5

22 3 0
                                    

"Alaz,belki son günleri..." derken ağlamaktan nefesi kesilmişti. Ona dokunmaya korkuyordum.
"Gelirim Buğu,tam burada yanacaksın,burası cehennem desen yine gelirim."
Yüzüme bakıp elini kaldırdı.
"Neden döndün? Seni aramayı çok düşündüm ama yapamadım. Niye geldin şimdi? Hayatımı ellerinin arasına vermedim mi? Sen avuçlarından parçalara ayırmadın mı beni? Yine ne istiyorsun benden?"

Diyecek bir şey yoktu. Yanağımı elinin üzerine bastırıp avuç içlerini öptüm.

"Avuçların hep krem kokardı,şeftalili. Şimdi sigara kokuyor Buğu. Ellerin tekrar krem koksun diye geldim. Ellerini sevmek için. Avuç içlerini öpmek için geldim. Beni istemeyebilirsin. Ama yarın öğleden sonra Nursel Hatun'nu görmeye geleceğim. Onu bari üzmeyeyim daha fazla. Bir evden bir kadının kalbi kırıldı zaten. Yeter."

Yüzüme öyle bir baktı ki,dünya durdu,şiirler,şarkılar sustu.

"Seni niye sevdiğimi hatırladım Alaz. Ben bu adamı sevmiştim." ağlayarak bayıldığında ne yapacağımı şaşırmış, onu apar topar hastaneye götürdüm. Sabaha kadar başında bekleyip uyandığını görmeden gitmedim. Gidemezdim. Benim yüzümden alev alan bir kadını bırakmazdım.

Gözlerini açtığında sağa sola bakınıp beni gördü.
Kafasını çevirip kendine bela okuduktan sonra birden yerinden kalkıp telefonunu aramaya başladı.

"Allah beni kahretsin. Kahretsin beni. Ne yapacağım şimdi? Allahım ne olur bir şey olmamış olsun. Lütfen." Elinin üstünde duran damar yolu iğnesine bakıp bir küfür savurdu.

"Çabuk doktoru çağır ." Diye kükredikten sonra telefonunu aramaya başladı. Oturduğum tekli koltuktan kalkıp yavaşça doktorun odasına gittim.
Kapıya baş ve orta parmağımı çıkıntı haline getirip birkaç kez vurdum.
İçeri girdiğimde doktor ayakta uyuyordu.
"Pardon,arkadaşım uyandı. Biz gidebilir miyiz?"
Doktor bana bakıp hangi hasta olduğunu hatırlamaya çalıştı.
"Buyurun beraber gidelim." dedikten hemen sonra döner sandalyesinden kalkıp Buğu'nun odasına doğru yürümeye başladı. Peşinden giderken umarım çıkarız buradan diye düşünüyordum.
Doktor Buğu'yu muayene ettikten sonra çıkmamıza izin verdi.
Benimle gitmek istemese bile otobüsle eve en az iki saat süreceği için mecbur kaldı.
"Niye bu kadar telaş yaptın ?" arabada onun çok sevdiği bir şarkı çalıyordu.
"Büyükannem bütün gece evde tek başınaydı. Sence niye telaş yapıyorum?" yüzüme bakmadan konuşmuştu.

"Büyükannenin durumu tam olarak nasıl? Bu kadar kısa sürede,bu kadar çok ilerlemesi normal mi?"

"Tam olarak bilmiyorum ama bu hastalık birden ortaya çıkmadı. Uzun zamandır varmış yani. Zaten son yıllarda birkaç kere beni unutmuştu,tabii ben konduramadım ona."

Daha fazla konuşmadı. Zayıflamıştı, gözaltlarında çukurlar oluşmuş,makyajı aktığı için çok daha yorgun görünüyordu.

"Torpido gözünde ıslak mendil var,istiyorsan makyajını temizleyebilirsin."

O kadar dalmıştı ki,ben konuştuğumda  birden sıçradı ve yüzüme baktı. Bayılmadan önceki bakışından çok daha uzak bir bakıştı bu. Eğer o sabahtan sonra onu bulsaydım kim bilir bu bakışlarından kaç mil ötede olacaktım.

Bana cevap vermeden torpidoya eğilip ıslak mendili aldı. Çantasından çıkardığı el aynasını  çıkarıp makyajını temizlemeye başladı. O yüzünü daha canlı bir hale getirdiğinde eski evine geldiğimizi fark etti.

"Burası benim evim değil." dedi bana bakabileceği en soğuk bakışını gönderdi.

"Kusura bakma,ben... Aklımdan çıkmış. Yeni evin nerede peki?"

BuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin