"Serhat sen şaka mısın? " Sinirli gözlerle Serhat'a bakıyordum.
"Kızım, kaçıncı olay oldu bu? Daha ne kadar orada kalabileceğinizi zannediyordunuz?" Dediğinde Ezgi lafa atladı.
"Daha uzun bir süre," diyip gözlerini devirdi. Başımı iki yana salladım.
"Ulan var ya..." Ezgi derin derin soludu, ancak pek sakinleşebilmiş değildi. Cabucak sinirlenir, aniden patlardı.
"Sikerim lan böyle okulu." Ezgi arkasını döndü ve sövmeye devam etti. Aşırı küfürü sevmediğimi bilir, ona göre hareket ederdi. Esleme baktığımda bacaklarını, sandalyeden yüksek olan masaya uzatmış, dünyadaki en ciddi işi yapar gibi tırnaklarını törpülüyordu. Kolay kolay umursamazdı bir şeyleri. Soğuk kanlı olmasının yanı sıra, canını sıkmak istemezdi.
"Bulut Koleji'ne kaydınız yapıldı. İster gidersiniz, ister gitmez." Bakışlarımı Serhat'a döndürdüğümde, gözlerini kaçırdı.
"Serhat, devlet okulu kalmadı mı abicim?" Diyerek koltuğumda geriye doğru yaslanarak bacaklarımı Eslem'in ki gibi masaya uzattım.
"Yok Azel, yok! Hiç boş kontenjan yok. Zaten dönem ortası kolay bulunmaz. Bir tek kolejde vardı. Mecbur oraya yazdırdım sizi." Dediğinde mavi gözlerine baktım. Başımı Ezgi'ye çevirdiğimde benim gibi oturmuş olduğunu gördüm. En azından sakinleşmişti. Ezgi en masum yüzlümüz olan olsa da, en agresif olan da oydu.
"Lan kokana, torpüleye törpüleye tırnak bırakmadın kızım." Gülerek Eslem'e baktım. Gözlerini kısarak yavaşca Ezgi'ye doğru döndü.
"Sanane be, dön önüne." Ezgi, Eslem'e dil çıkarttı, Eslem ise gözlerini devirmekle yetindi.
"Herneyse, kızlar," dememle gözleri bana döndü.
"Okuldan atıldık." Ezgi, sanki bilmiyoruz der gibi baktı. Tek kaşımı kaldırarak konuşmaya devam ettim.
"Sabahtan formaları yollarsın Serhat." Dediğimde fal taşı gibi açılmış gözlerle bana baktılar. Eslem bile elindeki işini bırakmış, büyüyen gözlerle bana bakıyordu. Demek ki kabul etmeyeceğimden çok eminlerdi. Kusura bakmayın kızlar, ancak sizi hüsrana uğratıyorum.
"Ne demek forma, ne demek yollamak, ne demek sabah? Azel! Kendine gel. Zengin züppeleriyle aynı okulda mı olacağız. Kızım oradan birinin cesedini çıkartmazsam rahat etmem. Durduramam kendimi!" Ezgiye baktığımda telaşla konuşuyordu.
"Hiç konuşma Ezgi! Ben mi dedim sana kızı komalık et diye. Bir anlaşma yapmıştık! Döversin tamam, canını sıkmıştır eyvallah. Kız defterlerinizi karıştırdı diye komalık edilir mi lan? Zaten müdür içimizden birinin tek bir yanlışını bekliyordu. Onu da sen yaptın." Dediğimde yerine sindi. Biliyordu hatasını, sadece kabul etmiyordu.
"Ulan, boktan yere atıldık ya ona yanıyorum." Gözlerimi kapattım. Yeni okul, yeni ortam demekti. Yeni insanlar, yeni ölüler...
"Umarım bizi tanıyorlardır. Yoksa ben çok güzek tanıtırım." Eslem'e baktım. Haklıydı, bir de işin o yönü vardı. Kızıl Çete'yi tanısalar iyi ederlerdi.
"O zaman kızlarım, ben kaçar." Serhat'a baktım. Eslem gülerek konuştu.
"Git git, hemen karı kıza koş." Dediğinde güldüm.
"Ulan, bir de şu masum suratına kanıyorlar ya." Dediğimde kızlar gülmüştü.
"Şşşt, suratıma laf yok. Bu melek gibi yüze kim aşık olmaz ki?" Serhat kendini överken biz aynı anda bağırdık.
"BEN!" Serhat bozulduğunda daha çok kahkaha attık.
"Yürüyün gidin lan, siz erkeklerden ne anlarsınız?" Serhat hızla ceketini aldı ve toplantı odasından çıktı. Toplantı odası olarak adlandırdığımız yer, Dolapdere'de eski yıkık dökük bir binaydı. Eskiden dans odası olan yer, uzun yıllar terk edilmişti. Biz ise burayı bulmuş ve yeniden düzenlemiştik. Büyük bir yerdi, 10 kişiyi rahatlıkla alabilecek olan siyah bir masa, tekerlikli ve rahat -aşırı rahat- siyah sandalyeler, dört bir yanı aynalarla kaplı duvarlar, beyaz cam zemin ve köşedeki sahne ile bizim bir nevi hobi odamızdı. Buraya gelir uzun saatler yönetim ile ilgili konuşurken, arada gitar çalardım. Sahnede 2 elektro , 3 akustik gitar, bembeyaz büyük bir piyano ve bateri vardı. Arada beste yapardım. Bazen ise beraber çalardık. Duvara monteli dolaplarda Dolapdere'de ki herkesin dosyası bulunurdu. Doğum yeri, doğum tarihi, sabıkası, kimlik numarasına kadar herkesin herşeyi vardı. Aynı zamanda Kara Liste olarak adlandırdığımız dosyalarda, düşmanlarımız bulunurdu. Eslem için futbol topları ve küçük bir kale bile vardı. Her ne kadar süsüne düşkün de olsa, topuklu ayakkabıyla röveşata bile çekebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL ÇETE
Teen FictionÇok acı var. #Tavanı kadar sokağın, dibi kadar cehennemin.# Üç dost... Üç kirli geçmiş... Üç kırık kalp... TEK SEMT; Dolapdere. Ailelerin korktuğu, çocuklarının asla görmesini istemediği, 30 yaşındaki adamın 15 yaşındaki çocuktan korktuğu o kirli s...