Aramızdaki konuşmalar aynen şöyle geçmişti:
+Aramıza katılmanı istiyorum...
-Neden? Bir de aranıza mı katılacağım tüm yaptıklarınızdan sonra?
+Dur sözümü bitirmemi bekle.
-iyi söyle
+Yaptıklarımız konusunda bizim de elimizden gelen herhangi bir şey yoktu. Biz öyle emir almıştık kraldan.
-Ve sen de şimdi buna inanmamı bekliyorsun öyle mi?
+Bak bu konuda inanmalısın bana. Eğer ben emir vermiş olsaydım o gün de orada seni öldürtmez miydim?
-Kusura bakma ben onurumu şerefimi sizin için satamam
+Hemen kestirip atma, bu konuda yardımına ihtiyacımız var. Eskiden büyük bir asker olduğunu biliyorum. iyi bir rütbe alabileceğini de duymuştum ancak olanlardan dolayı olmadın işte.
-Eskiden çok iyi bir asker olsam dahi asla sizinle olmak istediğimi net bir dille belirtiyorum size.
+Ama kim ile olduğunu bilmiyorsun henüz.
-Ne fark eder? Katledeceksiniz yine masum insanları...
(Derin bir sessizlik)
+Savaşacağımız kişiler masum kişiler değil buna emin olabilirsin. Ve şunu da söylemeliyim ki biz sadece savunma amacı güdeceğiz. Çünkü bize saldırıp bizi yapmalayacaklar duyumu var ortada.
-Yani sizin gibi insanlar öyle mi?
(Komutan sinirlenmeye başladı biraz.)
+Çocuklar ölecek, kadınlar ölecek ve sen buna nasıl izin verebilirsin?
-Sizler bizimkileri öldürürken öyle düşündünüz mü acaba?
+Seni temin ederim ki emri biz vermedik. Kendi kafamıza göre gelmedik.
-Bu konuyu biraz düşünmem gerek...
+Yalnız zamanımız yok. Bu konuyu kurmaylarım ile görüştüm. Onların da onayını almak zor oldu. Senin bize ihanet edeceği fikri var kafalarında. Ve seni yanımdaki yetkililerden biri olarak tayin etmeyi düşünüyorum. Senin geçmişini öğrendim ve biliyorum.
-Düşünmem gerek, 1 2 saat olsa dahi bu konuyu kendi kendime mukayese etme gerek.
+Peki... birkaç saat sonra birini gönderirim yanına.
Çıktım odadan. kendi kaldığım yere doğru ilerledim. ELissayı düşünmüyordum o an. O an sadece bir savaşı daha düşünüyordum. Yine kadınlar yine çocuklar yine ihtiyarlar ve masum insanlar ölecek mi acaba diye düşünüyordum. Peki ya ben?
Ben nasıl yardım edebilirdim ki bunlara. Bu halkımı katleden insanlara...
Bu düşünceler içerisinde barakaya nasıl geldiğimin farkında bile olmamışım. Kapıyı açtım. içeri girdim. yatağıma uzandım ve olması gerekenleri en mantıklı bir biçimde düşünmeye çalıştım.
Elissa gelse dahi onu geri göndermeyi düşünüyordum. Sadece yalnız kalıp düşünmem gerekliydi. Neyse ki elissa gelmemişti ve kendi düşüncelerim içinde boğulmaya başladım. Önce kendi insanlarımı düşündüm. Acaba emri vermedikleri hakkında doğru mu söylüyordu yoksa beni aldatıp savaşa mı sokmak istiyordu tam emin değildim. Ancak tüm bunlara rağmen neden beni yakınında kurmaylarından biri yapmak istiyordu böyle bir durumda acaba doğru muydu. ikilemlere düşmüştüm. Bana verilen süre içerisinde düşünüp taşınıp şu an yapabileceğim en mantıklı şeyin buradaki insanları korumam gerektiğini anlamıştım. Benim onlar gibi olmamam gerekiyordu. Komutanın yanına gitmek için yatağımdan doğruldum, yatağımın kenarında
"acaba doğru bir karar mı veriyorum" diye içimden bir ses hissettim. Daha sonra en mantıklı kararın bu olacağını düşünmüştüm. Çünkü sonuçta burada da masum insanlar vardı ve korunmaya ihtiyaçları vardı.
Komutanın benim askeri tecrübem, zekamdan faydalanmak istediği apaçık belliydi. Komutanın yanına gittim ve kabul ettiğimi belirttim. Ancak savunma amaçlı birşey olmadığını anlarsam kesinlikle bunun karşılığını ödersiniz dedim.
Elbette dedi, detaylı bir toplantı yapacağız dedi. Kurmaylarım ile seni tanıştırmak ve bu durumu onlara anlatmak istiyorum dedi. Daha sonra dışarıdaki askere seslendi asker hemen kapıyı açıp buyrun efendim dedi. Komutan yan bölümde duran kurayları çağırmasını söyledi. Asker onaylayark kurmayları çağırmaya gitti. Kapı kapandıktan sonra ortada derin bir sessizlik vardı. Ne ben ne o konuşmamıştık. Kısa bir süre sonra kapı çalındı ve komutan gel dedi. Kurmaylar birer birer içeri girdi.
Kurmaylar içeri girip oturdular yerlerine. Biraz sevimsiz tavırlarla bakıyorlardı bana. Sonuçta onlardan biri değildim ve esaret döneminden komutanın baş yardımcılarından biri olarak atanmıştım. bu da haliyle onları rahatsız ediyordu. Detaylar konuşulmaya başlandı. Savaş vaktinde kimin neler yapacağı anlatıldı. Ben onları dinliyor ve pek birşey söylemiyordum. Sadece dinliyordum. Komutan bir ara bana bakarak senin bir fikrin yok mu dedi? Elbette var dedim. Eğer savunma yapacaksanız mutlaka buna uygun düzenekler buna uygun zeminler hazırlamak gerekir dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ortaçağ'dan Bugüne Reenkarnasyon
Horror-Tüm her şey o 23 yaşına bastığım gün meydana gelmişti. Uykudan derin ve dayanılmaz bir acı ile uyandım. Göğsüm, kollarım, omuzlarım, sırtım ve başımın her tarafında inanılmaz çığlıklar ve dayanılmaz bir sızı.