7

13 2 0
                                    

Elimden hiç düşmeyen sigaralar ve gece yarası bulutlardan görünmeyen dolunay şahidim olsun ki çok sevdim seni. O çok sevdiğin kitapların altını çizdiğin cümleler olmak isteyecek kadar çok sevdim. Papatya gördüğün zaman ne kadar çok sevindiysen o kadar çok sevdim. Bir çocuğun aylardır görmediği babasını özlediği kadar çok sevdim. Ve sen beni seni sevdiğimden daha çok sevdin. Kadınlar hep daha çok sever zaten.
Dinlediğin her şarkıya adımı verecek kadar çok sevdin. Bütün gece arkamdan ağlayacak kadar çok sevdin ve bunun değerini bilecek tek kişi benim.Bir mumun ateşi kadar ısıtamadım içini. Bir mum kadar aydınlatamadım kalbini. Acının balda olduğunu sen gidince öğrendim ben. Acı sen oldun,bal sendin.
Şimdi elimde bir kalemden başka bir sey yok,ellerimde ellerin yok ve bu ne kadar zor bilemezsin. Sen hiç pişman olmadın güzelim,bana pişman olmayı öğrettin. Sana yazabileceğim başka özür kalmadı artık. Ben özür dilemekten bile vazgeçtim. Pes etmek üzereyim Buğu. Yüzünü görmeden,kokun olmadan yaşamak ne demek bilemezsin. Sabahları güneş doğduktan birkaç saat sonra kalkıyorum,yola çıkıyorum,saatlerce gidiyorum. Gökyüzünde ay oluyor biliyor musun? Ay yanacağını bile bile gitmek istemiyor,bekliyor belki gelir diye. Kim bilir kime sevdalı.
Gitmek istemiyorum Buğu,yanmak istiyorum. Beni yak! Bu aydınlık bana çok fazla.

Aylar önce yazdığım bu yazı elime geçtiğinde dersin başlamasına üç saat vardı. Buğu'nun sesini dinleyerek uyumaya çalışmıştım ama başaramamıştım. Daha fazla kendimi zorlamadan yataktan kalktım. O günden sonra bir daha karşılaşmadık. Bugün onu görme umuduyla acele etmeden hazırlandım. Yavaş yavaş hareket ediyordum. Onu sevdiğim gibi değil, kaybettiğim gibi değil. Acele etmiyordum artık. Ceketimi alıp evden çıktığımda arabamın anahtarları elimde, kapımı kilitliyordum.

Arkamda bir hareketlilik sezdim ama dönüp ilgilenmedim bile. O geceden sonra kimseyle konuşmamıştım. İnsanların yüzüne bakmaya ihtiyaç duymuyordum.

"Alaz?" Adımı duyduğumda başımı hafifçe kaldırıp arkama baktım. Önce önemsemesem bile onu gördüğümde şaşkınlığımı gizleyemedim.

Stresli olduğu zamanlarda hep çok konuşurdu Hazan.

"Hazan?" Buraya geldiği için pişman olmuş ama geri dönüşü olmadığını bildiği için olduğu yerde duruyordu.

"Özür dilerim bu saatte rahatsız ediyorum,derse daha vakit var diye biliyorum. O yüzden bu saatte geldim, konuşabilir miyiz? Biliyorum geçen defa sana çok iyi davranmadım fakat haklı sebeplerim vardı. Eski dostluğumuza güvenip geldim."

"Hazan saçma sapan konuşma da içeri gel. Seni evime geldin diye azarlayacak bir adam mıyım ben?"

Hiçbir şey demeden içeri girdi. Sanki aylardır bu eve geliyormuş gibi, bütün evi ezbere bilircesine salona doğru ilerledi. Dağınık bir adam değildim. Birgün Buğu gelir diye evimi hep düzenli tuttum.
Salondaki tekli koltuğa oturup etrafı incelemeye başladı,sanki ilk defa gelmiş gibi.

"Ne içersin?"

Elimdeki çantayı yere bırakıp ceketimi çıkardım. Hazan kahve severdi aslında,biliyordum.

"Bir şey istemiyorum Alaz. Lütfen otur."

Buz gibi bakışları tenimi delip geçerken karşısına oturdum. Ne söyleyeceğini köpek gibi merak etsem bile onun konuşmasını bekliyordum.

"Buğu ile görüşüyormuşsunuz, doğru mu?" Sesi ölüm kadar korkutucuydu. Sanki 'evet' desem beni gözünü kırpmadan öldürür, ardına bakmadan evimden çıkıp giderdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 16, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin