4

38 6 0
                                    

Acı. Acılarım var. Bir kadının acısı olacak kadar can yakan. Bir kadının güvenini yerle bir edecek kadar kanayan.
Buğu'nun bana söylediği her kelime aklıma kazınmış sanki.

Hüma kızıl bir kuş,adı cennet kendisi cehennem. Buğu'yu yaktı;ateş bendim.

Bir güzel plandı bu,bizi ayırıp beni kendine kukla yapacaktı,olmadı.
Buğu olmadan nefes alamazdım,bilemedi. Cennet kuşu cazip geldi,kızıllığına boğdu beni. Cennet uğruna yuvamdan oldum ben.

Bugün ilk iş günüm. Hazan'ın büyük ihtimalle benim dersimde olma olasılığı bile yeterince korkutucuydu.

Okuldan girdiğimde içimde büyüyen korku yerini özleme bıraktı. Her ağacın altında onu arıyordum.
Dersliğe doğru yürürken kimseyle göz göze gelmemeye çalışarak  sessiz adımlarla ilerledim. Sınıfın kapısını yavaşça açıp bir adım attım. İçerideki ölüm sessizliğini bozmak bana kaldığı için boğazımı temizleyip konuşmaya başladım.
"Merhaba arkadaşlar. Kim olduğumu az çok tahmin ettiğinizi düşünüyorum. Ben Alaz Kuşatan,bu dönem birlikteyiz. Sizi yoran bir dönem olmayacağından emin olabilirsiniz. Kesinlikle hepinizin geçeceği bir ders olacak. Şimdi sorularınızı olabilirim."

Birden çok soru vardı duyduğum. Hepsine aynı anda  cevap vermem imkansızdı.

"Hangi üniversiteden mezunsunuz?"

"Kaç yaşındasınız?"

"Evli misiniz?"

"İsminizin anlamı ne?"

Hepsine teker teker cevap verirken arkalardan bir soru sesimi kesmişti.

"En büyük pişmanlığınız nedir?"

Hazan. İsmi gibi soğuk,buzdan bir kaleydi. Sadece Buğu'nun yanında içindeki çiçekleri açardı.

"Sevdiğim kadını ağlatmış olmak."
Yüzüme benden ne kadar iğrendiğini göstermek istercesine baktı ve sınıftan çıkacakken soğuk sözleri beynimde yankılandı.

"Ağlatmak ve aldatmak farklı şeyler hocam."

Sınıfta oluşan sessizliği bozmak için birkaç öğrenci onunla ilgili konuşmaya ve gülmeye başladılar ama Hazan'ın söyledikleri hepsini şok etmişti.

"Bugün ders işlemek istediğinizi sanmıyorum. Bence bu kadar yeterli hepimize." dedikten hemen sonra sınıftan çıkıp uzun koridora kendimi bıraktım.
Hazan'a yetişebilmek için adımlarımı hızlandırıp,ona seslendim fakat bana aldırmadan yürümeye devam etti. Arka bahçeye çıkan büyük kapıya ulaştığında aramızda neredeyse on metre vardı.
Tam yeniden seslenecekken birine el salladığını fark ettim. Güldüğü yere baktığımda hayatında biri olduğunu düşünüp onun adına sevinmiştim.

Güldüğü kişinin Buğu olduğunu fark edene kadar...

Buğu değişmişti.
Saçlarını kestirmiş,belki şuan uzamış haliydi.
Artık güldüğü zaman dişlerini görmüyordunuz.
Farkında olmadan ona doğru yürüdüğümü fark ettim. Beni gördüğü zaman yüzüme bakıp küfür etmesini beklerken o hiçbir şey yapmadan Hazan'ın koluna girip uzaklaştı.

Eve gittiğimde bir insanın nasıl bu kadar değişebileceğini düşünüp durdum.
Fiziki değişiklikleri umrumda değildi;ruhunun karası gözlerine bulaşmıştı.

İlk şişe yarıya indiğinde telefonuma bir mesaj geldi.

Numarayı bilmediğim için bakma gereği bile duymadan tekrar içkime yöneldim ama içimde bir şey bakmam için ısrar ediyordu.

"Merhaba. Hazan ben... Bak Alaz,istersen rektör ol umrumda değil,senden nefret ediyorum. Ama Buğu bu yaşadıklarını hak etmiyor,etmedi. Bu senin son şansın olacak. Bir daha böyle bir şey yapmayacağım. Buğu ilk gittiniz o çamlık parkta. Git ve daha fazla ağlatma onu."

Arabanın anahtarını ve telefonumu aldıktan sonra apar topar evden çıkıp parka sürmeye başladım. Ona yetişebilmek için hızlı kullanıyordum.
Onu yeterince kaçırmıştım,bu sefer olmazdı.

Parka ulaştığımda nerede olduğunu biliyordum. Adımlarım yolunu bularak ileriye atılıp beni zihnimle baş başa bıraktı.

Ona ne söylemem gerektiğini bilmeden yürümeye devam ettim. Sanki kalbimin içine bir ses bombası atmışlar,ben onun içinde kaybolan sesimi arıyorum.
Peki ya onun kalbi? Onun kalbinde yıkılmış bir şehir vardı. Yaşlı ya da çocuk dinlemeden,kadınlarına tecavüz edilmiş,savaştan çıkan bir ülke vardı. Duyguları o yıkılan şehrin içinde yok oldu.
Tam arkasında durup sırtını izlemeye koyuldum. Dikkatli bakınca önünde duran bira şişeleri parlamaya başladı.
Dudaklarımdan istemsiz bir sitem döküldü o an "Ne yapıyorsun sen Buğu?" Asıl ben ona ne yapmıştım... En kötü alışkanlığı çekirdek olan bir kıza ben ne yapmıştım? Buğu içkiden nefret ederdi,yanında sigara içmemden hoşlanmazdı.
Bana bakıp gülmeye başladı.
"Sanane benim yaptığımdan ? Hem hangi yüzle buraya geldin sen?"
Sarhoş olmuş,ciddi olamıyordu.
Söyleyecek bir şey bulamadım ve usulca yanına oturdum.
"Yüzüm yok zaten Buğu. Ben sadece... konuşabileceğimizi düşündüm. Sana söleyebilecek özür sözcüklerim yok. Hatalıyım ve inan bunun bedelini ödemek için kendime yeterince zarar verdim. Ama biliyorum sana verdiğim zararın yanında bu hiçbir şey. Sen ise beni çok güzel cezalandırdın. Yuvamdan oldum ben. Günlerce evinin önünde bekledim,gelmedin. En sonunda eve kapattım kendimi. Şimdi beni affet demiyorum. Ne olur beni affetme Buğu. Beni affetme,ben ömür boyu yokluğunda acı çekerim. Ama ne olur kendine bunu yapma. Biliyorum benim gibi bir adam için değmez."

Ağlıyordu. Tekrar ağlamıştı,yeniden,benim yüzümden. Önünde duran biralardan bir tane de bana uzattı.
"Bana bir tane sigara verir misin?" diye sorduğunda bir insan kendinden ne kadar nefret ederse o kadar nefret etmiştim. Gözlerine pişman olduğumu gösterircesine bakıp sigarayı uzattım. Dudakları arasında duran sigarayı yakıp dumanın ciğerlerinden çıkışını izledim.

"O günü unutmak için çok uğraştım ama olmadı. Her an bana karışan nefesini nasıl bir kadınla paylaştığını hatırlayıp durdum. Ama inan senden nefret edemedim Alaz. Ben seni kopek gibi seviyorum hala. Ama artık senden daha çok sevdiğim şeyler var,sigara gibi. Sen gittikten sonra büyükannem hastalandı. Alzheimer olmuş. Şuan hatırladığı iki kişi var. Biri ilk aşkı,diğeri ise onu ilk aşkına kavuşturan sen. Beni unuttu Alaz,en kıymetlim beni her gördüğünde adımı soruyor. Bana adımı o vermiş. Adımdan sonra gelen ikinci isim senin ismin... 'Alaz Beyoğlum nerede kızım? Bizi unuttu vallahi.' diyor. Düşün Alaz,bizi bıraktı diyemiyorum. Belki bu istediğim bencillik ama ne olur bir kere onu görmeye gel. O bunu hak ediyor çünkü seni hala çok seviyor. Ne olursun Alaz,belki son günleri...." derken ağlamaktan nefesi kesilmişti.
Bana bir kereliğine bile gel dese,nedeni ne olursa olsun giderdim.

BuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin