Dar sokaktan koşarak bir adam geçti önce. Kısa süre sonra ise atlı bir asker atını dehleyerek, dörtnala peşinden takip etti adamı. Sesler uzaklaşınca, dar sokağa komşu olan eski bir evin bahçesinden, bir gölge çıkarak hızlı adımlarla köşeyi döndü. Az önce geçtiği dar sokak gibi birkaç tane daha geçtikten sonra ani bir hareketle büyükçe bir kapıdan içeri girdi. Girişteki birkaç kişiye kafa sallayarak selam verdikten sonra, eliyle kapüşonunu indirerek köşedeki masaya yöneldi. Onun geldiğini gören irice bir adam, "Bakın kim gelmiş! Az önce bir asker ayyaşın tekini atıyla tepeleyerek öldürmüş. Ölen kişinin sen olması için dua etmiştim." dedi hırıltılı bir kahkaha atarak ve sonra sıkıca sarıldı.
Masada beş kişi oturuyordu. Şişman olan Tulsar, demirci ustasıydı. Onun yanında oturan Börgen ağaç ustasıydı. Hangi ağaçtan yay, hangisinden tekne, hangisinden mızrak yapılır çok iyi biliyordu. Börgen'in karşısındaki Arbek, bir eğitimciydi. Bilimyurdu'nda felsefe derslerine giriyor, ögrencileriyle uzun saatler konuşma yapıyorlardı. Ama bugünkü bu toplantı öğrencileriyle değildi. Onun solunda ise kardeşi Tolan oturuyordu. Tolan, babası yaşlanınca onun bıraktığı mobilyacılık işini devam ettiriyordu. En son gelen Pars ise genelde bir şey yapmıyordu. Eski bir asker olan Pars, itaatsizlik suçundan ordudan atılmıştı. Günün çoğunu sarhoş geçirmesine rağmen hala dinç bir vücuda sahipti.
Oturdukları yer şehrin merkezinden biraz uzakta kalan, eski bir handı. Buraya gelen insanlar çoğunlukla şehir merkezinden geliyordu. Aralarında yüksek rütbeli askerler, meclis üyeleri, Bilimyurdu'nda çalışan eğitimciler, zengin işadamları ve esnaflar bulunuyordu. Merkezden uzak hanları tercih etmelerinin sebebi ise, göze fazla batmak istememeleriydi. Üst tabakadan insanlar geldiği için, gece yarısından sonra alkol yasağı olmasına rağmen bu hanlara göz yumuluyordu. Haftanın bazı günleri iş yüklerinin getirmiş olduğu yorgunluğu atmak ve kafa dağıtmak için geliyorlardı. Başlarda gece yarısından sonra birkaç kişi takılırdı handa. Gece yarısı olmadan hana gelir, yasak başladığında kapıları kilitlerlerdi ve sabahlara kadar süren sohbetlere başlarlardı. Zamanla üst sınıf konukların sayısı arttıkça devriyeler göz yummaya ve kapılar kilitlenmemeye başladı. Her şey normal görünmesine rağmen bilinmeyen bir şey vardı. Dışarıdan bakıldığında sıradan bir olay gibi görünen bu han buluşmaları, aslında gelen konuklar arasında planlı bir anlaşmanın sonucuydu.
Zaman sabaha yaklaşınca Pars, Arbek, Tolan, Tulsar ve Börgen ayağa kalktılar. Diğerleri de artık vaktin geldiğini kabullenip hareketlenmeye başladılar. Tadına doyum olmayan han birasından birer tane daha söyleyerek, tek yudumda içtiler. Belki de bu şehirde en çok özleyecekleri şey bu han birasıydı. Tolan, abisi Arbek'e sıkıca sarılmıştı. Kendisi de onlara katılmak istiyordu ancak Arbek'in yokluğunda bakması gereken bir ailesi vardı. Yirmi kadar kişi çantalarından pelerinlerini çıkarıp giydiler ve eşyalarını sırtladılar. Hanın arka bahçeye açılan kapısından teker teker çıktılar. Bugün buraya gelen kişiler, burada sadece bira ve şarap içip, birbirlerine işlerinden ve eşlerinden yakınmıyorlardı. Bir şeyi, gizli bir gücü, aslında tam da ne olduğunu bilmedikleri bir şeyi arıyorlardı ve artık yola koyulma vakti gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arayış: Yolculuk
Fantasy"Ne olduğunu bilmediğimiz bir şeyi arıyorduk. Uğruna uzun yollar kat ettik. Köprüler geçtik, denizler aştık. Gerçeği anladığımızda eve dönecek kadar ömrümüzün kalmadığını fark ettik. Ve şimdi korkuyoruz" Bu öyküde insanlığın içine düştüğü büyük bu...