Sonsuz bağlılık

158 4 1
                                    

  Limanlar gibiydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


  Limanlar gibiydi. Uğrayanı çoktu fakat yer edineni varla yok arasıydı. Bir tek ben. Bir tek ben sığınıp, yer edinmiştim ona. Habersizce.

  Şimdi ise, onun gözlerine susarak bakarken cevap veremiyordum. Beni yanıltıyordu, sözlerimin aksini savunup, aslında beni mutlu ediyordu. Ben eksiklerimden, hiç olmayan ilişkimiz hakkında kendi gerçeklerimden bahsederken, o beni ekarte ediyordu.

  Bundan incinmiyorum. En azından beni benim için iyileştirmeye çabaladığını öğrenmiş olmuştum bu gece. Her ne kadar bunu dile getirmesi bana bir yaragu sağlamasa da içime tek bir nefes gibi üflenmişti birden. Ağırlığımı almıştı. Buna inanmayı o kadar çok istiyorum ki... Doğru olmasını deli gibi istiyorum.

  Yamacımdan kımıldamadı. Ses etmedim. Sessizliğin sesi yarıp geçiyordu beni. Düşünme yetimi kaybetmiş gibiydim.

'Beni hem öldürüyor, hem de hayatta tuttuğunu düşünüyordu'

  Ne diyebilirim ki? Beni benden daha derin tanıyan fakat umut vaat edemeyen biriydi o... Beni bilen, beni düşünen, beni gören, ancak beni sevmeyendi Tuğra. Bunu kabulleneli aylar kovalanmıştı.

"Gitsen iyi olacak." dediğinde elimde olmadan sıçradım. Dalıp gittiğim boş bakışlarım birden gardını buldu. Sözü beni küçükten sinirlendirmiş olmalıydı ki; "Gitmek istemiyorum," diyerek aksini istedim.

  Yüzüme şöyle bir baktı. Bakışları içimi eritirken, ona tereddütsüz odağımı verdim. Hep onundum...

"Abin kızmasın?" diye belirli bir alayla sorduğunda omuz silktim. Benimle dalga geçiyordu.

"Abim beni kontrol etmeyi bırakalı asırlar oluyor." diyerek gerçeği bildiği hâlde ona yalan söyledim. Beni bazı zamanlarda böylesine küçük ve savunmasızmışım gibi görmesi hiddetlendiriyordu. Aynı zamanda heyecanlandırıyordu. İlkel bir duygu fışkırıyordu benliğimden, ansızın atağa geçip onunla çocuk gibi atışıyordum. Hiç hakkım değilken hem de. Yeri, zamanı, kim içini, ne içini, yakışanı, yakışmayanı değilken.

  Cevabımla kaşının birini kaldırdı. "Abini en az senin kadar tanıyan biriyim Nilüfer. Seni benim yanımda devamlı görmesi doğru olmaz. Git hadi." Gözlerini kaçırdı. Ve kaçırdığı gibi yakınlığını da aldı üzerimden. Nefesini hissettiğim saçlarımdaki ürperti yok oldu. Benden gitti.

  Bu etkileşimi görmezden gelerek, "Abim seni biliyor, fark ettirmiyor belki ama seni sevdiğimdem haberdar. Bu yüzden saklanacak, doğru olmayacak bir şey yok Tuğra..." diye tek nefeste dile getirdim içimde duraklayan kelimeleri. Abim değildi bizim sorunumuz. Onun bilip bilmemesi hiçbir şeyi değiştirmezdi ki... Bizim daha içli tasalarımız başroldeydi. Daha imkânsız, daha tamirsiz, daha öte sırlar, daha mutsuz geçmişler derdimizdi.

Derdiydi...

  Onu sevdiğimi rahatlıkla haykırabiliyordum karşısında. Gerçek neden saklanılsın ki? Bunu ona itiraf etmeden önce de, kendisi zaten o derin sezgileri sonucunda anlamıştı. Ona olan bakışlarımı yakalayan herkes anlardı. Onda gördüklerimi gören herkes...

Gece SevmeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin