Vakit geçmişti. Zaman iyice ilerlemiş ve derin bir sessizlik vardı ortada. Bugün de kötü bir durum gelmemişti başıma. Aslında bu halime sevinmeli miydim, üzülmeli miydim bilmiyordum. Adeta iki kişiliğe bürünmüş bir insan haline dönmüştüm. Tutarsızlık içerisindeki düşüncelerle başbaşa kalmıştım. Uyumak istedim ve öyle de oldu. uyumuştum...
Sabah büyük bir şok geçirerek uyanmıştım. Üzerime aniden kaynar derecede su döküldüğünü hissederek uyandım. Başımda birkaç asker vardı ve bana bakıp gülerek alay ediyorlar kahkaha atıyorlardı.
Hatta içlerinden biri artık kendini iyice aşmış bacaklarıma göğsüme doğru tekme atmaya yeltendi. içlerinden birkaçı ona engel olup birşeyler söyledi ve adam birden bire durdu. Suratıma pis bir ifade ile bakıp bana tükürmek ile yetindi. Arkalarında onlardan rütbece üst düzeyde olduğunu düşündüğüm bir adam onlara bağırdı ve hepsi dışarı çıktı. rütbeli Adam yüzüme bile bakmadan kapıyı kapattı ve dışarı çıktı. Ben ise hala üzerime dökülen sıcak suyun sızısı ile can çekişiyor gibiydim adeta. Bu olay ile birlikte bugün birşey yapacaklar galiba düşüncesi oluşmuştu kafamda.
Aradan biraz zaman geçince kapının sürgüsü yine itici bir ses ile çekildi. Ve kapı açıldı. Kapı tam yerine oturtulmadığı için açılırken yere sürtünüyor ve o da iğrenç bir toz bulutu çıkarıyordu içeride. Zaten içerisi yeterince hava ve güneş almadığı için bu durumdan dolayı kötü oluyordum ben. Bir asker beni kolumdan tutup kalk dedi. Kalktım, önce kollarımı arkadan bağladı, daha sonra ayağımdaki prangayı çözüp onu takip etmemi istedi. Dediği gibi yaptım. Biz yine o gösterişli baraka(Kulübe)nin oraya doğru ilerliyorduk. Sabahın erken vakitlerinde bana yapılanlar dolayısı ile acaba infazım mı verilecek diye düşünüyordum.
Barakanın önüne geldik, asker dur dedi. Kapıya sertçe vurarak bekledi. içerideki sesin onayını bekliyordu. içeriden onay gelince kapı açıldı. Ve asker içeri girmemi söyledi. içeriye girdim. Komutan ve kadın oradaydı. Tam asker kapıyı kapatacakken komutan birşeyler söyledi, asker kılıcını çekip bana doğru geldi. Tamam demiştim. Burada savunmasız bir şekilde öldürecekler beni. En azından bana bir kılıç versinler ben de dövüşerek bir asker gibi onurlu bir şekilde öleyim düşüncesi kafamdan geçti.
Bana doğru kılıcını çekerek gelirken ben de bu düşünceler içerisinde boğuşuyorken birden bire ellerimin serbest kaldığını hissettim. Kollarım iki yana düşmüştü. Bir rahatlama hissettim şoku atlatmaya çalışıp baktığımda ellerimdeki ip çözülmüştü. Asker ipi kesmişti. Ellerim artık serbest kalmıştı. Acaba bu benim için bir fırsat olabilir miydi. Ama hayır, ben bunu yaparsam dışarıda yüzlerce asker yüzlerce köylü vardı. Ben bunların hepsini nasıl alt edebilirdim. Vazgeçirdi bu düşünce beni. Asker ipleri çözdükten hemen sonra çıktı dışarı. Kadın bana doğru dönerek "o seninle konuşmak istiyor" dedi.
komutan aslında biraz canı sıkkın görünüyordu, neden olabilirdi acaba diye düşünmüştüm. Acaba kadının bana anlattıkları şeyleri komutan tekrar hatırlamış mıydı bu düşünce mi onu rahatsız etmişti diye düşünüyordum. Çünkü o koskoca yerleşim alanında dilimi bilen tek kişi tesadüf eseri o kadındı ve bu da komutanı rahatsız etmiş olabilirdi. Komutan bana doğru dönerek birşeyler söyledi ve kadın tercüme etti.
Komutan seni öldürmeyeceğini söylüyor, ancak karşılığında birşeyler yapmanı istiyor dedi. Ben ise asla böyle insanlara bana aileme köyüme bu kıyımı yapanlara yardım etmeyeceğimi belirttim. Komutan beni anlamış olacak ki yerinden kalktı ve yanıma doğru yaklaştı. elini omzuma sertçe koyup birşeyler söyledi ve kadın tercüme etti. Komutan diyor ki yardım konusunda farklı bir şey düşünme. Köyümüzde kalacaksın, ancak sana belli görevler verilecek ve bunları yerine getireceksin, sana kalabileceğin bir yer ve yiyecek de verilecek dedi. Ancak yapacağın işler pis şeyler değil. Köyde erkeklere yardım edeceksin dedi.
Daha sonra odadan çıktı ve kadın ile başbaşa kaldım. Bana neler olduğunu söyle dedim, ne konuştun ilk gün neden bana birşey yapmadılar dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ortaçağ'dan Bugüne Reenkarnasyon
Horror-Tüm her şey o 23 yaşına bastığım gün meydana gelmişti. Uykudan derin ve dayanılmaz bir acı ile uyandım. Göğsüm, kollarım, omuzlarım, sırtım ve başımın her tarafında inanılmaz çığlıklar ve dayanılmaz bir sızı.