yavaş ilerlemişti. kendi barakasına doğru giderken arkasından bir çocukta koşa koşa ona doğru ilerliyordu, tahminen 8 10 yaşlarındaydı. Kadın ona doğru dönerek bir şeyler söylüyordu, ancak uzakta olduğu için ve dillerini bilmediğim için ne dediğini anlamam imkansızdı. Çocuk usulca kafa salladı ve kadın çocuğun elinden tutarak kendi derme çatma barakalarına doğru yol aldı. Güneş artık henüz tamamen tepemdeydi ve ortalığı kavuracak bir sıcaklık veriyordu.


Ben ise hala bana ne olacağının farkında bile değildim. Sadece bazı şeyleri tahmin ediyordum. Ya bana böyle güneş altında işkence edip kemiklerim kırılana dek linç edeceklerdi ya da beni işlerinde köle olarak çalıştıracaklardı. Bunun inancıydaydım ben. Zaman ağır ağır ilerliyordu ve ben hala susuzluktan kuruyor gibiydim. Daha fazla dayanamamış ve salıvermiştim kendimi. Ansızın güneşte çatlamış dudaklarımda bir ıslaklık hissederek ve irkilerek ağır ağır gözlerimi açtım. Karşımda gördüğüm durum ile şok geçirmiştim. Öğlen vakti gördüğüm çocuk elinde bir tas su ve bir bez ile üzerime dudaklarıma su damlatıyor idi. Bir şey diyemedim. Uyandığımda karanlık çökmüştü ve bana usulca sus işareti yaptı. Ben de onaylamak için başımı aşağı yukarı salladım


Tamamen kendime geldiğimde elindeki tas ile suyu bana içirmeye çalıştı. Yarısı dökülen sudan azıcık içebildim sadece. Ama yine de bu bana yetmişti. Susuzluktan ölmekten iyiydi. Suyu içirdiğinde elinde biraz sıksan ufalanacak dereceye gelmiş ekmek parçası vardı. Bana uzattı ancak ellerimin bağlı olduğunu anladı. Başımı uzattığımda bir parça ısırmıştım ve daha fazla istemiyorum anlamında başımı iki yana salladım. Sanırım anlamış olacak ki ekmeği çekti ve biraz kirlenmiş o minicik yüzü ile yeşil gözleri ile bana tatlı tatlı gülümsemişti. Ben de ona gülümsedim ve çocuk sanki mutlu olmuş gibi bir yüz ifadesi ile kalktı ve kendi barakalarına doğru yol almaya başladı.


Artık gece çökmüştü ve etrafta derin bir sessizlik vardı. Sadece ortalıkta nöbetçilerin sesleri vardı. Biraz ötede ise yanan bir ateş ve etrafında toplanmış silahlarını kuşanmış 12 13 kişi vardı. Yüksek ses ile birbirleri ile tartışıyorlardı. Tartıştıklarını anlayabilmiştim ancak ne hakkında olduğu konusunda hiç bir fikrim yoktu. Biraz yüksek ses ile birbirilerine bağırdıktan kısa bir süre sonra hepsi teker teker dağılıp kendi kaldıkları yerlere doğru çekildiler.  

Ortaçağ'dan Bugüne ReenkarnasyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin