~Nisa
Sabah uyandığımda yanımda mışıl mışıl uyuyan Sedayı görünce onu rahatsız etmeden yataktan çıkıp perdeleri açtım.
Odamdaki sonradan eklediğimiz banyoya girip elimi yüzümü yıkadıktan sonra ses çıkarmamaya özen göstererek alt kata indiğimde mutfaktan sesler geliyordu. Paytak adımlarla mutfağa girdiğimi gören yengem ellerini göğsünde birleştirerek üzerimi süzdü.
"Daha pijamalarını bile çıkarmamışsın!" Diye sahte bi sinirle söylenirken sandalyeyi çekip oturdum. Kollarımı masaya koyduktan sonra kafamı kollarımın üzerine koyup gözlerimi kapattım. Saniyeler sonra yengem gelip omzumdan dürtmeye başladı.
"Nisa,kaldır kafanı. Yüzünü yıkamadın mı sen? Ne bu uykulu hal?"
"Aradığınız Nisaya şuanda ulaşılamıyor. Lütfen kendisi uyanınca tekrar deneyin." Mırıltı gibi çıkan sesim uykum var diye bağırırken yengem yine dürtükledi.
"Nisacım,kalk yoksa üzerine bir bardak su dökerim."
Oflayarak kafamı kaldırdığımda tepemde dikilen yengemle göz göze geldim. "Ya yenge,senin kocan yok mu,git onu uyandır. Bak işe gidicek hala ortalıklarda yok."
"Sen bana laf atacağına git üstünü giy. Okula gidicek olan ben değilim." Diyerek mutfağa girdi abim. Üzerinde lacivert kot ve beyaz bir tişört vardı. Normalde işe giderken giydiği kıyafetler bunlar değildi.
"Dersim 10'da bugün," dedim. Yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu. Göz altlarında hafif mor halkalar oluşmuş,gözlerinin içi kızarmıştı. Elimi alnına koyup ateşi mi var diye kontrol ettim. Çünkü benim abim, hasta olmadıkça böyle çökmezdi.
"Sen iyi misin?" Alnındaki elimi tutup avuçlarının içine aldı.
"Evet,tabiki iyiyim." Yalan.
"Doğruyu söyle, bir sorun mu var?" Yengem yanıma gelip ellerini omzuma koydu.
"Bütün gece uyumadı, sorunca bir şey yok diyor," dedi yengem. Sesinde merak ve saf bir endişe vardı. Abim bizden kolay kolay bir şey saklamazdı. Uzun süreli sakladığı tek şey; Tuna abimi hala aramaya devam ettiği idi. Onu da kendisi söylemese de ben öğrenmiştim. Şimdi de bir şey sakladığına adım kadar emindim. Sakladığı şey her neyse ucu bizede dokunuyordu.
Yengem,abimin diğer yanındaki sandalyeye otururken elimi abimin elinden kurtarıp yanağına koydum. Koyu renk gözlerinin çevresini saran beyazlığa renk katan kırmızı kılcal damarlar iyice belirginleşmişti.
Yanağını hafifçe okşarken kafasını avucuma doğru yasladı. "Abim,eğer bir şey olduysa söyle. Bizden saklayıp kendi başına halletmek zorunda değilsin. Mesele her neyse sana yardım edeceğimizi biliyorsun,değil mi?" Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldıktan sonra tekrar açıp gülümseyerek önce yengeme sonra bana baktı. Gülümsemesi gözbebeklerine ulaşmıyordu. Yinede sesimi çıkarmadım.
"Bir sorun yok,sadece biraz halsizlik var üzerimde. Malum havalar soğuyor." Kendimi gülümsemeye zorladım. Yanağındaki elimi koluna indirip hafifçe sıktım.
"Yemedim bilmiş ol. Yakında öğrenirim nasılsa," diye mırıldandıktan sonra masadan kalkıp mutfaktan çıktım.
Merdivenlerden çıkarken uykumun açılmasına rağmen elimi ağzıma kapatıp esnedim. Merdivenlerin başında konuşmasını bitirip telefonu cebine koyan Umut'u gördüm. Dalgındı. Fazla dalgındı.
Hızlı adımlarla kalan basamakları çıkıp onu merdivenlerden inmeden yakaladım.
"İyi misin?" diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBOLAN YILLAR
General FictionHer şey sürpriz bir partiyle başlamıştı.Dört çocuktan hiçbiri gecenin böyle sonlanacağını bilemezdi. Karış karış aranan bir şehir... Aradan geçen yıllar... Tesadüfler... Büyük karşılaşma... Dostlukla başlayan kardeşlikle harmanlanan dört çocuğun hik...