Korkuyla açılan gözlerim su sızdırıyordu. Kalbim ilk defa parçalanıyordu. Nefes alamıyordum. Bu nası bir acıydı böyle? Burnum hastaneyi soluyordu, beynim ise yanıyordu. Herhangi birini aradım, sonra uzakta konuşan doktorları gördüm. Kendimi zorladım, "Doktor!"
Sonra hepsi bana döndü. İçlerinden en yaşlısı bana doğru gelmeye başladı.
"İyi misiniz Su Hanım?"
"Evet! Ailem nerde?" Ben bunu sorduğumda yüzü düşen doktora soran gözlerle baktım. Tam ağzını açıp bir şey söyleyecekken yanımıza gelen hemşire sözünü kesti, " Diğer gencimizi kaybettim doktor Bey!" Gözlerimden akan su gözlerimi yakıyordu. Okyanusu ağlıyordum, yanaklarımda hissettiğim okyanusu.
"Kim öldü?" Dedim doktora bakarak.
"Maalesef tüm arabadakiler biz Oray'a geldiğimizde ölmüşlerdi. Ancak karşı arabada yaşayan iki genç vardı. Biri müdahale sırasında öldü diğeri ise az önce! Yani demek istediğim kaza o kadar kötü olmuş ki aileniz ve diğer arabadakiler hayatını kaybetti. Çok üzgünüz." Kalbime giren acıyı tarif edemiyordum. Okyanus gözlerime taşınırken kalbim öldürülüyordu. Kendi okyanusumda boğuluyordum. Kızgındım! Bağırmaya başladım, "Beni de Oraya götür doktor! Canım yanıyor. Bi daha bakın belki nefes alıyordur biri?"
"Maalesef!" Ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum. Yani şimdi benim ailem benim Damlam gitmişti öyle mi? Onları kırmızı arabam öldürmüştü yani?Yanıma gelip sakin olmamı söyleyen doktorları dinlemiyordum. Hepsi bana küfür ediyordu sanki. Ağır küfürler! Bir Zaman sonra bir doktor kontrol için yanıma gelince,"Bana bir iyilik yapar mısınız?" Diye sordum.
"Tabi."
"Beni uyutur musunuz ilaçla?"
"Yapamam!"
"Ölmek istememden daha iyi olur. Onları son kez yaşatırım. Lütfen!" Doktor diğer meslektaşlarına danışıp yanıma geldi," Pekala! Acının boyutu uyunadıktan sonra daha da artacak küçük çığlık!" Dedikten sonra iğneyle bana bir ilaç verdi ve yanımdan ayrıldı. Yavaş yavaş kararan okyanusum birden zifiri karanlık oldu! Her zamanki gibi siyah maviyi yenmişti.Gözlerimi açtığımda gerçekler süratıma tükürmüştü. Gerçekten yoklardı. Artık yanımda olmayacaklardı. Özlüyordum. Uyandığımı gören doktor yanıma geldi, "Uyandığınıza göre bazı şeyleri konuşabiliriz."
"Ne gibi?"
"Cenaze! Akrabalarınızdan biri cenazeyi karşılayacak. Sizin pek hasarınız yoktu o yüzden sizi yarın taburcu edeceğiz. Yani iki gün sonra bütün kayıpların cenazeleri var."
"Anlıyorum." Sakin olmalıydım. İnkar edemezdim onlar artık yoktu. Doktor yanımdan gidince odaya giren Ediz'i gördüm Deniz yanında değildi.
"Selam!" Dedi bütün acısıyla
"Selam!"
"Nasılsın?"
"Canım yanıyor."
"Yanındayım. Benim dostumsun. Kardeşimsin, yıllardır tanışıyoruz."
"Evet, teşekkür ederim."
"Şey dicektim evinde yalnız kalmak istemezsin diye düşündük ve bizimle kalır mıydın diye sorucaktım?"
"Ben Ada'yla kalırım."
"Haberin yok sanırım?"
"Neyden?"
"Çarpıştığın arabada Ada'nın iki ablası vardı. İkiside öldü. Yani Ada seninle konuşmayacak." Kalbim biraz daha sızlarken, " Sizinle kalırım o zaman. Yarın taburcu olacakmışım. Eşyalarımı alırım size gelirim."
"Tamam. Ben şimdi gidiyorum."
"Tamam görüşürüz." Ediz odadan çıkarken okyanusum taşmaya başladı. Okyanusumda yalnızdım. Yalnız ben ve batmış anılarım. Gece boyunca okyanusum taşarken, birden karardı gökyüzü. Kapandı gözlerim.Sarsılan bedenimin karşısında gördüğüm hemşireye baktım. Kızıl saçları ve ultra güzel fiziği vardı.
" Gitme vaktiniz geldi."
"Tamam eşyalarımı nereye götürdünüz?"
"Şu dolapta!" Yavaşça kalkıp işaret ettiği dolaba gittim ve içinden o lanet gecede giydiğim pijamalarımı çıkardım. Yavaşça giyinip hastaneden çıkış yaptırdım. Ediz'in beni kapıda beklemesine minnettar olup arabasına bindim. " İlk bizim eski eve gidelim." Dedim ve kemerimi taktım. Başını tamam anlamında salladı ve arabayı çalıştırdı.Eve vardığımızda gizli bölmeden anahtarı aldım ve içeri daldım. Daha fazla orada kalmak istemiyordum. Odama çıktım. En büyük valizime kıyafetlerimi tıktım. Sonra diğer küçük valize de kitaplarımı küçül eşyalarımı koydum. Son kez odamın havasını içime çektim ve Damla'nın odasına yöneldim. Damla'nın Anılar ve Top secret kutusunu alıp dışarı çıktım. Biriktirdiğim paralarımın hepsini alıp. Ediz'in yanına gittim." Tamam bitti!" Dedim ve arabasına yöneldim. Oda bana yardım için peşimden gelip elimdekileri aldı. Tekrar arabaya binip bu sefer onların evine yöneldik.
Kafamı arabanın camına yaslayıp gözlerimi kapattım. Sessizlik. On dakika süren sessizliğin sonunda Ediz ve Deniz'in yaşadığı eve vardık. Kapıdan kendimi fırlatırcasına çıkınca Ediz bana baktı ve iyi miyim kontrol etti. O eşyalarımı alırken bende evin kapısını çalıyordum. Kapıda beliren Deniz kapıyı açar açmaz bana sarılınca Okyanus'umda depremler oluyordu.
"Deniz böyle yaparsan ağlarım ve bu hiç hoş olmaz." Dediğimde sarılmayı bıraktı ve beni içeri aldı arkamızdan yükle gelen Ediz sakince içeri girip kapıyı kapattı. "Evet senin odan yukarda. Gel seni çıkarayım." Diyen Ediz'e yapmacık bir gülümseme yollayıp onu takip ettim. Bir bavul bende diğeri ise onda olmak üzere odama çıktık. İkinci katta iki oda bir banyo vardı. Ancak buralarda Ediz ve Deniz kalıyordu. Bir kat daha çıktık ve muhteşem odamla karşılaştım. Bir katı bana vermişlerdi. " Teşekkür ederim."
"Önemli değil sen yerleş ve dinlen yarın okula gitmek zorunda değilsin."
"Hayır gitmek istiyorum. Ada'yla yüzleşmem gerek."
"Sen Nasıl istersen. Ben şimdi odama gidiyorum ev için çok çok detaylı konuları biz yarın okuldan gelince konuşuruz."
"Tamam" dedim ve onun gidişini seyrettim. Olamaz unutmuştum. Yarın cenaze vardı okula gidemezdim. Aşağıya indim ve Ediz'in odasının kapısını çaldım. Kapıyı yavaşça açan Ediz şaşkınca bana baktı. Yeşil gözleri neden kapıyı çaldığımı soruyordu Okyanusuma, " Şey Ediz ben yarın gelemeyeceğim."
"Bir şey mi var?"
"Cenaze"
"Bende okula gitmiyorum o Zaman. Yanında olacağım."
"Çok teşekkür ederim."
"Her zaman küçük deni yıldızı." Ona gülümseyip yukarı çıktım. Kendimi iki kişilik yeni serilmiş yatağıma kendimi adeta bir uçurumdan atlarcasına attım. Belkide bir uçurumdu. Rüyalarım ve gerçekler. Okyanusumun taşmasına izin verdikten bir süre sonra okyanusumun kararmasıyla uyuduğumu anladım.
EDİZ
Saat gece iki sularında üst kattan gelen seslerle birlikte yukarı koşarak çıktığımda Su'yun yatağında gözleri kapalı bir şekilde ağlayarak yatağında haykırdığını gördüm. İçim acıdı. O iyi biriydi. Neden başına lanet bir olay gelmişti ki? Her şeyini kaybetmişti küçük Deniz Yıldızım. Hızlıca yanına gidip yatağına oturdum. Kardeşimdi sanki hiç vağrolmamış kız kardeşim. Seslendim, "Küçük yıldız! Korkma!" Masum ve ağlamaktan kızarmış gözleri yavaşça açıldı. Ağlamasını durdurup dudaklarını araladı, "yanımda kal lütfen!"
"Peki!" Dedim ve yanına kıvrıldım. Onun ağlamaları durduğunda son kez onu kontrol edip yataktan kalktım. Arkamdan gelen sesle olduğum yerde durdum, "Birde sen gitme."
"Ben buradayım." Dedim ve yavaş adımlarla tekrar yatağa yöneldim ve yatağın kenarına oturdum. Yıldızların bütün ışıltısıyla parladığını görünce ona döndüm, " Bak onlarda orada işte." Kafasını işaret ettiğim pencereye çevirdi. Konuşmamı sürdürdüm," Onlar bütün hayallerinle birlikte ordalar. Dışarıda, nefesinde, Okyanusunda..." Dışarıyı seyrediyordu.
"Ediz bu konuşmayı bana yarın cenazeden sonra daha fazla betimleyerek tekrar yapar mısın? İhtiyacım var."
"Tabiki!" Dedim ve yanına kıvrılıp onun uyumasını beklemeden uyudum.Sabah kalktığımda yerde yatan Ediz'i görünce onu uyandırmamakta falan özen göstermeden kahkaha patlattım. Gözlerini açtı ve olduğu yere baktı, "Gülüyorsun ama beni uykunda dövdün ve buraya attın!"
"Gülebiliyorken gülmem lazım cenazede ne yaparım bilemiyorum"
"Er yada geç bitecek."
"Evet! Okyanusum taşmak istemeyecek ama kalbime hançer saplanmaya devam edecek bir gün o da geçiçek ama zor olucak."
"Neyse hadi hazırlan vakit geliyor. Ben de Deniz'i uyandırayım." Ben kafamı evet anlamında sallarken o aşağı inmişti bile. Bende bavulumu açıp içinden siyah kot siyah üst ve baş örtüsü olmayan ama başımın üstünden geçireceğim tülü çıkardım. Onları giydikten sonra aşağıya indim ve Ediz'e seslendim, " Ben hazırım aşağıya iniyorum."
"TAMAMMM" aşağıya indiğimde beklemeye başladım. Koltukları siyahtı kendimi siyahta boğuluyormuş gibi hissediyordum. Gerçektende boğuluyordum. Ne yapacaktım? Onlarsız Nasıl olacaktı? Ben bunları beynimde tartışırken Ediz ve Deniz aşağıya indi, " Hadi gidelim!" Diyen Ediz'i onaylarken ayağı kalkmış ve dışarı yönelmiştim. Dışarısı soğuktu. Biran önce arabaya oturmak için adımları hızlandırdım. Kapıyı açıp arka koltuğa oturdum. Ediz ve Deniz ön koltuğa otururken ben Kemer'imi takmış bekliyordum. Deniz, " Hazır mısın?"
"Sanırım." Dediğimde Arabayı kullanan Deniz çalıştırıp gaza basmıştı. Kafamı cama yaslayıp yolu seyretmeye başladım. Okyanus'um taşmaya başlarken Ediz'in bakışlarını üzerimde hissedip kafamı ona çevirince bana gözlerini sil işareti yapıyordu. Ama silemedim. Kafamı tekrar cama çevirdiğimde Bitez Mezarlığı yazısıyla fırtınalarım koptu.SANIRIM İNSTAGRAM SAYESİNDE OKUYUCULAR VE OYLAR ARTTI :)))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esperanza
RomanceDışarı bakın. Ne görüyorsunuz? Su aptal lise aşıklarından olmak istemiyor ama Poyraz'ın ona aşık olması olayları değiştiriyor? Peki asıl soru o mesajları ona kim attı? Ciddi miydi?