4. Bölümden...

584 47 12
                                    

"Her seferinde beni kurtarmaktan bıkmadınız mı, Prens Ali?"

Yüzündeki ciddi ifadesi daha da ciddileşirken mavi gözleri ise sinirle parlamıştı. Kucağında kollarım boynuna dolanmış bir şekilde duruyordum. Kokusu içime işlerken göğsüne daha çok gömülmüştüm.

"Beni kurtarabilmen için seni kurtarıyorum Anka."

Dediği şeyle birlikte midemde bir şeyler kalktı ellerimi boynundan çektim ve kucağından inmek için hamle yaptım.

"Ne yapıyorsun?"

Fısıldamıştı.

"Bırak!"

Kucağında daha çok debindim ve sonucunda popomun üzerine düşmüştüm. Karşısında hıçkırıklarla ağlamaya başladım. Midemin bulantısıyla ters yönde yürümeye başladım. Ayağım taş zeminde canımı yakıyordu. Saçlarım kabarmıştı.

"Gazel!"

Kalakalmıştım. Bana ilk defa adımla seslenmişti.

Gazel...

Kalbim boğazımda atıyorken yaklaştığını farkediyordum. Çimenlere yaklaştım ve göremeyeceği şekilde dönüp midemdekileri çıkardım. Yanıma gelmişti.

"Gelme, görmenizi istemiyo-"

Boğazımdakileri tekrar çıkarınca arkama geçti ve saçlarımı ellerinin arasına aldı. Boğazımdakileri çıkarırken sıkı elbiseme lanetler okuyordum. İçimdekileri tamamen çıkarınca ayağa kalktım ve ona döndüm. Beni kollarının arasına aldı.Gömleğindeki peçeteyi çıkarıp ağzımı silince minnettar bir şekilde ona baktım. Sonra aklımda dedikleri geldi ve kollarının arasından çıktım.

Beni kurtarabilmen için seni kurtarıyorum Anka.

Bu sefer tiksintiyle ona bakıyordum.

"Bir daha asla böyle bir şey yaşanmayacak! Ya önünüzde kustum."

Beni susturduğunda anlamaz bir şekilde ona baktım.

"Senden tiksinmiyorum,Anka. Sorun yok."

Gazel dememişti. Yine Anka olmuştum. Bir an için kurtarıcı olmam sanıyordum?

"Sanırım küçük hanım şarabı fazla kaçırmış?"

Kafamı salladım.

"Bana şarap ve sen yaramıyorsunuz."

Bana daha yaklaşıp kollarını belime doladığında elimle göğsünden ittirmeye çalıştım. Kıpırdamıyordu bile.

"Ben mi yaramıyorum? Emin miyiz?"

Bana daha çok sokulunca kalbimin atışları hızlanmıştı. Yutkundum ve yüzümü onunkinden uzaklaştırdım. Elini burnuma yerleştirdi.

"Biraz yavaş nefes alırsan bunu kabul edebilirim."

Sinirli gözlerimi ona diktim.

"Sarhoşum. Hızlı nefes almamın sebebi bu. Kollarınızı çeker misiniz?"

Kollarını dememle birlikte çekince rahatlamıştım. Bana itaat etmesi de hoştu. Gülümsedim.

"İşte böyle."

*
"İspanya bize karşı savaş açmak üzereymiş duydun mu Anka? Ahaha bizi yenip özgürlüklerini geri kazanacaklarmış. Ö-le-ce-ğiz."

Bana dediği şey karşısında tiksinçle yutkundum. Yüzüne tükürmek, suratını parçalamak istiyordum.

"Sofia, ben bir ispanyolum."

Ağzı bir karış açık kalırken ondan ne açıklama nede özür dileme bekliyordum. Oturďuğu yerde doğruldu ve elimi tuttu.

"Ben bilmiyordum. Seni ingiliz hatta bu sarayda doğan biri sanıyordum. Çok özür dilerim, Anka."

Elimi onu susturmak için kaldırdığımda üzgün gözlerle bana bakıyordu. Cidden pişman olmuş gibiydi ama bu insanlar pişman olmazdı. Onlar duygusuzlardı.

"Özgürlüğümüze kavuşmak istememiz sana neden bu kadar komik geldi Sofia?"

Bunu sert tepki vererek söylemiştim. Bunu farkederek afalladı.

"Ben sandım ki-"

Histerik bir kahkaha attım.

"Sen sandın ki İngiltere her şeye sahip olabilir. Ama öyle olmayacak, İspanya bu savaşı kazanıp sömürge olmaktan kurtulacak. Korkma bu saraya saldırmazlar.Ölmeyeceksin."

Yanından kalktığımda arkamdan şaşkınca bakıyordu. Ayağımı yere bastırarak bulunduğum yerden çıktım. Sinirle soluyup holde yürüyordum ta ki bir bedene çarpana kadar. Yüzümü kaldırıp kim olduğuna baktığımda bana bakıp gülümsüyordu.

"O-h-oooo beni mi görmek istiyordun? Beni görmeye geliyordun değil mi?"

Bana yaklaştığında beni sıkıştırdığı duvarla onun arasında kalmıştım. Kollarımı tutup hareket etmemi engellemişti.

"Sam ne yapıyorsun bırak beni!"

Ona vurmak üzereyken tekrar beni tutup yüzlerimizi yakınlaştırınca hızla yüzüne tükürdüm. Tek eliyle beni tutup tek eliyle tükürüğü sildi.

"Bunun bedelini ödeyeceksin ve Ank, eğer şimdi burada beni öpmezsen senin Simurg olduğunu herkese anlatırım. Duydun mu? Senden hoşlanıyorum..."

Dediği şeyle kala kalmıştım. Beni tehtid ediyordu. Ve herkes bunu öğrenirse kapana sıkışırdım. Büyü ihtimalle cinayet bile işlenirdi. Canımı almak isteyen bir sürü muhafız istemiyordum.

"E, hadi seni bekliyorum kararını ver."

Ben kararımı vermiştim.

Onu öpecektim.

Yüzlerimizi yakınlaştırıp dudaklarına ufak bir öpücük bıraktığımda saçlarımdan tutup beni kendisine daha çok bastırdı. Yüzümü hemen yüzünden çektim. Gözlerine baktım.

Ondan nefret ediyordum.

"Senden nefret ediyorum."

Kollarından çıkıp yanından uzaklaşacakken gözüm holde bizi izleyen iki çift mavi gözlerle buluşmuştu.

Merhaba! Kesit sizlerle. Süprizler olacak. Yorumlarınız bana moral veriyor lütfen yorum ve vote atmayı unutmayın. Sizleri seviyorum. Dediğim gibi twitterda bana mention atarsanızda çok mutlu olurum. Okuyucularımı görmem lazım.

Öpüldünüz.

Anka KuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin