Gemiye binen yolcular hızlı hareketlerle küreklerin başına geçtiler. Rüzgar, yelkenleri doldurmaya yetecek kadar hızlı esmediği için, olabildiğince hızlı kürek çekmek zorundaydılar. Kaçakların bir gemiyle kaçmaya çalıştığını fark eden devriye askerleri nehrin şehir kıyısından gemiye ok atmaya başladılar ancak gemi bulundukları tarafa çok uzaktı. O sırada köprü muhafızları atlarla büyük bir savaş aletini geminin menziline sokmaya çalışıyorlardı. Bu savaş aletinin içerisine birden fazla ok yerleştirilebiliyor ve yaya okçu birliklerinin oklarından daha uzun oklar atabiliyordu. Nehir, bir süre düz ilerledikten sonra orman tarafına doğru kıvrılıyordu ve bu kıvrıldığı nokta şehrin önündeki yatak kadar geniş değildi. İşte tam bu noktadan gemi geçerken, her bir ucu ateşe verilmiş onlarca ok savaş aletinden serbest kalarak gemiye yöneldi. Pars gelen okları görünce "Kalkanlar!" diye bağırdı tüm mürettebata. Kürektekiler hariç herkes kalkanlarını okları karşılamak için siper etti. Gelen okların büyük bir kısmı suya düşerken birkaç tanesi gemiye isabet etti. Anında alev alan yerleri hızlıca söndürdüler ve dar nehir yatağını geçip askerlerden kurtuldular.
Tulpar'ın neşesi her zamanki gibi yerindeydi. "ilk savaşımızı kazandık dostlarım!" diyerek yumruğunu havaya salladı. Sonra ise şarkı söylemeye başladı. Nehir boyunca kürek çekmeye devam ettiler. Orman, şehirden uzaklaştıkça daha da sıklaşıyordu. Öyle ki, dolunayın ışığı artık dallar arasından karaya neredeyse yansımıyordu. Belki şehirde anlatılanlar doğrudur, diye içinden geçirdi Arbek. Ormana hapsedilen deliler, adını bile bilmediği hayvanlar ve belki de kadim ormanın ruhu onları izliyordu. Bir an ürpertiyle titreyince kafasını ormandan kaldırıp, gözlerini suyun üzerinde parlamak için can atan ay ışığına çevirdi.
Güneş doğana kadar kürek çekmeye devam ettiler. Gün ağarırken şehirden ne kadar uzaklaştıklarına dair kimsenin fikri yoktu. Nehir de artık genişleyip daha sığ hale geldi. Bir süre sonra geminin altı kara ile temas etmeye, kayalara çarpıp sesler çıkarmaya başladı. Artık daha fazla nehirde devam edemeyeceklerini anlayınca orman kenarına demir attılar.
Karaya ilk adım atan Pars oldu. Hemen birkaç metre önlerinde başlayan ormana girmeden biraz dinlenmenin iyi geleceğini düşündü. "Burada dinlenip, gücümüzü toplamalıyız. Herkes silahlarını yanına aldığından emin olsun." diye emir verdi tüm yolculara. Suyun kenarında ateş yakıp yanlarında getirdikleri yemekleri büyük bir iştahla midelerine indiriyorlardı. Börgen, herkesin aksine, bir orman ritüeli gerçekleştiriyordu. İlk defa gördüğü ağaç türlerine bakıyor, onlara zarar vermekten kaçınırcasına yavaşça parmaklarını ağaçların gövdelerinde gezdiriyordu. Gözlerini kapattı ve ağaçları dinledi. Kimsenin anlamayacağı bir sesle bir şeyler söyleyerek ağaçların önünde eğildi ve kendi gövdesinin üç katı büyüklüğünde bir ağaca sırtını dayayarak çantasından çıkardığı yiyeceğini yemeyi başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arayış: Yolculuk
Fantasi"Ne olduğunu bilmediğimiz bir şeyi arıyorduk. Uğruna uzun yollar kat ettik. Köprüler geçtik, denizler aştık. Gerçeği anladığımızda eve dönecek kadar ömrümüzün kalmadığını fark ettik. Ve şimdi korkuyoruz" Bu öyküde insanlığın içine düştüğü büyük bu...